Seda Ülgen: “Bizim engel veya imkânsızlık olarak tanımladığımız birçok şey aslında insanın kendi doğasını ve yaşamın derin yapısını henüz tam olarak çözememesinden kaynaklanıyor. “

Mart 27, 2025

Seda Ülgen: “Bizim engel veya imkânsızlık olarak tanımladığımız birçok şey aslında insanın kendi doğasını ve yaşamın derin yapısını henüz tam olarak çözememesinden kaynaklanıyor. “

Söyleşi: Nilgün Çelik

Uzman Doktor Seda Ülgen’in son kitabı Uyanış üzerine konuştuk.

İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldunuz sonrasında doğu tıbbı ve enerji teknikleri konusunda birçok eğitim aldınız. Bilinçaltı ve hipnoz ilgi alanlarınızda. Tıp Fakültesinden sonra bu alana neden yöneldiniz?

Aslında “Tıp fakültesinden sonra” demek pek doğru olmayabilir. Benim babam da bir hekim ve kendisi öğrencilik yıllarından itibaren hipnoz, metafizik gibi alanlarda araştıran, sorgulayan, kendi gelişim yolculuğunu daima sürdüren bir insan oldu. Ben bu bakış açısına sahip yani hem kadim bilgilerin geçmişini hem de batı bilimini araştıran, sorgulayan bir ailede doğdum. Kısaca iki dünyanın sentezinde büyüdüm denebilir. Tabii, sonuç olarak insanın ve yaşamın görünmeyen yüzünü keşfetmek tahmin edersiniz ki her zaman en büyük tutkum oldu. Çelişki gibi gelebilir, ama bir şeylerde uzmanlaştıkça, yeterince araştırıp eğitim aldıkça aslında yaşadığınız her şeyin anlamını bilimin ve inanç sistemlerinin bir olduğu bir yerden görmeye başlıyorsunuz. O zaman tümüyle gerçekler, doğrular, sistem birçok konuya bakış açınız kökten değişiyor. Zaten insan bir kez bile o noktayı deneyimlediği zaman kolay kolay seçtiği yoldan vazgeçemiyor. Hep daha fazlasını bilmek, öğrenmek istiyorsunuz.

İnsan kendini ve hayatın işleyişini gerçekten anlarsa ancak gerçek potansiyelini yaşayabileceğini, söylüyorsunuz. Bunu nasıl başarabilir insan?

Eminim siz de zaman zaman hissediyorsunuzdur, yaşamın içerisinde önümüze sürekli aşmamız gereken engeller çıkıyor veya hayat sanki arzularımızı gerçekleştirmemize imkân vermiyor gibi görünüyor. Genelde bu konuda dış koşulları suçluyoruz. Yaşam gerçekten zor, kimi zaman ciddi mücadele gerektiriyor, aksini iddia etmiyorum. Ancak bizim engel veya imkânsızlık olarak tanımladığımız birçok şey aslında insanın kendi doğasını ve yaşamın derin yapısını henüz tam olarak çözememesinden kaynaklanıyor.

Bilinçaltımız seçimlerimizin, duygularımızın, davranışlarımızın yüzde 95-98’ini yönetiyor. Yani, biz sandığımızdan çok daha fazla otomatik programda yaşıyoruz.  İşleyişi tıpkı bir bilgisayar programının yazılım programı gibi düşünebilirsiniz. Ancak bu yazılımda yanlış kodlanmış, istediğimiz performansla uyumlu olmayan birçok kod var, güncel olmadığı için sorun yaratan, bizi sabote eden kodlar var. Biz kendimizi gerçekten tanımadığımızda olan biten tüm aksilikleri doğal kabul ediyor, aslında hayallerimizi bizden uzak tutanın ta kendimiz olduğunu fark etmiyoruz. İşin kötüsü eskiden kişinin kendi zihninin arka planını, bilinçaltının işleyiş şeklini, tanımlaması kendi yolunu açması için yeterli idi. Teknolojinin de ilerlemesi ile birlikte modern dünyada bu dinamikler de güncellendi. Artık sadece kendimizi bilmemiz yetmiyor, bize etki eden, hormonlarımızı değiştiren, beden enerjimizi şekillendiren, algımızı yöneten dış dünyadan gelen ışık, sesi yiyecek gibi uyarıcıların üzerimizdeki etkilerini de fark etmemiz gerekiyor. Çünkü tüm bu unsurlar, enerjimizi, algımızı, seçimlerimizi şekillendiriyorlar. Hayatımıza etki eden değiştirilebilir parçaları keşfettiğimizde ancak o zaman üzerimizdeki engellerden özgürleşir ve inandığımız, arzuladığımız hayatı yaşayabiliriz.

Kitabınız Uyanış, O Eski Sen Artık Burada Yaşamıyor, gerçekten uyanışı, değişimi anlatan ve buna katkı sunan bir kitap. Kişisel gelişim kategorisinden çıkarak kurguyla harmanlanmış. Kahramanınız Gül ve kocası Yağız üzerinden anlatıyorsunuz vermek istediklerinizi. Bu kitabınızı ilginç kılıyor ve diğerlerinden ayırıyor. Hem gelişimle ilgili akademik bilgileri sunmak hem de bir kurgu yaratmak farklı bir çalışma yapmanızı gerektirir diye düşünüyorum, yazım süreci nasıl bir çalışma uyguladınız?

