“Gelincikler Açarken”: Bir yüzleşme metni | Emek Erez

Özellikle geçmişin acı veren ve yüzleşilemeyen gerçeklerine dayanan metinlerin bir şekilde geçmişin belleğiyle hesaplaşmaya vesile olabileceğini düşünüyorum. Edebiyat metinleri neyse ki sınırı çok kesin olmayan anlatılar barındırdığı için çoğul duygu durumlarına sokabiliyor okuru. Bu oldukça önemli çünkü bir şekilde yaşanmışlık hissini geçiren metinler yüzleşilemeyen, üzerinde düşünülmeyen, politik ön kabullerle hareket ederek görmezden gelinen konuları bıraktığı … Read more

Michel Foucault ve kendilik problemi II | Emek Erez

Foucault’nun modern öznenin soykütüğü hakkında verdiği iki konferanstan ve yine konu ile ilişkilenebilecek iki söyleşiden oluşan “Hermenötiğin Kökeni ‘Kendilik Hakkında-Dartmouth Konferansları, 1980’” adlı kitap hakkında daha önceki yazıda tartışmaya başlamıştık. Bu yazıda kitabın sonunda yer alan ve Foucault’nun kendilik problemini anlamamıza yardımcı olan söyleşilerden bahsetmeye çalışacağım. Bu iki  söyleşi, Foucault’nun modern öznenin soykütüğüne dair giriştiği … Read more

Karakterleriyle öne çıkan öyküler | Emek Erez

Her öykü yeni bir kapı açıyor, her yeni öykü kitabı bizi ayrı bir iç dünyaya götürüyor. Mevsim Yenice’nin “Tekme Tokatlı Şehir Rehberi”  adlı kitabını okurken, kendince dili ve üslûbu olan öykülerle, sıradan diyebileceğimiz karakterlerin içinde kopan fırtınalarla, burukluklarla, çalkantılarıyla, takıntılarıyla karşılaşıyorsunuz. Yazarın karakterleri içimizden ama bir şekilde kendi farklılıklarını da ortaya koyabilen temsiller olarak çıkıyorlar … Read more

Michel Foucault ve kendilik problemi | Emek Erez

Foucault’nun çalışmalarında önemli yer eden kendilik meselesinin ele alındığı “Hermenötiğin Kökeni ‘Kendilik Hakkında-Dartmouth Konferansları,1980’” adlı kitap, geçtiğimiz günlerde Ayrıntı Yayınları tarafından basıldı. Foucault’nun modern öznenin soykütüğü hakkında verdiği iki konferanstan ve yine konu ile ilişkilenebilecek iki söyleşiden oluşan metin, Antik Yunan ve Roma döneminde kendiliğe dair uygulamalar ile birlikte ilk Hristiyanlıkta öznellik ve hakikat ve … Read more

Gözetlenen dünyanın öyküsü | Emek Erez

Gözetimin yaygın ve içsel olduğu bir çağda yaşıyoruz. Her yer kameralarla sarılmış, dışarıdayken bile içeride hissi barındıran, özgürlüğümüzün sonuna kadar çalındığı bir dünya durumu bu. Sadece kameralarla da ilgili değil aslında gözetim dediğimiz kavram soyut bir anlam da barındırıyor. Herhangi bir aygıt olmadan tek başımıza kaldığımız zaman bile sanki birileri tarafından izleniyormuş duygusunu taşıdığımız zamanlar … Read more

“Gerçek Hayat”: aklın dışı, gerçeğin imkânsızlığı | Emek Erez

Son Dönem Türkçe Edebiyat için çok katmanlı metinlerin de arttığı bir dönem diyebiliriz sanırım. Çok katmanlıdan kastım edebiyatın farklı alanlara kapılarının açılması, farklı disiplinleri iç içe geçirebilmesi. Felsefeyi, sinemayı, tarihi, etnolojiyi, arkeolojiyi harmanlayabilen bir anlatı sunabilmesi. Bu metinlerden birisi de Oylum Yılmaz’ın “Gerçek Hayat” adlı kitabı. Oylum Yılmaz’ın metni de benzer özellikler taşıyor, yazar anlatısını … Read more

