Tiyatromuzun ve sinemamızın “karakteristik” yüzü Cahit Irgat’ın eşi, Ait’siz Kimlik Kitabı’nın şairi Mustafa Irgat’ın annesi, Bir Dinozorun Anıları kitabı baskı üstüne baskı yapan İngiliz Edebiyatı Tarihi uzmanı Mina Urgan, muhteşem çalışması İngiliz Edebiyatı Tarihi’nde Elizabeth Çağı’nda İngilizlerin Türklere bir hayli meraklı olduklarını belirtir.
“Karakterlerinin dünya egemenliğini elde etmeye yönelik sınır tanımaz çabalarından, Rönesans hümanistlerinin bilgiyi ele geçirme hırslarına; para ve mülk arzusunu ilk ve tek amaç sayan kişilerin, bütün sınırları devirip geçen ve bütün bağlarını koparmış bireyselliklerine dek, bireysel eylem-tarihsel süreç bağlantısını tartışmasız ustalığıyla bugüne taşıyan” Christopher Marlowe, Shakespeare’den önceki tek büyük oyun yazarı olarak kabul edilir.
Christopher Marlowe’un (1564-1593) on perdelik oyunu “Tamburlaine”ini (Timur the Lame-Aksak Timur) özetler, Urgan. Marlowe, bu eseri 1590’da yayımlar. Urgan’a göre, Marlowe’un ilk tragedyasında, vaktiyle Hıristiyan dünyasının ödünü patlatan böyle bir kişiyi seçmesi çok ilginçtir. O devirlerde Timur’dan öylesine çekiniliyordu ki… Fransa Kralı VI. Charles ve İngiltere Kralı IV. Henry, Timur’a iyi niyet elçileri göndermişlerdi.
William Shakespeare ile Christopher Marlowe’un doğum tarihlerinin aynı (1564) olması ilk soru işaretinin çengelini atıyor boynumuza. Shakespeare, 23 Nisan 1616′da ölmüştü. Birçok araştırmacıya göre Shakespeare adında biri yoktur! Alt tarafı bir kasap çırağının 29.000 farklı kelime kullanarak farklı edebî türlerde eser ortaya koymasına imkân ve ihtimal yoktur. De Vere ismindeki 17. Oxford Kontu’nun 1604’te ölmesi ve Shakespeare’in o tarihten sonra, ölümüne kadar hiçbir eser ortaya çıkarmaması da ikinci soru işaretini geçiriveriyor boynumuza. Joseph Sobran’ın 1997’deki Alias Shakespeare kitabı da, “Oxford Teorisi” adı verilen “acaba”lar teorilerini ele alır. Çoklu kişilik vak’alarına bizden “Reşit İmrahor” hadisesini, Portekiz’den de Fernando Pessoa’nın “multi” tezahürlerini gösterebiliriz.
Muammer Kaddafi, yıllar önce şöyle bir açıklama yapmıştı: “Shakespeare aslında Araptır. Adı da Şeyh El Zübeyir’dir!” Hz. Muhammed’in Hayatı kitabıyla, Pakistan tarafından “Siret Ödülü”ne layık görülen Martin Lings (Ebubekir Siraceddin), Shakespeare’in oyunlarındaki tasavvufun ayak izlerini Shakespeare in the Light of Sacred Art adlı kitabında aramaya çalışmıştır.
“Dikenli Armut” rumuzu, “sözlük şövalyesi” anonim bir perdenin rahatlığında yazmaya çalışan herhangi bir “sözlükçü” gencin rumuzu değil elbette. Christopher Marlowe, Edward De Vere, Patrick O’Toole, Şeyh Pir, Crollalanza ve Dikenli Armut… İnsan ruhunu bütün derinliğiyle; zaaflarıyla, yücelikleriyle yazıya geçiren bu dâhi yazarın “isim toto” oyununun, edebiyat tarihçileri için epey eğlenceli bir meşgale olduğuna şüphe yok. Bu arada, Shakespeare’in kimliği konusuna Hintliler de “katkı” yapmaktan geri kalmadı. “Shakespeare”i bölelim: “Sheikh Pear”! “Prickly Pear” de, (“Dikenli Armut”) bir Hintliydi! Shakespeare’in İtalya bağlantısı üzerine de tezler ileri sürülmüş, Sicilyalı olduğu belgelenmeye çalışılmıştır. Peter Brook ise Evoking Shakespeare’de, Rusya’da rastladığı bir seyircinin, kendisine Shakespeare’in Özbek olduğunu söylediğini, “Sheik”in Şeyh, “Peer”in ise erdem sahibi (“pir”), Shakespeare’in de bir rumuz/kod olduğunu, Shakespeare’in aslında “kripto-Müslüman” olduğunu iddia ettiğini…
Bugün 14 Temmuz 2014. 1 Haziran 1593’te oyun yazarı, şair ve hükümet ajanı, 29 yaşındaki Christopher Marlowe, bir meyhanede hesap yüzünden çıkan kavgada kendi hançerinin üstüne düşüp öldü. Shakespeare yaşıyor. Sahi, Shakespeare yaşadı mı Christopher Marlowe?
Adnan Algın – edebiyathaber.net (14 Temmuz 2014)