Söz nasıl bitmez? | Emek Erez

Üzerimize güneş çökmüş, gölge yokmuş gibi bir bunaltı hissediyoruz çoğu zaman. En çok kurulan cümle “söz bitti” belki de doğru öyle hissettiğimiz oluyor ama şöyle bir şey de var. Bulutları toplayıp, yağmuru çağırıp ferahlama isteği, çünkü söyleme isteği var insanın, sözle, yazıyla, mimikle, filmle veya başka biçimde. İçerisinde bulunduğumuz durum, çoğu zaman bizi yaşananlara müdahil … Read more

Öncenin sonsuzluğunda zaman | Emek Erez

İnsan hatırlar, çok sık kullanırız bu cümleyi çünkü anlamı sandığımızdan daha ağırdır. Hatırlamak zaman ile ilişkilidir ve zaman insanın kurtulamadığıdır. Şimdide varlığımızı devam ettiriyormuşuz gibi gözükse de insan geçmişe dönük bir yaşamı devam ettirir. Ve geçmiş dediğimiz şey bizim varoluşumuzu belirleyendir. Bu nedenle insan öncesinin sonsuzluğunda bir varlık çabasına mahkûmdur. Her şeyin hızla geçip gittiğini … Read more

Eleştiri var ama sınır yok | Emek Erez

Eleştiri nedir ne değildir? Nasıl olmalı? Var mı, yok mu? Sorularını içeren tartışmalar sürüp gidiyor. Eleştiri üzerine konuşmak önemli olsa da kişisel kanaatim her alanda olduğu gibi bu konuda da kesinlikli bir tanımın olamayacağından yana. Sadece eleştiri üzerine okuduğumuz metinler bile bize konunun çetrefilli olduğunu, tekil bir yere veya bağlama hapsedilemeyeceğini gösteriyor. Eleştiri, bir sonuca, … Read more

“Bir Kırık Segâh”; ayrıntıların ve anların öyküsü | Emek Erez

Gündelik yaşam bize sınırları belirsiz, kendi içerisinde gizem taşıyan ancak derinlemesine gözlediğimizde farkına varabileceğimiz pek çok ayrıntı sunar. Bu ayrıntılar yaşamın ve insanın ortalığa saçtığı, üzerinde durmadıkça görülmeyen kırıntıları andırırlar. Bunları görebilmek için yaşam anlarını yakalamak, detayları kaçırmamak, sanırım biraz da hayattan tat almak gerekir. Bu aynı zamanda gözlem ve yorum yeteneği ile de ilgilidir. … Read more

Kötülük normal olduğunda | Emek Erez

İyiye dair arzularımızın kesintiye uğratıldığı bir süreçte varlık çabası veriyoruz. Kitapların dünyası ile içerisinde bulunduğumuz yaşam arasındaki çelişki bazen insanı çıkmaza sokuyor çünkü bilginin, rüyasını kurduğunuz yaşamın, hayatın gerçekliği ile olan imkânsız ilişkisi bize şöyle bir soru sorduruyor: Bize her şeyin iyi olacağına dair umut vaat eden metinler mi yoksa, hayalini kurduğunun gerçek olamayacak kadar … Read more

Çocuklar, kitaplar ve “başka”nın olasılığı | Emek Erez

Çocukluğa ait imgelerin bile değiştiği günümüz dünyasında, çocuk kelimesi savaşlarla, göçlerle ve buraya yazmaya içimin elvermediği sözcüklerle yan yana geliyor. “Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar”[1] demişti Nazım, ancak büyükler dünyayı çocuklara veremedikleri gibi onlara şenlikli, oyunlu bir dünya imkânı da sunamadılar.  Ayrıca onlar, sadece dünyanın büyük … Read more

Walter Benjamin düşüncesi ve politik imkânlar | Emek Erez

Dünyanın içinde bulunduğu durum umuttan uzaklaştıkça, politik imkânlar üzerine daha çok düşünüyoruz. Tarihin içinde bulunduğumuz ânını “kurtarmak” yeni stratejiler geliştirmek, ezilenlerin bu an içerisindeki konumunu tartmak ve yorumlamak, tartışma zeminleri yaratmak da bu açıdan önemli görünüyor. Böyle anlarda yaşamımızda ve dünyada yer etmiş düşünürlerin fikirlerine tekrar tekrar dönme ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü dünya, savaşlar, vahşi kapitalist … Read more

Kanguru Defteri; gerçekliği kıran eleştirel bir metin | Emek Erez

Her ânı birbirine benzeyen günlere hapsolmuş bir yaşam, çağımızda bireyin önemli sorunlarından. Bu öyle normal bir hâl almış ki çoğu zaman farkına bile varmıyoruz. Çalan saatin ziliyle güne başlayıp yollara düşen, yaptığı işi sadece yaşamını devam ettirmek için yapan, sıkıntı ile varlık çabasının iç içe geçtiği bir hayat. Gündelik yaşamımızda bunu kıramasak da bunu başarabilen … Read more

“Aynadaki Çürüme”; evin yitimi | Emek Erez

“Haritasını çıkardığınız yere zaten gitmişsinizdir. Ama gitmekte olduğumuz yerin henüz haritası yoktur.”[1] Belirsiz bir gitmeler çağında yaşıyoruz, ortada yollar var ama kesin bir istikamet yok. Lorde’un ifade ettiği gibi, gidilecek yer ne harita içerisinde belirlenmiş ne de daha önceden tecrübe edilmiş. Bahsettiğimiz gidiş,  zorunlu göçler, sürgünlükler, yerinden edilmelerle ilgili. Devamlı olarak karşılaştığımız bu gitme, doğal … Read more

Ruhunu kaybetmiş dünyada büyü arayışı | Emek Erez

İnsan anlamları, sığınakları elinden alınmış bir yaşam sürüyor, dünya uzun süredir büyüsüz. Ve bu anlam boşluğu salt maddi olanla doldurulmaya çalışılıyor, tüketim kültürü gibi olgular da belki bu anlamı tekrar yakalamaya çalışan insanın bir şekilde kendisini tatmin etme yolu. Bu girişi yapmama ve bunları düşünmeme sebep, Nazlı Karabıyıkoğlu’nun “Gök Derinin Altında” adlı öykü kitabı. Kitap … Read more

Blanchot ve felaketi yazmak | Emek Erez

Felaket üzerine yazmak ve konuşmak sıkıntılı ama dünyanın içerisinde bulunduğu durumdan dolayı bu konuda tartışmayı sürdürme gerekliliği de var sanki. Bu nedenle de Adorno’nun şu cümlesi hâlâ önemli bir yerde duruyor bana göre, şöyle söylüyordu: “Sanat ki artık düşünümsüz olamaz, şenlikten kendi isteğiyle vazgeçmek zorundadır. Onu buna zorlayan da her şeyden önce yakın geçmişte gerçekleşmiş … Read more

Platonov’un “Çukur”u: İdealler ve yaşananlar çelişkisi | Emek Erez

Her şeyin geleceğe dair olduğu, şimdinin kaybolduğu, insanların devamlı bir şeyleri anlama ve anlamlandırma çabasına giriştiği bir yer hayal edin. Ya da Andrey Platonov’un “Çukur” adlı romanını okuyun. Stalin döneminde emekçilerin “hayatın ortak ve uzun” anlamına dair giriştikleri mücadelenin anlatıldığı ve yazarın komünizm karşıtı olarak damgalanmasına da sebep olan bu kitap geçtiğimiz günlerde Metis Yayınları … Read more