Yazarların türler arasında kalem oynatmalarını çok doğru bulmuyorum açıkçası. Nedeni bir insanın her alanda başarılı olamayacağına inanmam falan değil. Girdiği her alanda işini layıkıyla yapan çok fazla isim var. Onlara haksızlık olur böyle bir iddiada bulunmam. Fakat yine de gönlümden geçen öykücü öykü, romancı roman, şair şiir yazsın. Eleştirmen eleştiri… “Okumak istediğim romanı yazdım” diyerek anlamsız örneklerle çıkmasın ortaya. Yıllar yıllar önceydi, bir etkinlik için bir araya geldiğimizde Hüseyin Yurttaş şöyle sormuştu bana: “Özçataloğlu, eleştiri yazıyorsun, tanıtım yazıyorsun, başka neler yazıyorsun?” Başka bir türde yazmadığımı sadece bu alanda emek vermek istediğimi söyleyince de şaşırdığını hissetmiştim. Herkes her şeyi yazabilir ama ben yine de kişinin bir şeyi yazmasını yeğlerim.
Farklı türlerde yazan ve her alanda başarı gösteren isimler de var demiştim. Bu isimlerden biri de Çiğdem Sezer’dir. Şair kimliği ile tanırdık onu fakat son yıllarda çocuklar/gençler için de yazdığı kitaplarla gönlümüzü fethetti. Kim bilir çocuklar için de şiir gibi yazmak gerektiği için belki de…
Sezer’in Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan en yeni kitabı “Son Şans Durağı.” Deyim yerindeyse hayata 1-0 geride başlayan Sefa’nın hikâyesi bu. Aslında sadece Sefa’nın da değil. Sefa gibi nicesinin, Sefaların hikâyesi. Başka bir deyişle de Sefaların cefa hikâyesi. “İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde babası ve üvey annesiyle birlikte yaşayan Sefa, meslek lisesi öğrencisidir. Yoksul ve parçalanmış ailelerden gelen gençlerin buluştuğu okulda, müdür bile çoktan onlardan umudu kesmiş, kendi kaderleriyle baş başa bırakmıştır. Fakat biri var ki o bambaşka biridir. İdeallerinden vazgeçmemiş, okulun yeni beden eğitimi öğretmenidir o. Okulda bir hentbol takımı kurmak ister. Hayatın tüm olumsuzlukları karşısında tutunmaya çalışan gençler ilk kez karşılaştıkları bu spor için bir araya gelirler ve yazarın deyişiyle “umut” sayısı uğruna deli gibi çalışırlar. Çalışmanın ötesinde adeta savaşırlar.
Ama işte önlerine çıkan da spordur. İnsanı yaşamda tutan, direncini artıran, hüznünü dağıtan başka nedir ki? Ya sanat ya spor. Sefaların önüne çıkan bu fırsat onlara farklı bir kapı açabilecek midir? Kitap boyu bu sorunun peşinde ilerliyoruz. İçimizde bir ses, “umut hep vardır” diye seslenmekte. Umut hep olsun zaten. Yoksa bu yaşama nasıl katlanabilir ki insan?
Çiğdem Sezer’in şair kimliği romanlarına da yansıyor ve şiirsel, akıcı bir anlatımla karşılaşıyoruz. Onun kitaplarını okuyunca da iyi ki sadece şiir yazmamış diyorum başta savunduğum fikirlerimin aksine. “Kamyon Kafe”nin ardından da “Hayat Pastanesi”nin ardından da “Saklı Bahar”ın ardından da son olarak “Son Şans Durağı”nın hemen öncesinde okuduğum “Hep Senin Yüzünden”in ardından da aynı şeyi düşündüm.
“Hep Senin Yüzünden” Uyurgezer Kitap tarafından yayımlandı. Bu kitapta Erdi’yi okuyoruz. Her şeyi mükemmel yapan kuzeni İrem’in kendilerinde kalacağını öğrenince sevinen fakat bir süre sonra işlerin kendisi için iyi gitmediğini fark edince İrem’in her yaptığı gözüne batan Erdi’nin hikâyesi bu. Erdi’nin etrafında başkalarıyla kıyaslanmanın yarattığı kırgınlığı, öfkenin ve anlaşılamamanın hayatı nasıl zorlaştırdığını ve büyüklerin her zaman haklı olmadığını okuyoruz.
Peşpeşe okuduğum iki Çiğdem Sezer kitabının ardındansa aklımdan geçen şu oldu: “Çiğdem Sezer iyi ki çocuklar için de yazıyor.”
edebiyathaber.net (29 Kasım 2021)