Kışın geldiği ve soğuğun kendini ciddi olarak hissettirdiği şu günlerde içimizi ısıtacak en iyi enstrümanlardan biri de kemandır kuşkusuz. Hele ki keman dinlerken yanında da bir bardak çay veya kahve, sanki kemanın keyfini birkaç kat daha arttırırlar. O kemanı da günümüzde Itzhak Perlman gibi virtüöz derecesinde çalanlardan dinlemek daha da ısıtır insanı. Ama kemanda gelmiş geçmiş en iyi virtüöz ise 1782-1840 yıllarında yaşamış İtalyan Niccolo Paganini olarak kabul edilir.
Çok küçük yaşta amatör müzisyen olan babasından keman çalmayı öğrenmiş ve 13 yaşına geldiğinde de ülke çapında turnelere başlar. Bununla beraber Halk arasında Paganini’nin hakkında çeşitli söylentiler yayılmaya başlamıştır. Dahi kemancının şeytanla arkadaş olduğu, yayını şeytanın ona verdiği sihirli kuvvetle kullandığı söyleniyordu. Kemandaki değişik tekniğini iskelet sistemiyle alakalı bir hastalık olan Marfan Sendromu’na borçlu olan Paganini’nin bu hastalığı öldükten sonra iskelet yapısını inceleyen doktorlar ortaya çıkarmıştır.
Günümüzün en önemli kemancılarından biri olan Grammy ödüllü Amerikalı Hilary Hahn bir söyleşisinde Paganini’nin fiziksel bozukluk olarak nitelendirilebilecek düzeyde uzun parmaklarının ve kollarının olduğu, bu sayede sol elinin pozisyonunu değiştirmeden sadece uzun parmaklarının avantajı ile çok hızlı geçişler yapabildiğini, yine sağ kolunu çok fazla oynatma gereği duymadan sadece dirseğinin yüksekliğini değiştirerek yayını her tel üzerinde mükemmel kontrol edebildiğini anlatmıştır. Bu yüzden kendi yazdığı birçok eseri çalabilmek için çok hızlı olmak gerekir. Bu ayrıntıyı bilmeden notalara bakıp şaşırmamak elde değildir. O’nu sahnede görmemiş olan birçok müzisyenin ve izleyicinin sadece partisyonlara bakarak ruhunu şeytana sattığını çıkarması o zamanlar için pek de şaşırtıcı olmasa gerek. Paganini’nin hayatı ve kişiliği hakkında yazılanlara bakarak, kendisinin de bu söylentilerden büyük haz aldığını inkar etmek bir yana bunları kullanarak ününe ün kattığı söylenir.
Paganini’nin en önemli eseri ise Op.1, Solo keman için 24 Kapris’tir.1800-1810 yılları arasında yazılan, ilk kez 1820’de Milano’da “Sanatçılara adanmıştır” başlığıyla yayımlanan ve kemancıların mihenk taşı olan kaprisler, Schumann, Brahms ve Liszt gibi bestecileri de etkilemiş, onlara esin kaynağı olmuş ve temaları üzerine çeşitli varyasyonlar yazılmıştır. Paganini de bu kaprisleri Locatelli’nin 1733’te yazdığı Keman Sonatı adlı eserinden etkilenerek bestelemiştir. Teknik güçlüklerle dolu, esprili kısa virtüöz şaheserler olan bu kaprislerin basılmasından sonra çalınabilir olduğuna kimse inanmamıştır.
Her yazımızda da belirttiğimiz gibi klasik müzik 7.sanat olan sinema yönetmenlerine ve yapımcılarına her dönemde esin kaynağı olmuştur. Gerek film müziklerinde gerekse ünlü bestecilerin hayat hikâyelerinden oluşan uzun metraj filmler içerisinde çoğunlukla bir “klasik müzik” barındırırlar. Onlardan biri de Polonya doğumlu Alman yönetmen Klaus Kinski’nin yazıp yönetip dahi besteciyi canlandırdığı 1989 yapımı Paganini filmidir. Eleştirmenlerden çok iyi yorumlar almasa da Paganini’yi biraz daha tanımak için iyi bir referans sayılabilir bu film.
Günümüzde Itzhak Perlman, Hilary Hahn, Vanessa Mae gibi dünyaca ünlü kemancılar tarafından harika bir şekilde yorumlanan Paganini’nin Kaprisleri, her dinlenildiğinde insanı büyüleyen, keman üzerindeki parmakları izlemeyi olanaksız kılan, buna rağmen izlemeye çalışan insanları bir nevi hipnotize eden bu eseri yarı Çinli yarı Taylandlı olan kemancı Vanessa Mae’den dinlerken az da olsa dans edip ritm tutacağınız sonunda ise dayanamayıp “Vay be!” diyerek alkışlayacağınız inanılmaz bir işitsel şölene davet ediyoruz, iyi dinletiler.
Uğur Ersöz – edebiyathaber.net (5 Aralık 2013)