Ercan Kesal’dan “yaşama sanatı”mıza dair yazılar | Emek Erez

Ercan Kesal deyince ne çok şey düşüyor aklımıza; sinema, edebiyat, içimizi ısıtan denemeler, hekimlik… Benim Kesal’a yakıştırdığım şöyle bir vasıf var, coğrafyamızın “duygu sosyoloğu”; şöyle ki kendisi bulunduğu tüm alanlara kalbini koyuyor sinema ile ilişkisinde yazı ile ilişkisinde hep duygularımıza odaklanıyor, tüm bedenimizde hissedebildiğimiz bir etki bırakıyor. Ayrıca antropolog titizliğiyle gözlemlediği gündelik yaşamımızı öyle yerlerden … Read more

Aslı Erdoğan, söz hakkı ve kapatılan düşünce | Emek Erez

Güzel şeyler konuşamıyoruz. Bir kitabın, filmin, bir tablonun bizi alıp götürüp gideceği bir yer varsa bile oraya ulaşamıyoruz. Çünkü yaşam hakkının, söz ve düşünce özgürlüğünün öncelikli olduğu ve bu konular üzerine kafa yormamız, dayanışmamız, düşünmemiz gereken bir coğrafyada yaşama çabası içerisindeyiz. Gazeteler kapatılıyor, gazetecilere haksız hukuksuz tavır alınıp işkenceye maruz bırakılıyor, akademisyenler ilgisiz bir şekilde … Read more

Yalnızlık, hastalık, ölüm ve her şeye rağmen umut | Emek Erez

Kjersti Skomsvold’un “Hızlandıkça Azalıyorum” adlı ilk kitabından sonra Türkçeye kazandırılan “33” adlı metni; yalnızlık, ölüm, hastalık, yaşam gibi temalarla okura sesleniyor. Yazarın kendine has üslubu, duygusal etkisi yüksek anlatımı, basitçe kurulmuş ama neredeyse aforizma tadı bırakan cümleleri kitabı okunur kılan unsurlardan. Ayrıca tek konu üzerinden ilerlemeyen metin, yaşam ve ölüm arasında bir karakterin hikâyesini yoğun … Read more

Tanıklık sorumluluğu ve “hiçlik”ten umut devşirmek | Emek Erez

Kötü günlerden geçiyoruz demenin hafif kaldığı zamanlar yaşıyoruz. Ne desen tam söylemiş olmuyorsun sanki her söylediğin eksik her söylediğin çaresizlik üretiyormuş gibi. 15 Temmuz gecesi tanıklık ettiğimiz onca şeyin etkisi haftalarca, aylarca geçecek gibi değil. Tanıklık yükü de oldukça ağır bir yük özellikle bizim gibi belleğine her gün inatla acı tohumları ekilen bir toplum için … Read more

Sosyal medya, evcilleştirilmiş insan, boğucu hiçlik | Emek Erez

Son dönem çok tartıştığımız konulardan birisi de sosyal medya ve internet kullanımı. Genellikle bizim gibi otorite baskısının yoğun olduğu toplumlar açısından düşünüldüğünde Twitter, Facebook gibi sosyal iletişim ağlarının bilgiye ulaşma açısından işlevsel olduğu çoğumuz tarafından kabul gören bir düşünce. Hâttâ son yıllarda dünyada meydana gelen Gezi Direnişi, Arap Baharı gibi pratiklerde de sosyal medyanın etkisinin … Read more

“Gitmek” biraz ölmek ve bölünmektir | Emek Erez

Sıklıkla dönüp okuduğum kitaplardan birisi Jean-Luc Nancy’nin “Gitmek/Yola Çıkış” adlı kitabı. Kitap, Murat Erşen çevirisi ile Monokl Yayınları tarafından basılmıştı. Nancy, kitapta özellikle “gitmek” fiili ve onunla ilişkili kelimeler üzerine yoğun bir düşünme ve tartışma sunuyor; “Gidiyorum” demenin öylesine bir anlamı olmadığını, gitmenin farklı farklı sebeplerini, bıraktığı duygusal çağrışımları, ortaya çıkan belirsizliği çarpıcı bir şekilde … Read more

