
İngiliz asıllı yazar Eddie Rabson’un bilim kurgu türünde yazdığı Tuhaf Sözcüklerin Sarhoşluğu adlı eseri Aslı Gamze Günay çevirisiyle Eksik Parça Yayınlarından çıktı.
Çok yönlü yazar E. Rabson, sadece bu türde değil, çizgi romanlara, televizyon ve tiyatro eserlerine, öykü kitaplarına ve çocuk kitaplarına da imza atmış. Ancak en sevdiği dal bilimkurgu olsa gerek halen bu konuda dergilerde de yazmakta.
Tuhaf Sözcüklerin Sarhoşluğu bilimkurgu ile büyülü gerçeklik arasında bir kitap. Fakat eseri önemli kılan sadece bu değil, eserin polisiye kurgu ile harmanlanması. Yapay zekanın normal hayat akışına karıştığı atmosferde bir cinayetin peşinden gitmek hem de yüksek teknoloji imkanlarıyla, hayli ilginç olacak okurlar için.
Kahramanımız Lydia, Londra Düşünce Dili Okulunda eğitim almış bir çevirmen ve Logia Kültür Ateşesi Fitzwilliam’ın (Fitz) asistanlığını yapmakta. Logia, dünya dışı bir koloni. Fitz’in edebiyat, sanat çerçevesinde yürüttüğü ilişkilerde Lydia ona çevirmenlik yapmakta. Lydia ile Fitz’in ilişkisi siyaset, devlet, koloni çevresinde değil gibi görünse de olaylar okuru bambaşka bir atmosfere götürüyor. Ldyia yaptığı bu işle ilgili önemli bir okuldan farklı eğitim almış. LDDO eğitimi, dili beyinde işlerken kişide sarhoşluk hissi yaratıyor. Çevirmen bu esrime haliyle görev yapmakta. Fakat en önemli yardımcısı bilimkurgunun vazgeçilmezi kameralar. Eserde bu, çevirmenin gözlükleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu gözlükle bulundukları odayı, kişileri ve duyguları analiz edebiliyor, durum hakkında bilgi akışı alabiliyor.
Eser bilimkurgunun görkeminden zaman zaman uzaklaşıp insani duygulara da yaklaşıyor. Yaşadıkları bir olay sonrası Lydia’nın işi bırakma isteği, Fitz’in onu artık yanında istemiyor zannetmesi, kendine saygı duyulmadığını dile getirmesi ilginç geliyor. Mekanik olarak ilerleyen kurgunun sık sık insani duyguları hatırlatması yazarın isteği ile mi yoksa insani yönüyle mi ilgili karar veremiyorum. Hemen hepimizin yaptığı, başımız sıkışınca anne evine kaçıp nefeslenme isteğimizi Lydia’da da görüyoruz. Annenin merakı olayı en hassas yerine kadar soruyor oluşu bilimkurguya uzak bize yakın geliyor bana.
Eserde günümüze çok benzer bir ilişki daha var. Astın üste hizmet etmesi. Soylular için kurulan ve onlara her türlü hizmeti sağlayan olanaklardan bahsediyor. Mürekkep fabrikalarının Logia’ya ihraç edilecek kitaplar için kuruluyor olması böyle bir durum. Bilimkurgunun atmosferine edebiyat dahil olunca okumak benim için daha zevkli sanırım. Kahramanlarımız Lydia ve Fitz edebiyatın, dünya ve Logia’nın uzaylılarla temasında nasıl değiştiğini anlatıyor.
Kitabın ikinci yarısı Fitz’in bir cinayete kurban gitmesiyle değişiyor. Lydia aldığı LDDO eğitiminde ölüm olmadığı için afallıyor. Bu eğitim, işine programlanmış insanların eğitimi olunca Lydia hem polislerle hem kendiyle çelişiyor. Ancak büyülü gerçekçiliğe yakın bulduğum nokta tam da burada. Ölmüş olan Fizt, sürekli Lydia ile görüşüyor ve ona katilinin bulunması için yol gösteriyor. Eser tam bu alanda başka kahramanlar ve galaksilerle katmanlaşıyor.
Fitz gerçek bir kültür ateşesi mi yoksa daha fazlası mı? “İnsan kültürünü bastırma ve yok etmek” üzerine mi çalışıyordu?Ölümüyle bu aydınlanacak mı? Bunu tüm meraklı okurlara bırakıyorum.
edebiyathaber.net (22 Nisan 2025)