Robert Seethaler: “İyi bir cümle, basit bir cümledir.”

Şubat 6, 2017

Robert Seethaler: “İyi bir cümle, basit bir cümledir.”

butun-bir-omurRobert Seethaler, Paolo Sorretino’nun yeni filmi La giovinezza’da (Gençlik) koca sakallı dağcı rolüyle kısa ama akılda kalıcı bir performansa imza atmıştı. Avusturya doğumlu, Berlin’de yaşayan Seethaler Avrupalı bir karakter oyuncusu olarak anılmanın yanı sıra aslında zamanın çoğunu yazmaya ayırıyor.  Son kitabı Bütün Bir Ömür, Almanya’da satış rekorları kırdı. Charlotte Collins tarafından İngilizceye kazandırılan roman, Man Booker International Ödülü’nün finalistleri arasına girdi. Avusturya Alpleri’ndeki pastoral huzuru savaş, turizm ve endüstri tarafından yıkılan yalın bir işçinin kahramansı yaşamöyküsü; John Berger’ın Into The Labors ve John Williams’ın Stoner’ıyla karşılaştırılıyor.

Sayın Seethaler, “Bütün Bir Ömür” oldukça kısa bir kitap. Sona ulaştığınızda kaç tane müsvedde kâğıdını çöpe attınız?

Hiçbirini atmadım. Başlangıçtan itibaren az yazıyorum. Çünkü yazılan bir şeyden vazgeçmenin zahmeti kendini ilk andan itibaren hissettiriyor. O sahnede gerçekten önemli olan şeyin ne olduğuna karar vermek gerekir. Kahramanın esas niteliğinin ne olduğuna. Mesele, daima hayatın gereksiz yanlarından kaçınarak kendine bir yol bulmakta.

Ana karakter Andreas Egger kaderin sillesini yemiş bir adam. Mübalağaya karşı özel bir ilginiz var mı?

Her yaşam kendini saf var oluşa indirger. Beni ilgilendiren şey bu. Var oluşun özü. Tabii öyle bir şey varsa… Muhakkak ki her insan hastalıkla ya da ölümle karşılaşır, korkunç kayıplardan yana acı çeker. Ben daima bir bireyim böylesi bir zorlukla nasıl baş ettiğini öğrenmek isterdim. Fikrimce bu aşılabilecek ve aşılması gereken bir zorluk.  Hatta duruma göre bu tür olaylar sayesinde daha güçlü hale bile gelebilirler. Bu duygusallaştırma değil, sadece böyle düşünüyorum. Zaten nihayetinde durum hep aynı konuya, hayatta kalmaya, sevgiye ve ölüme bağlanıyor.

Bir yazar olarak örnek aldığınız biri var mı?

Yok. Ben işçi sınıfına ait oldukça basit bir aileye mensubum. Dolayısıyla yazarlık benim için aslında abes bir meslek. Mesela biri mesleğimi sorduğunda ve ben de yazar olduğumu söylediğimde kelimeler ağzımdan tuhaf bir şekilde çıkıyor. Sanki bana ait olmayan, tamamen sıra dışı bir şey söylüyormuşum gibi hissediyorum.

Bu durum yazdığınız beş kitap sonrasında değişmedi mi?

Aksine daha da yoğunlaştı. Hatta ben bile uzun süreli inkar edemiyorum bu tuhaflığı. Halbuki hayatımı, yazarak kazanıyorum. Yani bu durumun daha fazla üstesinden gelinemiyor, ama bana hala komik geliyor.

Eğitimini aldığınız diğer mesleğinizi, yani aktörlüğü neredeyse tamamen bıraktınız. Neden?

Aktörlükten yana hep sıkıntı çektim. Yerin dibine girmek isteyecek kadar utandım. Bunlar sahnede durmayı zorlaştıran durumlar.

robertUtanmanıza sebep olan şey ne?

Utanca sebep olan belli bir obje yoktur. Utanç adeta her şeyin içine işleyen bir enerji gibidir. Ben böyle hissediyorum. Hiçbir zaman yaptığım ya da yapmadığım bir şey için utanç duymadım. Daha çok varlığımdan, kendimden utandım. Sonra da sahnede ışıkları altında izlenmekten. Kuşkusuz bu dehşet verici bir şey.

