Hikâyeniz sizi nereye taşır? | Feridun Andaç

Yaşananla yazılanın arasındaki sırlı duvar nerede ayrılır? Ya da öyle bir duvar var mıdır?Öteden beri söylenegelen “hayatım roman” deyilenişine bakarsak; her köşede bir “gizli romancı” yattığını da düşünebiliriz. Gene de yazılanın/ anlatılanın yalnızca kendi başından geçenler olmadığına inananlardanımdır. Kuşkusuz yazan/yazar olarak bir “hikâyeniz” vardır. Aksi de düşünülemez. Ama yazan insan sürekli yazsa da, kendini yazmaz, … Read more

Paris’ten yansımalar (I): Her yeni gün, başlama noktası… | Feridun Andaç

Jean-Jacques Rousseau’ya beni döndüren biraz da şuydu: başlama noktası. Yazarken, okurken her adımda o ilk uğrakları hatırlarım. Marquez’in Anlatmak İçin Yaşamak anlatısında sık sık karşıma çıkan buydu. Rousseau’nun bir yazısına uç veren şu soruyu bugün sorsak eğer, nereye varırız: “Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın bozulmasına mı düzelmesine mi yardım etmiştir?” Onun, Bilimler ve Sanatlar Üstüne … Read more

Semih Gümüş: “Bugünün dünyasında herkes yalnız yaşıyor aslında.”

Söyleşi: Merve Koçak Kurt Daha çok eleştiri yazıları/kitapları ile tanıdığımız Semih Gümüş’ün Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz romanından sonra ikinci romanı da yayımlandı. Can Yayınları tarafından okura sunulan Yalnızlık Kime Benzer’in kahramanı adsız bir entelektüel… Lal’e duyduğu aşkın, yalnızlığın ve terk edilişin sorgulamaları gibi dursa da roman, insana dair daha pek çok şeyi anlatıyor. … Read more

Dünya Öykü Günü ve köstebekler | Merve Üzel

“… Kesiksiz bir eylem olacak yaşamamız- zaman utançlara düşecek hızımızdan. Onu aşmamızdan bin kez. Bütün yağmurlarımızı yağdırdıktan sonra, yıkanmış, arınmış başlangıçlar olacağız.” Bir ihtar… Çukurundan başını çıkaran köstebeğe ihtar… Sevgi Soysal, Köstebekname. Anlatılan bizden. Buzdolabımızdaki sütten, iç çamaşır çekmecemizdeki sütyene, ayakkabı tabanımızdaki çatlaktan, metal işleyen ellerimize, kitaplığımızdaki tozdan, dilimizdeki öfkeye kadar… Bizden. Aynalarla çarpıtılmamış. İğne … Read more

Ey vicdan! Geldiysen üç kez vur “tahtaya” | Pınar K. Üretmen

6 Ağustos 1945 günü, bir uçak havalanır Pasifik Okyanusu’ndaki Marianas Adaları’ndan. Kucağında “Küçük Oğlan Çocuğu!” adı verilen bombayı; kucağında ölümü taşıyan B-29 tipi bir savaş uçağıdır bu ve Hiroşima’ya doğru yol almaktadır. O gün 250 bin nüfuslu şehirde 65 bin kişi can verir, daha fazlası da ciddi şekilde yaralanır. “Saçlarım tutuştu önce,/ Gözlerim yandı kavruldu./ … Read more

O büyük Okur’un Okurlarıyız! | Hasan Sever

“Gabo’nun dediğine göre Fidel (Castro), “O kadar dikkatli ve titiz bir okurdur ki, hiç umulmadık bir yerde çelişkiler ve yanlış veriler yakalıyor. ‘Bir Kayıp Denizci’yi okuduktan sonra, geminin hızının hesaplanmasında bir hata olduğunu, dolayısıyla benim dediğim varış saatinin doğru olamayacağını söylemek için kaldığım otele kadar geldi. Haklıydı. Yayımlanmadan önce ‘Kırmızı Pazartesi’nin son halini ona götürdüm … Read more

Sabahattin Ali: Türk edebiyatının Kafka’sı | Hasan Saraç

“Muhakkak ki, bütün insanların birer ruhu vardı ama birçoğu bunun farkında değildi.” 25 Şubat 1907 günü Osmanlı Piyade Binbaşısı Selahattin Ali’nin bir çocuğu dünyaya gelir. Edirne’nin bir kazasında doğan erkek evladına Sabahattin Ali adını koyar babası. Yeni doğan bebek bir melek kadar masumdur elbette. Ama içine doğduğu dünya öyle değildir. Sinsidir, kahpedir, kalleştir. Ne yazık … Read more

Bir direnişten doğan roman: “Sevgili Arsız Ölüm” | Şule Tüzül

“Yedi kardeşin arasından titrek bir gölge gibi sıyrılıp liseyi bitirdim. Korku ve yalnızlığın içinden okula gitmenin bedelini ödedim. İnanılmaz savrulmalar, inkar ve baskıların bin çeşidi. Kente ayak uydurmak için boğuşup durdum. Her yanım yara bere içinde kaldı. Boğuşurken birlikte doğup büyüdüğüm insanlardan ayrı düştüm. Ama kendi öz değerlerimi, dilimi ve o insanların durulmaz bir coşkuyla … Read more

Okumadan yazmak | Feridun Andaç

Okumadan yazmak, boş bir kuyudan su çekmeye çalışmaktır bir bakıma da. Bilek gücüne güvenmek hiçbir zaman kuyuda su olduğu anlamına gelmez. Bir kere yazmak resim yapmak gibidir. Bunu uğraş edinmek ise bir sporcunun, müzisyenin, oyuncunun her gün uğraşı ile ilgili yaptığı ritüellere benzer bir çalışmayı onun için de zorunlu kılar. Bu da şu demektir: Her … Read more

“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” var mıydı yok muydu? | Erdinç Akkoyunlu

Türkiye’de edebiyatın Nobel’e uzanan yolculuğundaki en önemli viraj nedir diye sorsak… Ya da hiç eğip bükmeden: Ahmet Hamdi Tanpınar olmasaydı Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanabilir miydi? Desek… Benim gibi tanınırlıkla bilinmezlik Araf’ında bir edebiyat boşboğazıysanız, bu suç hanenize kaydedilmez cezai ehliyetiniz olmadığından. Sahi öyle mi? Ne zaman Ahmet Hamdi Tanpınar’dan söz edilse, beraberinde pek … Read more

Alfabe’nin 11. sayısı çıktı!

“Aylık Kenar Kültür Neşriyatı” sloganıyla çıkan Alfabe Fanzin’in 11. sayısı yayımlandı. Kapağına, yakınlarda yitirdiğimiz Gabriel García Márquez‘i taşıyan fanzinin içeriği yine dopdolu.  Tanıtım metninden: “Başta biz de bilmiyorduk bir şeylerin gün günden eksildiğini ve uzaklardan bir çığlık duyuyorduk. Sonra çığlıklar büyüyordu ve kaçışıyorduk telaşla. Nefes nefese karalıyorduk saklı defterleri sonra. Bir şeyler yazmaya başlıyorduk; şiirler, hikâyeler, sonu … Read more