“Şeffaflık Toplumu”: Gizemi kaybolmuş dünyaya ve insana dair | Emek Erez

Günümüzde sıklıkla karşımıza çıkan kelimelerden birisi de şeffaflık. Politika, ekonomi, enformasyon gibi pek çok alanda sıklıkla kullanılan bu kelime, genellikle olumlu bir anlamla vurgulanıyor. Gerçekten böyle mi yoksa şeffaflık denilen şey tam tersine kontrol toplumuna yeni bir boyut mu katıyor? Bilginin çok kolay ulaşılır olduğu bir ortam aslında kontrol toplumunu daha da güçlendiriyor mu? Şeffaflık … Read more

Tren geçti, vapur kalktı: Hikâyeler kaldı | Emek Erez

İstasyonlar veya iskeleler garip bir hüzün verir bana. Kafamda bu yerler biraz da hüzün mekânları olarak belirir. Belki de öyle değildir ben uyduruyorumdur bilemedim şimdi. Lisede sosyoloji öğretmeni yığın nedir bir örnek verebilecek olan var mı diye sorduğunda, elimi istekle kaldırıp; “istasyonlarda, iskelelerde, duraklarda bekleyen insanlar yığınları teşkil eder” deyiverdiğimi hatırlıyorum. Hocanın cevabı pek beğendiğini … Read more

“Hepimiz en az iki yüzlüyüz” | Emek Erez

Emrah Polat’ın “Yüzler” adlı romanı geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları etiketi ile yeniden basıldı. Kitabın birinci baskısındaki ana hikâye korunmakla birlikte, ilk baskıyı okuyanların fark edeceği gibi metin epey değişmiş. Özellikle kadın karakterlerin daha fazla ön plana çıkarılması anlatıyı güçlendirmiş diyebiliriz. Bu çok alışık olmadığımız bir durum olsa da yazarın kitabını tekrar ele alması, âdeta yeniden … Read more

Gölgelerden kurtulmak | Emek Erez

İnsan insanın gölgesine girince, gölgesine girdiği onu kendi cümleleriyle kurmaya başlıyor. Birinin gölgesinde varlık göstermek ise kişinin kendi benliğinden, zihninden ve hatta içinden uzaklaşması anlamını taşıyor. Her şeyi bir başkasının gözetiminde kurmak, kafamızdaki her soruyu acaba o nasıl cevaplardı diye düşünmek, bir yere gittiğimizde hep onun varlığını duymak ve böylece içsel bir gözetime esir olmak … Read more

“Karıncalar”: Boris Vian üslubunu yansıtan öyküler | Emek Erez

Boris Vian üzerine düşününce, kendine has üslubu ve betimlemeleri geliyor aklıma. Ayrıca onun anlatısında nesnelerin anlatı içerisine canlı bir şekilde var edilmesi sanki metinlerine sinemasal bir etki katıyor. Bu anlamda o, kendini ayırt ettiren bir yazar, herhangi bir metnini okurken onu okuduğunuzu size hissettirebilen, özgün bir anlatıcı.  Vian’ın Sel Yayıncılık tarafından basılan ve öykülerinin yer … Read more

“Süreyya”: İnsanın kendi hakikatine ulaşmasının mümkünlüğü | Emek Erez

İnsanın bu dünyada kendine ait bir yaşam kurması zor. Çünkü dış dünyadan bağımsız olmak kendi hakikatinle bir varlık göstermek, doğduğun günden itibaren üzerine giydirilmiş her türlü verili koddan kurtulmak mümkün görünmüyor. Böyle bir çaba içerisine girmek ise var olduğun günden içinde bulunduğun ânın şimdisine kadar geçen süreç ile yüzleşmeyi, üzerine sen farkında bile olmadan biçilmiş … Read more