Söyleşi: Ayşegül Kopdagel
Şebnem Uralcan ile “Deliliğin Büyüsü, Yeni Bir Ben-Döngü Çemberleri” isimli üç ciltlik ilk romanı üzerine konuştuk.
Bilimsel alanda çok sayıda ve oldukça hacimli kitaplarınız olduğunu bilsem de yedi yüz elli sayfayı bulan “Deliliğin Büyüsü, Yeni Bir Ben-Döngü Çemberleri” isimli üç ciltlik ilk romanınızı nasıl yazdığınızı merak ediyorum. Genellikle novella tipi romanlar ve öykü kitapları yazıldıktan sonra bu hacimde bir romanı yazabilme yetisine erişilebilir diye bir kanı var. Ne dersiniz?
Zihninizi yedi yıl boyunca gece gündüz meşgul eden kahramanlar varsa geniş hacimli yapıtları yaratmanız mümkündür. Kahramanlar güçlüyse bunu isterler; ‘bunu da yaz,’ ‘şunu sakın unutma’ diye yaratıcısını yönlendirir, ikaz eder hatta zorlarlar.
Kahramanlar mı yazarı yönlendirir?
Evet. Çocuklarınızı büyütürken ne çok şeyin etkisinde kalarak onları büyütürsünüz… Genetik, sosyokültürel çevre, aile, iklim, şehir, ülke… Sonra onlar kendi yaşamları için sizi sorgulamaya, yönlendirmeye, akıl vermeye başlarlar değil mi? Çeşitli faktörlerin etkisindeki kahramanlar da ruh kazanmaya başlayınca yaratıcı yazarı yönlendirirler.
Peki, roman onların yönlendirmeleri bitince mi bitiyor?
Yaratıcı yazar, yapıtın olgunluğa eriştiğini anlayınca ‘Artık onlar okuyucuyla yeni bir hayata başlamaya hazırlar, aradan çekileyim’ diyerek, evlendirir gibi hem sevinerek hem hüzünlenerek kitabı okuyucuya iletir.
Bu üç ciltle kahramanlarınızın serüveni bitti mi?
Öyle sanıyordum. Geçen gün bana rüyamda bir mesaj ilettiler, hem de sabah 05.30’da.
21. yüzyıldan itibaren 20 Tüm Takvimlerin Kavuşum Günü 4 Ahau 8 Kumku yaşandıktan sonra Dünya gezegeninden Mars’a göç edenlere yol göstermek için görevlendirilebileceklerini haber verdiler. Bu gezegenden göçün kendi takvimlerinde (Tzolkin) belirtildiğini ama Ulugüç tarafından bilinçler açılmadıkça o tarihin yorumunun henüz yapılamayacağını belirttiler. Bildiğiniz gibi daha önce Venüs (Nohock-Ek)’ten gelmişlerdi. Bunu bir tek kahramanlarımız değil, tüm Maya, Nahua, Aztek vb ırklar söylüyor. Uzaydaki akrabalarını ‘Mishule’ diye adlandırıyorlar. Ben onların söylediğini size söylüyorum Ayşegül. Bu tezin delili olarak Döngü Çemberleri’nin kulakçığında uzaydan gelişi gösteren bir tarihi yazıtın fotoğrafı var, altında da bu açıklama yer alıyor. Döngü Çemberleri’nin başında verilen Chilam Balam’da şu cümleyi kullanmışlar, “Merkür, Venüs, Dünya bitti, sıra Mars’a geldi,” ben anlayamamışım. Şimdi, oraya gönderilmek üzere olduklarını zihnime ilettiler. Onlardan bilgi aldığım anda cümle cümle zihnime ilettikleri bilgileri kitaplaştıracağımdan emin olabilirsiniz.
Dördüncü cilt mi geliyor?
Keşke bilebilsem… Belki bin yıl sonra, belki bir yıl sonra… Onların zamanı ile bizimki birbirine uymuyor. Bin yıl sonra yazılacaksa benim de reenkarne olmam gerekiyor. O kadar şaşırmayın. Aslında çölde açan bir kaktüs çiçeği daha çok şaşırtmalı insanı. Nerede bekliyor ve sonra tekrar nasıl canlanıyor… Ya da kayaları yararak kendisine bu gezegende yaşam yolu açma gayretinde olan bir ağaç… Gezegenler arası yolculuk başladı başlayacak… Deliliğin büyüsü işte bu ürküntüden kaynaklanıyor. İsterseniz Yeni Bir Ben’e gelelim.
