
Söyleşi: Serkan Parlak
Seda Koçali’nin Kod Hatası adlı romanı geçtiğimiz yıl A7 Kitap tarafından yayımlandı. Yazarlar son romanı hakkında konuştuk.
Seda Hanım, ilk fantastik romanınız Kod Hatası geçtiğimiz yıl A7 Kitap etiketiyle okurla buluştu. Kurmaca türlerle olan ilişkiniz, yazma serüveniniz ve ilk romanınızın ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.
Aslında seri olarak yazmayı tasarladığım kitabımın adı Hayat Uzun’du yola çıktığımda. İlk sayfalarını yaklaşık yedi sene önce yazmıştım. Elimde, nereye varacağını bildiğim ama nasıl ilerleyeceğimi tasarlayacak vaktimin olmadığı bir konu vardı. Beş sayfa kadar yazıp bıraktım. Yıllar geçti, bu dönemde pek çok fantastik ve romantik roman okudum. Her kitap bittiğinde aklıma kendi dosyam aklıma geldi ama son derece tempolu bir çalışma hayatı içinde elim varmadı diyelim.
Bir zaman sonra ajansımı kapatıp yıllardır yaptığım marka yönetimi mesleğini sonlandırmaya karar verdim. O dönemde bir otobiyografi dosyasının editörlüğünü yaptım. Dosyayı düzenlerken keşke demeye başlamıştım bile. Sonra bitti ve araya pandemi girdi.
Pandemi herkesin hayatını etkiledi, benim hayatımın ise altını üstüne getirdi diyebiliriz. Ağabeyim ve babamın vefatına doğru giden üç aylık süreç başladı. Bu sürecin başında hani çizgi filmlerde gördüğümüz şu meşhur ampulü, kafamın tepesinde gördüm. Romanım gözümle görülebilir derecede hayalimde canlanmaya başladı. Sanırım o dönemde hayata tutunmak için başka yolum da yoktu.
Sonunda yazmaya başladım. Babama, ölmeden bitireceğime dair söz verdim. Her gün bana ilaç gibi gelen yazma mucizesi sayesinde bütün acılarla başa çıkabildim. Babam ölmeden bir iki hafta öncesinde dosyamı bitirip kendisine okudum. Kitabın ismini de Hayat Uzun olmaktan çıkarıp Kod Hatası yaptım.
Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da romanınıza başlarken ilham kaynaklarınız neler oldu? Bu soruyla ilişkili olarak şunu da sormak isterim, elinizdeki malzemeyi kurgu için yeniden üretip dönüştürürken nasıl bir süreç işliyor; mekânlar, atmosfer, diyaloglar ve özellikle roman kişileriniz söz konusu olduğunda.

Annem inanılmaz bir okurdu, hatta yılın okuru seçilen bir tutkundu diyebilirim. Bilim kurgu, fantastik ve korku türü kitapları da kütüphanesinde çok fazlaydı. Hatta ilk okuduğum roman Stephan King’in Medyum adlı romanıydı diyeyim. Benim yaşımdaki çocuklar Denizin Altında Yirmi Bin Fersah’ı okurlarken ben kütüphaneden kaçırdığım bu tür romanları okurdum. Temelleri küçük yaşta atıldı fantastik roman sevdamın.
İlham ise konunun aklıma gelmesiyle başladı aslında. Şu an Kod Hatası’nı okuyanların bile hâlâ nereye bağlanacağını bilmediği esas meseleden bahsediyorum çünkü şu ana kadar kimsenin aklına gelmeyen bir konuydu. İkinci kitabın sonunda çıkacak gerçekleri paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Varacağım yeri bildiğim bir tatil şehrine, çeşitli uğrak noktaları koyarak ilerlediğimi düşündüm hep. Blok blok yazdım kitabı. Nerelerde duraklayacağımı bilmediğim ama ilişkileri sarmal bir şekilde işleyebileceğim duraklar yarattım. Hep en iyi bildiğim yerleri anlattım yani işin kolayına kaçtım diyebiliriz. Kendi okuduğum okulu, bildiğim semtleri, mekânları kullandım. Karakterler ise tamamen kurgusal, belirli kişilerden feyz alınmış değiller.
Sizce romanda, öyküde, şiirde döneme göre bazı konular, izlekler ön plana çıkıyor mu? Son dönemde ilişkiler, kadınlık ve erkeklik durumları, geçmişteki travmalarla hesaplaşma, aile ve bireysel yabancılaşma mesela. Sizin de bu anlamda zamanın ruhundan etkilendiğinizi söyleyebilir miyiz?
