Paletin içinden dökülür kelimeler | Gamze Haklı Geray

Kasım 26, 2024

Paletin içinden dökülür kelimeler | Gamze Haklı Geray

Sözcükler ve Resimler (Words and Pictures) filmi bir resim öğretmeniyle İngilizce öğretmeni arasındaki ilginç rekabeti ele alır. Kelime mi yoksa resim mi daha güçlü bir ifade aracıdır? Hikâye bunu ortaya koymayı amaçlayan yarışmayla doruğa ulaşır. Peki gerçekten böyle bir karşılaştırma yapılabilir mi? İki farklı anlatı biçimi birbiriyle yarışabilir mi? Çocukluğumdan bu yana kelimelere tutunarak yaşamış, cümlelerin büyüsüne kapılmışım bir kere. Soruya nasıl yanıt verebilirim? Kelimelerle ancak resim çizebilirim.


Geçenlerde öğrencilerle sınırları aşan ve tuvaldeki fırça vuruşlarının, heykeltıraşın keskilerinden yola çıkarak oluşturulan ortak dili tartıştık. Ekfrasis (yunanca ekphrasis) denen kavram bir tabloyu, heykeli, görsel sanatları kelimelerin zarif dokunuşlarıyla yeniden canlandırmak, suskunluğunu söze dönüştürmek anlamına geliyor. Bir sanat eserini başka bir sanatla anlatmak iki dünyanın birbirine dokunduğu hassas sınırda yürümek gibi. Sanatı sanatla, kelimelerle dile getirmek temsil etme çabasının ötesinde farklı tasarımların bütünleşmesi aynı zamanda.
Hoca Ali Rıza’nın ünlü Göl Kenarı tablosunda denizle gökyüzü arasındaki mekânda nasıl bir hikâye ve ruh hali gizlidir? O sakin, berrak manzarada hangi sesler yankılanır? Renklerin kapsayıcılığında sanki resmin içine doğru çekilir, doğanın kalbine ışınlanır insan. Işık ve gölge oyunları hayranlık uyandırır, ruhumuzu sarar. Uzun uzun tarif etmek isteriz.
Bir öğrenci zamanı durmuş hissettiğini söyledi. Diğeriyse kendisini at üzerinde çayırlarla kaynaşan bir ruh olarak hayal etti. Tablo, yorumlarla, yeni anlam katmanlarıyla, duyularla, duygularla zenginleşti. Öğrenciler iç dünyalarındaki dinginlik ve huzuru keşfedeceklerine kanaat getirdiler. Sustular, dinlediler, sessizliğin içinde kayboldular. Durmadan yazdılar, cümleler cümlelere bağlandı. Ve sanki sonunda her birimiz kendi gerçeğimize ulaştık. Ekfrasis sayesinde sanat sonsuz diyaloğa dönüştü. İlyada’daki Akhilleus’un kalkanının betimlemesine benzer bir ekfrasis örneği bile düşündük.
Resimler şeyleri renkler ve şekiller aracılığıyla temsil eder. Şair resmi şiire aktararak ona başka tür bir hümanist boyut katar. Resimle şiir arasındaki ekfrastik sinerji okurun ve yazarın yaratıcılığını harekete geçirebilir. Ekfrasis hayal eder, yorumlar, sanatla diyalog kurar, saklı katmanları ortaya çıkarır.
Vigeland Parkı’nda heykeller duyguların senfonisi gibi yükselir, granit ve bronzdan bedenler sabit platformda kanatlanır gibi dans ederler. Her kaş eğrisi, her gergin uzuv ortak hikâyeyi fısıldar. Coşkuyla, sevgiyle birbirine sarılan âşıklar ve zamanın aşındırdığı yaşlı bedenler öylece beklerler. Parkın merkezindeki Monolit sanki etten Babil gibi yükselir. Vigeland’ın sanatını betimlemeye uygun en sahici kelimeleri arar insan. Sanatla ilgili derin sorular sormak ister. Resim, heykel kimin için yapılır, kim nasıl zevk almalı?
Fikret Mualla’nın Cazcılar’daki canlı renk paleti, müziğin enerjisini ve cazın dinamik atmosferini tuvale aktarır. Enstrümanlar vücut hareketleriyle iç içe geçerek titreşirler.

Tablodaki her figür başka bir hayale dalmış gibi görünür.
Refik Anadol’un dijital sanat eserlerini ekfrasis bağlamında betimleyebilir, şiire dönüştürebilir miyiz? Birbiri içinde eriyen kıvrımlar, spiraller, petekler, damarlı yapraklar ve sanal bir şölene evrilen, algoritmik hayallerle vitraylardan süzülen renkler en etkileyici yöntemlerle nasıl anlatılabilir?
Ekfrasis kavramından yararlanmak için sanatın nabzını tutmak, özün eserle bütünleşmesine izin vemek, renklerin, şekillerin içinde akan görünmez duyguları içselleştirmek gerekir. Sahnenin parçası olmak, karakterlere dönüşmek eğer bu bir manzaraysa derinliğine karışmak, fırtınaysa, dalgaysa soğuğunu teninde, hücrelerinde hissetmektir belki en iyi yol.
Ayrıntıların akışında kalmak, tek bir fırça vuruşuna, gölgeye ya da kusura yoğunlaşmak. İşte bunu denemeli, sanatın fısıldadığı gerçekleri keşfetmeli, önemsiz ayrıntıları bile önemsemeli, yepyeni duygu evrenleri kurabilmeli. Eserin yaratılışından bugüne kadar geçen yolculuğunu hayal edip, ona dokunan elleri, karşısında gözyaşı dökenleri, içe işleyen hikâyeleri durmadan anlatmalı. Ancak böyle güzelleşir hayat.

Sevgili yazar, ekfrastik bir esere imza atmak istiyorsan:
• İham kaynağın olan bir sanat eseri (resim, heykel, fotoğraf vs) seç. Eserle duygusal bağ kurman önemli.
• Seçtiğin eserin sana ne söylediğini sezmeye giriş. Bakmanın ötesine geç. Algılarını, duyularını gözlemlerine kat.
• Sanat eserini dikkatli incele. Renkler, dokular, ışık oyunları ya da önemsiz görünen ayrıntılar bile yeni bir anlatı kapısını aralayabilir.
• Detayların duygusal, estetik ya da felsefi çağrışımlarını düşün. Görselliğin ötesine geçip eserin çağrıştırdığı sesleri, kokuları, dokuları ve duyguları yazıya kat. Kaleminle ruh üfle.
• Resimdeki sessiz özneleri konuştur. Bazen uzaklara bakan çocuğun, düşünceli ağacın veya düşen yaprağın hikâyesini seslendir.
• Eserin zihnini altüst etmesine, sarsmasına, içindeki hararetin seni yakmasına izin ver. Duygularını ham şekliyle kâğıda dök. Biçim kendiliğinden ruhuna uyacak bir beden yaratsın.

Anne Sexton’ın Yıldızlı Gecesi, Vincent Van Gogh’un Yıldızlı Gece tablosundan esinlenmişti. Azap içindeki ruha yanıt veren sıkıntılı şairin melankolisi bu. Kederle dehanın uyumlandığı, fırça izlerinin ve dizelerin aynı acının yankılarını taşıdığı muhteşem bir karşılaşma anı.

edebiyathaber.net (26 Kasım 2024)

Yorum yapın