Söyleşi: Mehmet Özçataloğlu
“Mektup Arkadaşım” adlı kitabıyla unutulmaya yüz tutan bir kültüre dikkat çeken Özlem İçer’le kitabını konuştuk. Doğan Egmont tarafından yayımlanan kitap aynı zamanda bir projeye kaynaklık ediyor.
Mektup kavramı bugünün çocuk ve gençleri için oldukça yabancı bir kavram. Bizim dönemimizde derslerde özellikle mektup yazmanın kuralları öğretilirdi. Aslında şunu sormak istiyorum. Bir mektup sadece mektup değildir. Altında yatan çok farklı duygular vardır. Peki, sizin için “mektup” nedir?
Duygularımızı ve yaşadığımız olayları en içten ve en öznel haliyle dile getirdiğimiz bir iletişim aracı olan mektup, benim için bir çocuk kitabı yazdıracak kadar etkileyici, sürükleyici ve büyüleyici bir yazı türü.
Mektupları okurken düşündüm ve fark ettim ki; günümüz anlık ve kısa mesajlarındaki anlamsız sembolleşmelerden çok farklı. Dili kullanmaya katkı açısından ele alalım. Nedir mektubun faydaları yazana ve okuyana?
Dili kullanmaya katkısı elbette çok fazla. Birçoğumuz dilekçe yazarken bile zorlanırız. Duygularımızı ifade ederken, bunu etkili bir dille yapabilmek için müthiş bir yazı pratiği bence.
Öte yandan çocuk edebiyatı açısından bakarsak mektup yazmak içten ve kişisel bir anlatım içerdiğinden çocuğun duygu dünyasına çok uygun bir tür olduğunu düşünüyorum. Çocuk kendini tanıma ve tanımlama döneminde olduğundan mektup ona hem rehberlik edecek hem de yazma becerisinin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
“Mektup Arkadaşım”da Türkiye’nin iki ucundan iki çocuğun mektup sayesinde yakınlaşmalarını okuyoruz. Okurlar iki farklı coğrafyaya aynı anda tanıklık ediyorlar. Söz uçar yazı kalır misali, mektuplarda anlatılanlara bakınca tarihe not düşmek de diyebilir miyiz?
Sizin de dediğiniz gibi mektuplar iletişim aracı olmasının yanı sıra tarihe not düşmektir aslında.
Büyük düşünür ve yazarların eserlerinden örnek vermek gerekirse Freud’un “Einstein’a Mektup” eserinin, iki profesörün entelektüel bir yazışmasının ötesinde II. Dünya Savaşı’nı mercek altına alan ve o döneme tanıklık eden bir delil niteliğinde olduğunu görüyoruz.
Yine Balzac’ın ünlü eseri Vadideki Zambak bir yandan imkânsız bir aşkı anlatırken, bir yandan da 17. yy. Fransa’sının toplumsal hayatını gözler önüne sermektedir.
Bir de yalnızca edebi eserlerde değil toplumsal olaylarda da mektubun önemi yadsınamaz bence. Bunun en güzel örneğini 2002’de PTT tarafından düzenlenen “2023’e Cumhuriyetimizin 100. Yılına Mektup Kampanyası”nda görmüş olduk. Pek çok insan 21 yıl sonrasına mektup yazdı ve bu ekim ayında mektuplar sahiplerine ulaştırıldı.
Mektup denince aklıma gelen bir başka şey de pul. Pulsuz mektup olmazdı. Pul denince de pul koleksiyonu… Toplama, biriktirme kültüründen hızla tüketim kültürüne evrildik toplum olarak. Mektubun böyle de bir yararı varmış haberleşmenin dışında. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Mektuplaşma kültürü ile koleksiyonerlik kültürü birbirini besleyen kültürler aslında. Benim çocukluğumda pul biriktirmenin yanı sıra tebrik kartı da biriktirirdik. Hatta elimizde birden fazla aynı tebrik kartından ya da puldan varsa değiş tokuş yapardık. Mektup Arkadaşım kitabında da Derya’nın öğretmeni çocukluğundan beri biriktirdiği tebrik kartı koleksiyonunu okula getirip çocuklara gösterir. Değişik ülkelere ait fotoğrafların, müzelerde sergilenen sanat eserlerinin, ünlü ressamların resimlerinin olduğu onlarca tebrik kartı. Hem pullar, hem tebrik kartları hem de mektuplar zamanın en iyi tanığı bence.
Kitapta kullandığınız bilmece ve tekerlemeler de 80-90’ların çocukları bugünün ebeveynleri için benim tanımlamam “büyüklere anı çocuklara tarihi bir belgesel” olabilir. Yazarı olarak sizin fikriniz ne olur bu konuda?
Öncelikle ‘büyüklere anı, çocuklara tarihi bir belgesel’ tanımınızı çok sevdiğimi belirtmeliyim. Nasıl büyüklerimiz bize masalları, tekerlemeleri, bilmeceleri miras bıraktılarsa şimdinin yetişkinleri olan bizlerin de bu mirası bizden sonraki kuşaklara aktarması gerektiğine inanıyorum ve bu kitapta bunu yapabildiğim için kendimi mutlu hissediyorum.
Mektup Arkadaşım kitabında Zerya ile Derya Iğdır ve Gökçeada’dan mektuplaşıyorlar. Bunun dışında ülkemizin farklı noktalarından mektuplaşmaları okuyacak mıyız?
Sosyal medyada merhaba mektup arkadaşım isimli bir sayfamız var. Kitabı okuyan çocuklara da bir çağrımız var. “ Sen de mektup yazma hareketine katıl!” diyoruz. Çocuklar yazdıkları mektupları merhaba mektup arkadaşım etiketiyle paylaştıklarında ben de bu sayfada paylaşacağım. Bir sonraki kitabımı mektup hareketine katılan çocukların mektuplarından ilham alarak yazabilirim. Neden olmasın?
edebiyathaber.net (13 Kasım 2023)