Bu deneyimleriniz sayesinde yazma üzerine bir şeyler öğrendiniz mi?

Bu işin nasıl yapılmaması gerektiğini öğrendim. Yani sadece hayatın akışına üstünkörü bir şekilde yaklaşmak gerektiğini. Yazarken konu üzerinde uzunca durabilir, kendi zihnimin ve karakterimin derinlerine inebilirim.

Yazılarınızdaki baskın duygular size de yansıyor mu?  Kahramanınız Andeas Egger’in memnuniyeti mesela; sizi etkiledi mi?

Keşke öyle olsaydı! Elbette bazen böyle olmasını istiyorum. Bu sayede mazide kalan birçok şeye ılımlı olarak bakabilirim. Fakat geçmişte bunu yapamıyordum. Eskiden beni kışkırtan öfke artık törpülendi ve biraz soğudu.  Bu karşılıklı bir etkileşim. Ilımlı yanım yazma şeklime yansıyor ve hikâyeleri yazma şeklim yine bana bir etkide bulunuyor. Yani umarım öyledir.

Öfkenizin temeli neye dayanıyor?

Ah bir bilsem! Ama her insanın içinde bir öfke kaynağı yok mudur? Bu soruya cevaben yapılabilecek birkaç açıklama vardır, ancak hiçbiri bir sonuca götürmez, hiçbiri gerçeği yansıtmaz.

Kaleme aldığınız birkaç senaryo da var. Hala bu yönde hevesiniz var mı?

Devamlı aklımda yeni bir senaryo yazma düşüncesi var. Ancak bu iş çok zahmetli, çünkü insan çok fazla dış etkene maruz kalıyor. Sürekli sizi öfkelendiren redaktörler, durmadan işe burnunu sokan insanlar. Ben daha çok yalnız çalışmayı seviyorum ve sadece kendime ait bir hikaye oluşturmak istiyorum. Bu işe yetecek gücü kendimde bulabilir miyim bilmiyorum. “Der Trafikant” adlı romanımı beyaz perdeye uyarlayacaktım, bunu yapmaya çok yaklaşmıştım, fakat sonra vazgeçtim.

Yazmaya tam olarak ne zaman başladınız?

Bu uzun bir süreçti. Bir kitaba dönüştürülebilecek kadar ayrıntılı ve dağınık hayallerim vardı. Ancak kendime güvenemiyordum. Dünyaya çok fazla şey aktarabilmek için gerekli anlatım gücüne, gerekli egoya sahip olmadığımı düşünüyordum. Kitaplarımı da bu düşünceye göre yazıyorum. Önce cümleleri bir araya getirmem gerekiyor. Dolayısıyla yazdıklarım akıcı olmuyor. Çalışma masasında oturmak ve kendini sadece güzel olanı yansıtmayan bu hayallere ve fantezilere odaklanmak oldukça zor bir iş. Bunun dışında zaten düzgün bir cümleyi bir araya getirmek bile benim için çok zor.

Son sözünüzü biraz daha açabilir misiniz?

Bana göre vermesi gereken tüm anlamı içinde barındıran düzgün bir cümle, basit bir cümledir. Genellikle ben sadece içime doğan fikirleri takip ediyorum, onları mümkün olduğunca düzgün bir şekilde betimlemeye ve içerisindeki değersiz ayrıntıları çıkarmaya çalışıyorum. Bu da zor bir iş. Uzun süre içinizde, bir roman yazmanın verdiği gerginliği taşımanız gerekiyor. Böyle olunca da son cümleyi yazdıktan sonra sandalyeden aşağı yuvarlanıyorsunuz.

Onca zahmetten sonra büyük bir başarıya ulaştınız. “Bütün Bir Ömür” en çok satanlar listesine girdi. “Uluslararası Man Booker” ödülüne aday gösterildiniz. Bu sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Bu tür onurlandırılmalarda daima soyut bir şey vardır. Ama yine de insanı mutlu ediyor. Belli ki birileri kitaplarımı beğeniyor.

Şöyleşi: Von Holger Heimann

Çeviri: Ebrar Karadeniz

edebiyathaber.net (6 Şubat 2017)

Yorum yapın