Öykü: Tam bir saattir susuyordu | İlbay Alp

             O ne fırtınaydı öyle, rüzgarın iki gündür deli deli estiği kadar vardı. Gök kömür karasına büründü. Yağmur, kasabanın üzerine olanca görkemiyle, şimşeklerle bıraktı kendini. Yer gök birbirine girdi. Rüzgar, topraktan topladığı dalları, kuru yaprakları, gazete kağıtlarını, kıyıya köşeye atılmış pet şişeleri, iplere asılmış çarşafları aldı götürdü. Sel, sokağa gelişigüzel bırakılmış bisikletleri, belediyenin çöp kutularını, … Read more

Kitaplar kapaklarından nasıl “okunur”?

Bir kitabı sadece kapağına göz gezdirip yargılamamız pek beklenen bir şey değil elbette, ama bu yazının bağlamında ise bu konuya odaklanacağız.  En baştan başlarsak, “kitap” dediğimde bildiğimiz kitabı kastediyorum; tam anlamıyla bir kağıt-ve-mürekkep durumu, hani kolunuzun altında tutabileceğiniz, ya da, sanırım şu eski tablolarda ve dönem filmlerinde gördüğümüz 18’inci yüzyıl çocuklarının kullandığı kemer gibi şeylerle … Read more

   Seyla’nın “Sıra sende,” diyen sesiyle irkildim. Dinlemeyi bırakmış, üstünden yıllar geçen hikâyenin detaylarına dalmıştım. Anlatma sırası bendeydi. Kadehimden bir yudum aldım. Arkama yaslandım.                                                                                          Çok eski bir evdi…       İstanbul’a üniversite okumaya gelmiştim. Devlet yurdunda bilmem kaçıncı yedektim, özel yurtlar ise ateş pahası… Kafa dengi arkadaşım Serap’la, kendimize bir çatı altı bulmayı vadetmiştik. … Read more

Seyla’nın “Sıra sende,” diyen sesiyle irkildim. Dinlemeyi bırakmış, üstünden yıllar geçen hikâyenin detaylarına dalmıştım. Anlatma sırası bendeydi. Kadehimden bir yudum aldım. Arkama yaslandım.                                                                                      Çok eski bir evdi… İstanbul’a üniversite okumaya gelmiştim. Devlet yurdunda bilmem kaçıncı yedektim, özel yurtlar ise ateş pahası… Kafa dengi arkadaşım Serap’la, kendimize bir çatı altı bulmayı vadetmiştik. Böylece tatil günleri … Read more

Seyla’nın “Sıra sende,” diyen sesiyle irkildim. Dinlemeyi bırakmış, üstünden yıllar geçen hikâyenin detaylarına dalmıştım. Anlatma sırası bendeydi. Kadehimden bir yudum aldım. Arkama yaslandım.                                                                                      Çok eski bir evdi… İstanbul’a üniversite okumaya gelmiştim. Devlet yurdunda bilmem kaçıncı yedektim, özel yurtlar ise ateş pahası… Kafa dengi arkadaşım Serap’la, kendimize bir çatı altı bulmayı vadetmiştik. Böylece tatil günleri … Read more