Mehmet Eroğlu’nun özel dedektifi Sadık Demir, Eroğlu’nun son kitabı “Sakin Adamın On Günü”nde, can dostu Hüso ve biricik karısı Pınar’ın katillerinin peşine düşerken, “sükûnet”e “erme” kararıyla “Uysal” adını alan Sadık’ın profesyonel bir katile dönüşmesini polisiye ve dedektif yazının tüm gücünden faydalanarak anlatıyor.
Mehmet Eroğlu, okuru, artık kült bir karakter haline gelen özel dedektif Sadık Demir’le ilk olarak 2020 yılında İletişim Yayınları etiketiyle yayımlanan “İyi Adamın On Günü” kitabıyla tanıştırmıştı. Kitapta barodan kovulan eski avukat, çiçeği burnunda özel dedektif Sadık, hayatına girmiş kadınlarla yüzleşirken çetrefilli bir cinayeti de kendi yöntemleriyle aydınlığa kavuşturuyordu. Daha sonra, Sadık bu defa Raskolnikov ve Hamlet’in karakterlerini kendi üzerine giyip, iyilikle kötülük arasındaki ince çizgide, hayattaki her şeyini kaybettiği için kötü bir adam olmaya karar veren Sadık’ın, Adil’e dönüşerek herkese “adalet” dağıttığı “Kötü Adamın On Günü” geldi. Üçlemenin son halkası olan “Meraklı Adamın On Günü”nde ise Sadık Demir bu kez sanal dünyayla gerçek dünyayı birbirine katan olaylara el attı.
Derken geçtiğimiz günlerde yine İletişim Yayınları’ndan çıkan “Sakin Adamın On Günü” ile Sadık Demir, bu defa da Uysal olarak karşımıza çıktı. “Uysal” olmaya karar verip sükûnete bürünmesinin bir sebebi var elbette. Sadık’ın bir hayalden ötemeye gidemeyen mutluluk hayalleri Hüso, Zeynel ve biricik karısı Pınar’la gerçekleşmişken, Hüso ve Pınar kör kurşunlara hedef oluyor. Artık hayatta, “badisi” Zeynel’den başka kimsesi kalmayan Sadık’ın sakin olma kararı, onun eylemleriyle ters istikamette ilerleyen bir karakter haline getirerek gözünü kan bürüyen bir adama dönüştürüyor. Sadık, “Sakin Adamın On Günü”nde, Hüso ve Pınar’ın intikamını almak için çıktığı yolda, “adam asmaca” oynayan profesyonel bir katil olarak karşımıza çıkıyor.
İstanbul’un soğuk ve göz gözü görmeyen yağışlı bir gününde Hüso ve Pınar, Pınar’a kıyafet almak için bir AVM’ye gider. İşlerini bitirip çıktıklarında yüzleri görünmeyen iki motosikletlinin kurşunlarına hedef olup olay yerinde hayatlarını kaybederler. Sadık bu durumdan kendini sorumlu tutar ve büyük bir “sükûnetle”, adını da bu sükûnete uygun düşecek şekilde Uysal olarak değiştirip hayatında en çok değer verdiği karısının ve can yoldaşının intikamını almak için “badisi” Zeynel’le kafa kafaya verip işe koyulur. Fakat eldeki kanıtlardan bir şey çıkma umudu neredeyse yoktur. Zira yağışlı havanın tüm delilleri ortadan kaldırmış olması, motosikletli katillerin birer profesyonel olması Uysal ve Zeynel’in işini iyice zorlaştırır. Epey bir mesai harcadıktan sonra Uysal, keskin zekâsıyla parçaları yavaş yavaş bir araya getirmeye başlar. Uysal ve Zeynel’in birleştirdikleri her parça ensesi kalın birilerine dokunur ve yapboz tamamlandığında “badilerin” elinde üç yıl önce işlenmiş bir cinayetin resmi ortaya çıkar. Uysal ve Zeynel artık buradan yürüyerek hem bu cinayetleri çözmeye girişir hem de Hüso ve Pınar’ın katillerine ulaşmaya çalışır.
Mehmet Eroğlu, “Sakin Adamın On Günü”nde, diğer “On Gün” kitaplarına nazaran polisiye ve dedektiflik unsurlarını zirveye taşıyor. Bu kez Sadık’ın iç dünyasında o kadar fazla durmayan, daha çok olaya odaklanan bir macerayla karşımıza çıkan Eroğlu, Uysal’ın ismiyle ve büründüğü ruh haliyle zıt “icraatlarında” da eli yükselterek, kendince adalet dağıtan “Kötü Adam Adil”in kat be kat üstüne çıkarak anti-kahraman klişesini de bir kenara bırakıyor ve kendine kötülük yapanların “biletini kesen”, acımasız Sadık’la tanıştırıyor okuru.
edebiyathaber.net (13 Nisan 2024)