Aslında fantastik gibi görünse de her karakterin ailelerinden getirdikleri yükleri iyisi ve kötüsüyle aktarmaya çalıştığım bir roman oldu. İkinci kitapta çok daha fazla içine gireceğimiz tanrı, şeytan ve insan olgusu da ilk kitaptan yüzünü göstermeye başladı. İlişki koçluğu yapıyorum, her gün onlarca insanın ilişkilerini günümüzde nasıl yaşadığını inceliyorum. Günümüzde aşk ve ilişkiler sanıyorum tarihteki en zorlu sınavını veriyor ama ben bu kitapta tam tersi istikamette eski aşkların türküsünü çalıyorum.
Romanınızın merkez karakteri Hayat. Üniversitede en yakın dostu Ela. Bulunduğu her ortamda güzelliği ve zekâsıyla ön plana çıkan Hayat, gizemli bir karakter olan Toprak ile zengin bir ailenin oyunbaz oğlu Erdem arasında gidip geliyor. Olaylar geliştikçe Hayat ve Toprak’ın olağanüstü eylemleri olduğunu da fark ediyoruz. Romanınızın tempolu kurgusu ve entrik unsurları hakkında çok da fazla ipucu vermeden karakterlerinizin iyilik-kötülük, aşk, acılar ve nefretle bütünleşen ilişki ağlarının, romanınızın adı olan Kod Hatası ile ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
Kod Hatası, Hayat’ın Esas Kötülük olarak adlandırılan şeytan tarafından konulmuş ismi. Hayat bir Kod Hatası ama neden böyle bir ismi olduğu ikinci kitapta ortaya çıkacak. Aslında bütün hikaye de Hayat’ın neden ve nasıl Kod Hatası olacağı ile ilgili ve elbette ki iyilik ve kötülükle doğrudan bir bağlantısı var.
Seda Hanım, uzun zaman çalıştıktan sonra nasıl bir hisle son noktayı koydunuz romanınıza? Yazarken yeni şeyler keşfettiniz mi; duygu, düşünce dünyanıza romanınızın ne gibi katkıları oldu?
Çok acelem vardı. Babamı kaybetmeden ona kitabı okuyabilmenin telaşı içinde yazdım. O arada ağabeyimi de kaybetmiştim, iç dünyam paramparçaydı. Dosyamın başına oturduğumda hiçbir üzüntünün bana ulaşamadığı başka bir evrende kayboluyordum diyebilirim. Sanırım bu roman görevini, o dönemde bütün sorumluluklarımı ayakta kalarak atlatmamdaki yerini hakkıyla tamamladı.
Hikâyeler iç evrenimizin, kozmik yapımızın yansımaları olarak dünyayı daha katlanılabilir hale getiriyor. Hikâyeler ötekilere yazılıyor, öznel alana hitap ediyor, okurları etkilemeleri gerekiyor. Günlük hayatta katlanamayacağımız gerçekler hikâyede, romanda katlanılır hale geliyor. Odaklandığınız temel meselelerden hareketle özellikle fantastik roman türünü seçmenizin nedeni nedir?
Felsefe mezunuyum, yüzlerce kitap okudum, her türden her telden. Ancak bir zaman geldi, baktım başucumda yedi tane kitap olmuş. Hiçbiri tam bitmemiş ve ilerlemiyor. O gün dedim ki, seni ne tür kitaplar okumak mutlu ediyorsa git onlardan al. Gittim, fantastik roman aldım. Okudum, okudum, okumaya doyamadım. Okumaktan zevk aldığım şeyi yazmak daha da zevk verir diye düşündüm.
Sizi çok etkileyen yazarları sormak istiyorum.
Dean R. Koontz, Stephan King ve Cassandra Clare.
Seda Hanım son günlerde neler okudunuz? Önümüzdeki dönemde yeni üretimleriniz olacak mı?
Bu günlerde Nietzsche Ağladığında’yı okuyorum.
Bir erkeğin bakış açısıyla, bir aşk hikayesi yazıyorum. İlk elli sayfasını da yazdım. Ama bu aşk hikayesi tıpkı Kod Hatası’nı yazarken olduğu gibi beni içine çok alan bir hikâye oldu. Bu hikâyeyi yazarken kişisel gelişimle ilgili notlar da derlemeye başladım. Bakarsınız aradan bu tip bir cep kitabı da çıkar.
edebiyathaber.net (14 Şubat 2025)