Kendinize uygun gördüğünüz isimle mi anılmak istersiniz ya da size yakıştırılan isimle mi? Yaşarken bunu belki belirleme şansınız var ama öldükten sonra insanların insafına kalmışsınız.
18 Nisan büyük şairimiz Oktay Rifat’ın 33. ölüm yıldönümüydü, bu soru takıldı yine aklıma. Çünkü Oktay Rifat’ı her anışımızda sosyal medyada yaşanan olay tekrar gerçekleşti, bazı paylaşımlarda şairden “Oktay Rifat Horozcu” diye söz edildi.
“Horozcu” Oktay Rifat’ın soyadı olarak kabul ediliyor ve yaygın olarak kullanılıyor. Oysa nüfus kağıdına göre soyadı “Rifat”. Babasının da, çocuğunun da, torunun da soyadı “Rifat” ama ısrarla “Horozcu” soyadı yakıştırılmış ve şairin adına yapıştırılmış. Biyografilerde, antolojilerde hep böyle geçiyor. Bir an için boş bulunup soyadının “Horozcu” olduğunu kabul etsek bile şair tüm eserlerini “Oktay Rifat” olarak imzalamış, bu seçime saygı duyalım denilmiyor, soyadı ekleniyor. Hem de olmayan bir soyadı.
Tüm itirazlara rağmen Oktay Rifat’ın soyadının Horozcu değil Rifat olduğuna ikna olmayanlar Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Elleri Var Özgürlüğün; Oktay Rifat 100 Yaşında” adlı kitabın 126-128. sayfalarına bakmalı. O sayfalarda Oktay Rifat’ın pasaportu, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, baro kartı gibi birçok kimlik belgesinin fotoğrafları var ve hiçbirinde “Horozcu” diye bir soyadı yok, hepsinde soyadı “Rifat”.
Benzer bir durum Nâzım Hikmet’te var. Hemen her yerde “Nâzım Hikmet Ran” diye soyadı eklenerek anılıyor. Öyle yaygın bir kullanım ki bu, devlet bile büyük şairin adı ve soyadının “Nâzım Hikmet Ran” olduğuna inanmış. 25.07.1951 tarih ve 13401 sayılı kararla vatandaşlıktan çıkartırken nüfus kaydına bakma gereği görmeden “Nâzım Hikmet Ran” adıyla vatandaşlıktan çıkma işlemini yapmışlar. Ancak 2002 yılında ailesi yeniden vatandaşlığa alınması için dava açtığında nüfus kayıtlarında “Nâzım Hikmet Ran” adlı biri olmadığı, Nâzım Hikmet’in gerçek adının “Mehmet Nâzım Ran” olduğu anlaşılmış (bkz. Nâzım Hikmet TC vatandaşı – Evrensel.)
Şair, müstear ad olarak kendi Nâzım ön adıyla babasının Hikmet adını birleştirmiş, “Nâzım Hikmet” adını kullanmış. Tüm eserlerinde de böyle yazıyor. Ama ne gam, şairin isteğine kim kulak asar deyip yaygın olarak “Nâzım Hikmet Ran” kullanılıyor. Hatta şair için açtıkları anıtların altına bile bu adı yazıyorlar.
Merak edenler “Nâzım Hikmet”in nüfus kaydını yeni kullanıma açılan www.naziminhikayesi.com adresindeki “Nâzım’ın Hikayesi” adlı sitede görebilirler. Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi bünyesinde oluşturulan ve şairle ilgili yazılı, görsel ve işitsel belgeler, incelemeler ile bilgilendirme metinlerini içeren “Nâzım’ın Hikâyesi” adlı sitede Nâzım Hikmet’in Ran soyadını Soyadı Kanunu nedeniyle zoraki olarak aldığını da öğrenebilirler bu sayede.
Hıfzı Topuz “Hava Kurşun Gibi Ağır” adlı kitabında soyadı alma öyküsünü şöyle anlatmış, siteden alıntılıyorum; “Bir şiirinde soyadı konusunda şöyle diyordu: ‘Hasep mezhep, kan, soy sop işinde yoğum. Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum ne de tecrübelik tavşan.’ Nâzım Piraye’yle soyadı konusunda anlaşamıyordu. Bir gün ‘Sen istiyorsan git kendine bir soyadı al. Ben de gerekirse onu kullanırım,’ dedi. İleride ayrılırlarsa soyadı Piraye’de kalacaktı. Birlikte bir soyadı düşünmeye başladılar. Piraye ne bulsa Nâzım gülüyordu. Sonunda anlamsız bir soyadı almaya karar verdiler. Piraye ‘Ran’ soyadını önerdi. Nâzım da bunun bazı fiillerin sonuna eklenebileceğini anımsattı. Örneğin başaran, kurtaran, saldıran, coşturan… Buna çok güldüler. İsteyen kendine göre yorumlasın dediler. Ertesi gün de nüfus idaresine başvurup Ran’ı nüfuslarına işlettiler.” Nâzım Hikmet Piraye Hanım’dan ayrılmış ama soyadını ona bırakmamış, aksine yapışmış.
Şairin, yazarın tercihi önemsenmeden illa adına soyadı ekleniyor. Orhan Veli, Orhan Veli Kanık; Sait Faik, Sait Faik Abasıyanık oluyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Neyse ki bu soyadı yakıştırma, soyadını zorla kullandırma uygulaması yaygın değil ya da herkes için geçerli değil. Örneğin Kemal Tahir’e soyadını ekleyip “Kemal Tahir Demir” demiyorlar. Oysa gerçek adı İsmail Kemalettin Demir. Aynı saçma mantıkla Yaşar Kemal’e de Yaşar Kemal Gökçeli denmesi gerekir. Soyadı “Gökçeli”. Gerçek adı da “Kemal Sadık Gökçeli”. Orhan Kemal’e de “Orhan Kemal Öğütçü” denmesi gerekir, zira gerçek adı “Mehmet Raşit Öğütçü”.
Nâzım Hikmet’e, OrhanVeli’ye, Sait Faik’e, OrhanVeli ve nicelerine zorla soyadını kullandıranlar Üç Kemaller’in müstear adlarına nedense saygılı. Belki de cahilliklerinden onlara ilişememişler.
Metin Celâl – edebiyathaber.net (21 Nisan 2021)