Son Önsöz’de belirtildiğine göre; önce Yeni Bir Ben’i okuyup, Döngü Çemberleri’ni okumamızın önerildiği yerden itibaren kitabın ters yüzünü çevirerek üçüncü cildi okumalıyız. Üçüncü cilt olan Döngü Çemberleri’ni bitirdikten sonra tekrar Yeni Bir Ben’e dönüp bıraktığımız yerden devam edeceğiz. Bulmaca gibi. Bana Cortazar’ın Seksek adlı romanını hatırlattı.
Seksek’i aldım ama henüz okuyamadım. Zaten üçüncü kitap bağımsız bir yapıt. Bir yenidendoğan olan Itzamna tarafından yazılmış. Ahu ve Sunguralp’in onuncu yüzyılda Meksika’da Chichen Itza’da Amaranth ve Arara adlarıyla yaşadıkları dönemi anlatıyor. Ahu kitabı Meksika’ya giderken uçakta okuyor. O nedenle Döngü Çemberleri bitince tekrar Yeni Bir Ben’e dönmek ve kalınan yerden bu yüzyıldaki hayatı günümüze dek getirmek gerekiyor.
İlk kitap Deliliğin Büyüsü sürükleyiciydi. Ama bu ikili yapıt, sayfaları evirtiyor, çevirtiyor ve insanı delirtiyor; bir an önce sona ulaşmak isteniyor. Yeni Bir Ben sadece çekici değil, aynı zamanda büyüleyici olmuş. Müzikleri dinlerken bile vakit kaybediyorum diye telaşlandım. İki cildi bitirdikten sonra tekrar dönüp müzikleri kâh hüzünle, kâh keyifle, hatta kahkahalarla gülerek ya da gözlerim dolarak, özel bir zaman ayırarak, üzerinde düşünerek dinledim.
Hangi müzikte çok güldünüz?
Sunguralp’in Azerî türküleri öğrenerek Ahu’yla yarışmak istediği sırada, Ahu’nun kıskançlık krizi ile açıklama yapmadan Sunguralp’ten kaçıp Datça’ya gittiğinde e-mail ile ilettiği müzikli sorulara çok güldüm. “Gaş gabağın yerle gedir/ De gülüm neylemişem/ Üreğim güp güp edir/ De görüm neylemişem”
Evet güzeldir o türkü. Peki sizi en çok duygulandıran parça hangisi oldu?
Yeni Bir Ben’in en başına koyduğunuz, bence de “Bir Kadını Gerçekten Sevmek” diye ifade edilebilecek “Have You Ever Really Loved A Woman”. Ben aşka inanırım, her kadın böyle bir aşkı hayatı boyunca arar.
Aşk ve Müzik Sonsuza Dek I ve II aşka gerçek değerini veriyor. Zaten aşkın ve müziğin evrenselliği tartışılmaz.
Gurur duydum. Ahu ve Sunguralp’in bana ilettikleri ilhamı kâğıda dökebildiysem ne mutlu bana. Kahramanların tercümanı olan yazar başka ne ister ki… Yazar olmak da bir deliliktir Ayşegül, siz de o delilerdensiniz.
Döngü Çemberleri içinde yeraltı dünyası Ksebalba’dan geçerken, gelmiş geçmiş birçok filozofu ve tanrıları öbür dünyada zeytin ağaçlarının üstünde dinlenirken gösteren resimleri tanımlamışsınız.
Evet, sadece yapıta yazmakla kalınmadı, ayrıca taşlar, kuşlar, reenkarnasyon ve zeytinağaçları ile yeni fotoğraflar instagrama ve facebook’a konacak. Hatta İranlı ressam Hemad Javadzade’nin canlandırdığı bazı resimler de eklenecek. Çok yönlü bir ressam. Bütün bunlar kitaplara eklenseydi hacim bin sayfayı bulurdu. Onları sosyal medyada vermeği yeğledim.
Üç cildin de kapakları çok özel ve güzel. Kulakçıklar ne güzel tasarlanmış. Her bir karesi ne diyor acaba diye çözmeğe çalıştım.
