Salt Galata İstanbul’da Transladet By (Tercüme Eden) adlı bir sergi gerçekleştiriyor.
Ondört uluslararası yazarın kaleme aldığı, kurmaca ve gerçek mekânlardan oluşan “Translated By [Tercüme Eden]” adlı sergide, sesli rehberler aracılığıyla dinleyicilere kısa öyküler ve seçme metinler okunuyor.
SALT Galata’dan çıkılan bu yolculuk, yazarların yer kavramını nasıl edebileştirdiklerinin yanı sıra okuma ve yazma ile “sen” ve “ben” arasındaki ilişkiyi keşfetmeyi amaçlıyor.
Sergide eserleri yer alan yazarlar, Sevim Burak, Evliya Çelebi, Ted Chiang, Douglas Coupland, Rana Dasgupta, Narmin Kamal, Sophia Al Maria, Guy Mannes-Abbott, Vahram Martirosyan, Tom McCarthy, David Peace, Adania Shibli, Neal Stephenson ve Murat Uyurkulak.
Serginin mütercimleri ise abece sırasıyla şöyle: Cem Akaş, Zeynep Akkuş, İsmet Birkan, Sevan Değirmenciyan, Burç İdem Dinçel, Beril Eyüboğlu, Kaya Genç, Sabri Gürses, Nigar Hacızade, Victoria Holbrook, Sooyong Kim, Dost Körpe, Selma Öğünç, Arzu Taşçıoğlu.
Translated by [Tercüme Eden], ilk olarak AA School, Londra tarafından hazırlatılarak 15 Ocak-9 Şubat 2011 tarihlerinde, Bedford Press’in yayımladığı kitap eşliğinde sergilendi. İkinci sergi, 12 Aralık 2011 20 Ocak 2012 tarihlerinde CCA, Kitakyushu’da düzenlendi. SALT, İstanbul’daki sergiye eşlik etmek üzere kitabın, yine Z.A.K. tarafından tasarlanan ve Türkçe, İngilizce ve Japonca dillerini kapsayan yeni bir baskısını yayımlayacak.
Charles Arsène-Henry ve Shumon Basar’ın küratörlüğünü üstlendiği “Translated by [Tercüme Eden]”, Suna Kafadar’ın katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Sergi, 6 Nisan – 8 Temmuz 2012 tarihleri arasında SALT Galata'da gezilebilir.
TRANSLADET BY (TERCÜME EDEN)
Binaya girdiniz. Merdivenlerden çıktınız. Sağınızda, mermer damarlarının üstündeki vinil yazıyı göreceksiniz. Bu, bir parça listesi ama tek bir farkla: Burada müzisyenlerin yerine, yazarların adları yer almakta.
Biri size siyah bir broşür ile elektronik bir cihaza bağlı, ağır bir kulaklık verecek.
Parça listesinin hemen altındaki, koyu renkte, çerçeveli poster sizi yönlendirecek: “Sıfır numaralı parçayı çal.”
Kulaklığı taktığınızda düğmeye basın; bırakın, sesim kulağınızda yükselsin. Size çok karışmayacağım. Yalnızca edebiyat olacak. Bir de zihnin perdeleri.
Okurken kafanızda beliren sesin ne olduğunu hiç merak ettiniz mi?
Binanın birkaç katına dağılmış toplam 14 parça vüar. 14 poster ve koltuk. Elinizdeki cihazla, her posterde gördüğünüz parçayı çalın. Oturun. Dinleyin. Ve fakat ortada bir senaryo yok, sadece olasılığı var. Pas geçebileceğiniz bir şey. Karıştırabileceğiniz. Tekrar edebileceğiniz.
Doha’da, Sheraton Otel’de kaybolmuş küçük bir kızın peşindesiniz. Diyarbakır’da, topal bir peygamber yıkık surlara çıkmakta. Metaevrende, Hiro sokağa yönelir. Ardennes ormanlarında, bir savaş sığınağı ev kılığına girmiştir.
Mekan ve zamandan oluşan karışık bir kasede adım attınız. Tokyo, Ramallah, Kalandiya Kontrol Noktası, Erivan. Siz, mekanların toplamısınız. Sofya, Brixton, Bağdat. Birkaç dakika daha. Bakü, İstanbul, Benlik. Ta ki batı Vancouver’a kadar. Dünyanın nihayete erdiği yere.
Yazılı edebiyat kendi başına ne yapabilir? İki ayrı bilinç arasında ebedi ve samimi bir bağlantı kurar. Görülen ve içerideki ses arasında. “Sen” ile “ben” arasında.
Kaynak: Çeviribilim (04 Nisan 2012)