Parçacık senfonisi, müzik ve kelimeler | Gamze Haklı Geray

Aralık 19, 2023

Parçacık senfonisi, müzik ve kelimeler | Gamze Haklı Geray

Uzayda yayılan ritmik sesler evrenin sonsuzluğundan ruhumuzun derinliklerine ulaşır. Kozmik dokunun içinden süzülen sayısız mucize arasında pulsarlar kadar gizemli ve büyüleyici olanı yoktur herhalde. Gökbilimci yıldızların kalp atışlarını ölçer, yazarsa herhalde kelimelerin. Pulsar denen, yüksek manyetik alana sahip nötron yıldızı. Yaratılış ve yok oluş dansının kanıtı gibi âdeta. Kozmik saatin tik tak sesi. Bu da yazarın metaforu işte.

Efsane çellist Yo-Yo Ma, sanatla bilimin aynı projenin parçaları olduğunu söyler. “Hem sanatçılar hem bilim insanları kendimizi, birbirimizi ve çevremizi anlamak, başkalarının da aynısını yapmasına yardımcı olmak için uğraşırız. Eğitim, felsefe, sanat, bilim, doğa bilimleri, sosyal ve beşeri bilimler insanlar tarafından bulunmuştur. Bazen unutuyoruz ve insanlığı bağlamın dışına çıkarıyoruz” der. 

Ne keşfettiğimizi anımsamak için ürettiklerimizi kalbimize yakın tutmalı.

Geçtiğimiz günlerde CERN fizik laboratuvarı, merkezin direktörü Fabiola Gianotti ile dünyaca ünlü çellist Yo-Yo Ma’nın sahnede buluşmasına tanıklık etti. Gianotti bir fizikçi, piyanist ve balerin. Yo-Yo Ma ile karşılıklı tatlı tatlı atıştılar. Sonrasındaki ortak performanslarında seyircinin aydınlanma anları. Müziğin ritminde evrenin sesleri açıldı. Fizikçi müzisyene, müzisyen fizikçiye dönüştü. Yıllar önce de Yo-Yo Ma, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın yirmi yedi kilometrelik dairesel tüneline inmiş, yerin yüz metre altında çalmıştı. “Parçalanmış gibi görünen bir zamanda yaşıyoruz, Bach bizi birleştiren unsur” demişti. 

Sadece Bach’ın müziği mi bizi bir arada tutan? Onun müziğinin ayrı bir matematiği olduğu bilinen bir gerçek. Yalnız çellonun, piyanonun sesinde değil, darbukanın, udun, bağlamanın ritimlerinde de kabaran hislerin notalara dökülüşünü hissedebilir insan.

Yo-Yo Ma kültür üzerine ince düşünen bir müzisyen. Felsefe, sanat ve bilimin birbirlerine ait olduklarını, disiplinler arasındaki genişleyen uçurumun dünyada giderek artan korkutucu kırılmalara yol açtığını söyler. Albert Einstein, Max Planck, Richard Feynman ve Brian Cox gibi pek çok fizikçinin müzikle uğraşması rastlantı olamaz. 

Üstelik Einstein eğer fizikçi olmasa muhtemelen müzisyenliği seçeceğini, sık sık müzikte düşündüğünü, hayallerini müzikte yaşadığını tarihin sayfalarına not düşmüş. Müzik ve bilim, hem sanatsal ifadeyi hem de bilimsel ilkeleri kucaklar, yaratıcı düşünce ve ilhamla mantıksal akıl yürütmeyi kullanır. Her iki alan da çözüme yoğunlaşır, formüller ve teorilerle disiplinler arası bağlar kurar. 

On dördüncü yüzyılda İbn Haldun, müziğin aklî (felsefi) bilim dallarından biri olduğunu yazmış. Sayıları kullanan, seslerin ezgilerle ilişkisini vurgulayan bir ilim olarak kabul etmiş, ölçüm yöntemlerini araştırmış. İbn Sinâ müziği bir iletişim biçimi olarak konumlandırmış.

CERN’deki konserde bahsedilen “kozmik çorba, hareket”, Fritjof Capra’nın Fiziğin Taosu kitabındaki metafora benziyor. Capra, sayısız parçacığın ritmik aralıklarla yok edilip sonra yeniden yaratıldığından, doğada bulunan elementler ve bedendeki yapı taşlarının kozmik enerji dansına katılışlarından söz etmişti. Müziğin sadeliği evrenin karmaşıklığını yatıştırabilir. Bach’tan kara deliklere uzanan o gizemli yolculuk belki de dile getirilen. 

Teorik fizikçi ve saksafoncu Stephon Alexander ise çığır açan “The Jazz of Physics. The Secret Link Among Music and the Structure of the Universe” isimli kitabında caz müziğinin doğaçlama doğasının kozmoloji ve modern fizikle bağlantısını gösterir. “Caz müzisyenlerinin yaptığını fizikçiler de yapar”, diye anlatır. Albert Einstein ve John Coltrane’ın pek çok ortak noktası olduğunu savunur. Geometrik bir çizimle müzik ve matematik arasındaki samimi bağlantıyı açıklar. “Coltrane Çemberi” olarak bilinen bir diyagram vardır. Müzik teorisindeki kavramların geometrik temsili. Belki de her besteci bir şekilde matematikçidir.

Türk musikisinde ezgiler makam sistemiyle ifade edilir. Müzikal kompozisyonlarda kullanılan ritimler belirli ölçüde matematiksel hesaplamalara dayanarak düzenlenir. Üstelik makamların fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara çare oldukları da bilinir. Selçuklu ve Osmanlı’da müzikle tedaviye verilen önem sebebiyle kurulan şifahaneler canlı kanıtı. 

Borges “Müzik, mutluluk, mitoloji, zamanın yıprattığı yüzler, belirli alacakaranlıklar, belirli mekanlar; hepsi bir mesaj iletmek, bize anlatmak istedikleri şeyi vurgulamak veya dikkat etmemiz gereken bir ayrıntıyı belirtmek için var gibi görünüyorlar. Belki de bu, estetik bir olayın açığa çıkma noktası,” der. 

Kelimelerin ve müziğin güzelliği dönüştürücü gücünde. Deneyimin sınırlarını aşan bir yükseliş anı. Kelimeler de melodiler gibi derin duygulara çağrıdır. Duyabilen mutlu azınlık için ruhun özünü yakalayan eşsiz yapı taşları. 

Temeli sağlam, esaslı bir cümlenin tınısını, müziğini özleriz.

Özensiz yazılmış ifadeleri neden okuyalım? Neden daha niteliksiz olana razı olalım? Kelimelerin ve müziğin uyumu bize evrensel hikâyeler anlatır, elle tutulamayanı somutlaştırır, ifade edilemeyeni dillendirir. Derin bağlantılarla kalbe doğrudan seslenir. Tanpınar da musikinin “giydirilmiş zaman olduğunu, nesnesizliğini ve heyecanların en iptidai işaretinden, sesten yapıldığını” beyan etmemiş mi zaten? Tanpınar’a güvenmeyip kime güveneceğiz bu konuda?

edebiyathaber.net (19 Aralık 2023)

Yorum yapın