Kapaklara ve kulakçıklara çok önem verildi. Tasarımlar bana ait diyebilirim. Gülgonca Çarpık yıllardan beri benim kitaplarımın kapağını yaptı. Kendisine çok güvenirim. Bunlarda da sabırla çalıştı. Özellikle Amaranth kuşu bir şaheser oldu. O benden de zor beğenenlerden. Defalarca yaptık, bozduk, sonunda çok güzel ve anlamlı kapaklar ve kulakçıklar oluştu. Kulakçıklardaki müzikler ve resimler, okura, kurgu, metin ve olay örgüsü hakkında yerine, yurduna, zamanına göre ipuçları veriyor.
Nasıl ipuçları… Reenkarnasyonu mu açıklıyor?
Biraz açıklamamda yarar var; Deliliğin Büyüsü’nde bir kıyamet içindeki Arara kuşunu görüyoruz. Ön kulakçıkta Hayyam’ın dizelerini seslendiren Vedat Sakman’ın ‘Aşıksan eğer, deli ol / Baştan başa deli ol gönlüm,’ adlı reenkarnasyona giden şarkısının karekodu var. Arka kulakçıkta ise, panflütün atası sayılabilecek çok enteresan bir flüt var. Onu Gülgonca buldu. Arara’nın çaldığı enstrümanlardan biri. Karekodda flütle çalınan Tribal Jungle Music Mayan Pyramids antik Maya müziği var.
Yeni Bir Ben’de kapakta Amaranth çiçeği var. Arara kuşu yapıtın adının üstünde, adeta geçmişte kaldığını ve artık yeni bir benin gündemde olduğunu anlatıyor. Sungur – Akdoğan kuşu ise yeni bir ben olarak Amaranth’a doğru uçuyor. Kulakçığında ‘Have you ever really loved a woman – Bryan Adams’ şarkısı karekodla dinlenebiliyor.
Yapıtın diğer yönünde Döngü Çemberleri var. Mu kıtasının batışı kapakta yer alıyor. Batan Galaktik Kelebek, Nohock Ek’ten gelip Mu’ya, Atlantis’e yerleşen uzaydaki akrabalarını hiç unutmayan uzaylıların kutsal amblemi. Kulakçıkta ise olay örgüsünü destekleyen yapıtlar ve ‘Ancient Aztec and Mayan Traditional Music’ karekodu var.
Fotoğraflar da gizemli geldi bana. Zaten reenkarnasyon olayını o kadar güzel ipuçlarıyla tartışmalara sokmuşsunuz ki, okuyucu da sonuna dek gel-gitler içinde kalıyor. ‘Sunguralp haklı, deli değil, Ahu’yu ikna etti, sanırım ispatlamak üzere’ diyorum, bir anda her şey yine başa dönüyor. Ahu İnci (Ahauincir) çok güçlü bir mantık kadını, onun azmi sayesinde yine iddiaların ipe sapa gelmezliği ağırlık kazanıyor, hem de defalarca… Ayrıca bu yenidendoğan ve yenidoğan ayrımı hoşuma gitti. Mayalar, Uygurlar ve Türklerle ilgili tezler, araştırmalar arka planda gizli bir mesaj veriyor diye düşünüyorum, enteresan ve müthiş bir iddiayı ileri süren bir mesaj… Ne dersiniz?
Haklısınız, onu burada açıklamayalım, okurun keşfetme yetisine bırakalım, sürpriz olsun. Değerli bir sürpriz. Bozulmasına kıyamam. Gelelim yenidendoğma durumuna. Reenkarne olanlar ve olmayanlar; reenkarne olduğunu hatırlayanlar ve hatırlamayanlar için bu tartışmalar her zaman olacaktır. Hele reenkarne olmayanlar için kesinlikle deli saçması diye nitelenebilir yenidendoğan olmak. Oysa Hayyam gibi birçok filozof, birçok millet yenidendoğan olduğunu söylemektedir.
Yapıtı böylesine irdeleyerek okumanız ve izlenimlerinizi benimle paylaşmanız çok değerli. Gönülden teşekkür etmek istiyorum. Okuyanı zevkle, hazla okusun, okumaktan çok mutlu olsun. Yazarın beklentisi budur. Tekrar teşekkür ederim.
edebiyathaber.net (27 Mart 2023)