Söyleşi: Serkan Parlak
Sanem Gonzalez ile Nemesis Kitap etiketiyle okurla buluşan ilk romanı “Şevrole Belayir” hakkında konuştuk.
Sanem Hanım, ilk romanınız “Şevrole Belayir” geçtiğimiz günlerde Nemesis Kitap etiketiyle okurla buluştu. Kurmaca türlerle olan ilişkiniz, yazma serüveniniz ve ilk kitabınızın ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.
Sanıyorum benim şansım çok kitap okunan bir ailenin içine doğmuş olmak. Özellikle annem iyi bir okur. Bu da doğrudan beni etkiledi; ilkokulda bir kitap çizelgem vardı, oldukça fazla kitap okumaya çalışırdım. Sanıyorum ilkokul dört ya da beşinci sınıfta küçük skeçler yazmaya başladım, bu skeçleri arkadaşlarla sahnelerdik. Sonra ortaokulda yazmaya devam ettim, kısa öyküler yazardım. Bir gün edebiyat öğretmenimiz Sebahattin Bey ile epey dalga geçen bir kısa öykü yazıp bir de tahtada okumuştum. Öğretmen kızmak bir yana gülmekten bitap düşüp “Sen yaz kızım,” demişti. Anlatırken ben de fark ediyorum ki böyle kısacık anlar bile beni yüreklendirmiş. Sürekli yazar ama hiçbir yere yollamazdım. Hatta lisede Yunus Nadi Ödülleri’ne şiir dosyası yollamıştım ama ne dosya! Mehmet Başaran o dosyayı okumuş, “Sen öykü yaz, roman yaz,” demişti. Üniversitede aynı durum devam etti, kısa kısa yazar kendime saklardım. Orada da Gönül Çapan dersimize girerdi, büyük şans tabii, o da yüreklendirdi beni ama nedense bir oturup başlamadım. Üniversiteden sonra gazetecilik okudum, gazetede haberler yaptım. Bu arada sektör değiştirdim. Sinema ve reklam sektörüne geçtim. Oğlum dünyaya geldikten sonra bir şeyler beni dürtmeye başladı. Bir atölyeye katıldım, sonrasında uzun zamandır hazırmışım meğerse dedim ve yazdım.
Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da romanınıza başlarken ilham kaynaklarınız neler oldu? Bu soruyla ilişkili olarak şunu da sormak isterim, romanınızın taslaklarını nasıl oluşturdunuz, sonraki aşamalarda dışarıdan veya yayınevinizden editöryal destek aldınız mı?
İlham kaynağım aslında izlediklerim, okuduklarım, gözlemlerim… Hepsinin harmanlanması diyebiliriz. Hayatıma girmiş insanlar, ailem… Roman taslağı oluşturmadım. Bu romanı ara vererek, asla ikinci kez okuma yapmayarak yazdım. Bitirmeden önce verdiğim ara bir seneydi. Dışarıdan hiçbir destek almadım. Yayınevim basımdan önce kontrol etti ama o kadar.
Elinizdeki malzemeyi kurgu için yeniden üretip dönüştürürken nasıl bir süreç işliyor; mekânlar, atmosfer, diyaloglar ve özellikle roman kişileri söz konusu olduğunda.
Ben dağınık bir insanım. Bana derli toplu bir oda verin, on dakika içinde nasıl yaptığımı bilmeden dağıtırım. Yazarken de asla planlı yazmıyorum. Ben mi hikâyeyi oluşturuyorum yoksa karakterler elimden tutup beni bir yerlere mi çekiyor, tavuk mu yumurtadan- yumurta mı tavuktan meselesi gibi. Her şey yazarken oluşuyor, kendiliğinden.
Neden 60’ların İstanbul’unda geçen bir polisiye roman yazdınız?
Sıkı bir eski Türk sineması hayranıyım. Özellikle de Ayhan Işık. Sanıyorum her filmini defalarca izlemişimdir. Annem de İstanbullu, ondan eski İstanbul’u çok dinlerim. İçimde o İstanbul’a karşı müthiş bir özlem var.
Sizce romanda ve öyküde döneme göre bazı izlekler ön plana çıkıyor mu, son dönemde ilişkiler, kadınlık ve erkeklik durumları, geçmişle hesaplaşma, aile ve bireysel yabancılaşma mesela?
Tabii, yazar bunu bilinçli olarak yapmayı tercih edebilir, toplumsal gerçekçi yazarlar gibi; bilinçli olarak yapmasa da içinde bulunduğumuz bizi etkileyen gelişmeler bizim kalemimize de yansıyacaktır ister istemez. Örneğin ikinci Dünya Savaşı sonrası edebiyat, soğuk savaş zamanı dönemi edebiyatı gibi. Şimdi de sosyal medya istilası dönemi edebiyatı olarak geçebilir, bilemiyorum.
Son günlerde neler okudunuz? Önümüzdeki dönem için yeni üretimleriniz olacak mı?
Hüseyin Rahmi Gürpınar hayranıyım, Mürebbiye’yi yeniden okuyorum. Stephen King sürekli baş ucumda, Kubbenin Altında kitabını yeniden okuyorum. Romanımın baş karakteri Engin’i yeni bir maceraya sürüklemeye başladım. Şevrole Belayir’in devamı gelecek.
Son olarak sizi çok etkileyen polisiye roman ve film karakterlerini sormak istiyorum.
Tabii ki Hercules Poirot, Agatha Christie, Ahmet Mithat Efendi Esrar- Cinayat’ta Osman Sabri, filmlerde Malta Şahini filminde Humprey Bogart, X-Files’ta Gillian Anderson ilk aklıma gelenler.
edebiyathaber.net (11 Ekim 2022)