Maurice Blanchot: “Dışarının Düşüncesi” ve “Yadsıyan Yazı” | Emek Erez

Bazı yazarları anlama çabası peşinizi bırakmaz ya hani Blanchot’da benim için öyle bir yerde duruyor. Kendini anlatmak gibi derdi olmaması, suskunluğu seçmesi, sizi anlamsızlığın anlamına götürmesi, nesnenin verili adının dışında gerçekliğini araması, onu çıplak hale getirebilmesi, konuşurken sessizliği çağırması gibi özellikleriyle Blanchot, her okuduğumda tekrar dönüp üzerine konuşmam gerekiyormuş hissi yaşatan bir yazar benim için. … Read more

“Ütopyalar gerçekleşmesi imkânsız düşler değildir” | Emek Erez

İnsanların düşlerinden kolay vaz geçtikleri, tarihsel hayal kırıklıkları nedeniyle daha iyi bir yaşam umutlarını kaybettikleri bir çağda yaşıyoruz. Kapitalizmin bir alternatifi olmadığının devamlı tekrar edildiği bir çağ, aynı zamanda bu dönem. Ütopyaların daha da ütopik bir hâl aldığı, dünya içerisinde kurulabilecek olan başka dünyaya olan inancın körleştirildiği, savaşın, ölümün yaşamın hep merkezinde olduğu, güncel siyasetin … Read more

Blanchot’nun yazı deneyimi üzerine kısa bir deneme | Emek Erez

Blanchot denince aklımıza “açıklanamayan” bir yazı üslubu gelir. Bu nedenle onun metinleri ve karakterleri üzerine yapılacak yorum her zaman sınırlı olacaktır. Çünkü onun metinleri öznesiz metinlerdir. Ne okur o metne özne olabilir ne de bildiğimiz klasik yazımlardaki gibi arkadan dikte eden bir yazar vardır. Blanchot metinlerinde kendini yok eder ve okur da yok olur. Karakterlerini … Read more

Sinemanın anlamları | Emek Erez

“Film açık bir sanattır. Zaman sanatçıların ve seyircilerin onu açmaları zamanıdır”[1] Sinema, on dokuzuncu yüzyıl sonunda fotoğraf, mekanik, optik ve bir dizi görüntülerin bilimsel üretimindeki ilerlemelerin bir sonucu olarak gelişti, ancak büyülü fener gösterileri ve fantazyamagoryalardan büyük ölçekteki panaroma, diyorama ve optik oyunculuklara, yüzlerce yıllık popüler eğlencelere dayanıyordu.[2] O günden bu güne sinema tarih içerisinde … Read more

Murathan Mungan’ın “Solak Defterler”inde zaman ve bellek | Emek Erez

Murathan Mungan, gerek entelektüel duruşu gerekse üretkenliği ve odaklandığı konular bakımından Türkiye yazınının önemli düşünürlerinden. Düşünür kelimesini Mungan’ı daha iyi ifade edeceğine inandığım için kullandığımı belirtmeliyim. Yazmak ve yazarlığın getirdiği misyonların yanı sıra Mungan’ın coğrafyamızın sıkıntılarına dair aldığı tutum, geçmişin kirli belleğine yaptığı daimi vurgu bence kendisine bir “düşünür” sıfatı da kazandırıyor. Geçtiğimiz günlerde Metis … Read more

Michel Foucault: Entelektüelin siyasi işlevi | Emek Erez

Dönem dönem tartıştığımız önemli konulardan birisi entelektüeller ve entelektüellik. Entelektüel kimdir? İşlevi nedir? Bir işlevi olmalı mıdır? Ve bir işlevi varsa da bu nasıl bir şeydir? Soruları arttırabiliriz. Kendi coğrafyamız açısından düşündüğümüzde özellikle son zamanlarda artan baskıcı devlet politikalarıyla yüz yüze olduğumuz ve bu nedenle her kesimin olduğu gibi “entelektüel” olarak tanımlayabileceğimiz kesimlerin de bu … Read more