Evet, gerçekten hem kurguyu hem akademik bilgileri bir arada harmanlamak kolay olmadı. Bu şekilde çalışmak normal bir kitabın yazım süresinden çok daha uzun sürüyor, çünkü aslında neredeyse iki ayrı kitap yazıp bu iki kitabı bir kitaba indirgerken okuyucunun zihinsel ve duygusal geçişleri için eş zamanlılık yaratmaya çalışıyorsunuz. Benim için okuyucunun yaşayacağı duygusal geçişler, kitabın ana amacı olan değişim ve farkındalığın ya da uyanışın gerçekleşmesi için oldukça önem taşıyor. Bilimsel alt yapısını oluşturmak, zaten uzun yıllardır yaptığım araştırmalar ve uzmanlık alanım nedeniyle topladığım notlardan kaynak alıyor. Kurgu kısmında ise bireysel anlamda bugüne kadar binden fazla kişiye danışmanlık anlamında çalıştım. Duygularımıza çok yabancı kalabiliyoruz, duyguların kendi matematiğini bilmemek bizi korkutuyor, hatta bazen en büyük engelimiz olabiliyor. Özellikle günümüzde ortak noktalara gelen arayışları, engelleri, değişim esnasında gidilen yolun lineer bir yol olmayıp iniş çıkışlarını okuyucuya daha açık bir halde vermek istedim. Ancak o zaman gerçek bir yolculuğun içinde olabilirler.  

Kitabın ilginç başlıkları var ve hepsi kendimize soru sormamızı sağlıyor. İçimizdeki ışıltıyı biz mi öldürüyoruz başkaları mı? (Işıltı).Birlikteyken yalnızlık kime ait? (Geçmiş).  Kadın olarak biz kimiz, (Kadın).  Hayatın hangi tarafını keşfetmeliyiz? (Arayış), gibi sorular geçti içimden. Okurda tam olarak bunu mu uyandırmak istediniz? 

Bu soru beni gülümsetti, öncelikle farkındalığınız için çok teşekkür ederim. Evet, kesinlikle. Kendimize sormamız gereken sorular ve karşılığında bakmamız gereken hayatımızın parçaları, inançlarımız var. Doğru bildiklerimiz, sorgulamadan kabul ettiklerimiz bizi yaşamdaki o tıkanıklıkların pençesine getiriyor. En basitinden kadın olarak haklarımızı savunmaya çalışıyoruz, ama aslında yaşam tarzı olarak ilk kadınlık hakkımızdan biz vazgeçiyoruz. Ve işin kötüsü neden vazgeçtiğimiz hakkında, neyi geride bıraktığımız hakkında en ufak fikrimiz bile yok. Kendimize doğru soruları sormaya başladığımız zaman gerçekler görünür olmaya başlar.  

Akademik bilgilerin de ilgi çekici olduğunu belirtmeliyim Eksilme başlıklı bölümünüzde kemik yoğunluğunun strese bağlı giderek azaldığını, insan beyninin küçüldüğünü yine kurguyla harmanlayarak veriyorsunuz. Komplo da bu başlıkta incelenebilecek ilginç bölümlerden. Kahramanınız bir cümlesi var: Tanrıcılık oynuyoruz, yarattıkça eksiliyoruz. Acaba tanrı da bize nefesinden üflerken böyle olacağını biliyor muydu?  Diyor.  Hem tanrıyı hem de yaratıcılığı sorgulayan kahramanınız diliyle sormak istiyorum, Enel Hak diyerek, ben tanrının bir parçasıysam neden yarattıkça eksiliyorum?

Bence çocuklar mükemmeller, kusursuzlar… Yine de güçleri kontrolsüz, neden sonuç ilişkisini yeterince kuramıyorlar.  Biz ebeveynler ise, hayatla onlar arasında bir tampon görevi üstleniyor, onların gelişimleri ile doğru orantılı olarak, kontrolü yavaş yavaş ellerine bırakıyoruz. Bizler de yaşamı, kendimizi keşfetmeye çalışan, henüz kendi gücünün sınırlarını yeterince tanımamış küçük çocuklar gibiyiz. Enel Hak içimizdeki bilgeliğin ve gücün sınırsızlığını gösteriyor, yolumuzun nereye olgunlaşması gerektiğini de. Ancak her zaman resmin bütününe de bakmak gerekiyor, unutmayın dini inançlarda “OL” dedi, “OKU” dedi gibi belirtilen noktalar var. Yolumuzun ol-mak, ol-gunlaşmak, okuyarak gelişmek olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Bizim yolculuğumuz sadece bir varoluş değil, olmak, olgunlaşmak, okuyarak dönüşmek üzerine kurulu. Kendimizi eleştirecek olursak en basitinden öfkelendiğimizde öfkelendiğimiz kişi için zarar görmesi yönünde birçok duygu hissedebiliyoruz, o kızgınlık anı ile, her düşündüğümüz gerçekleşseydi sonuçlarına katlanabilir miydik gerçekten? Gücümüzü öğreniyor, öğrendikçe sınırlarımızı genişletiyoruz.  

Boşluk atmosfer olarak da bugünün evli çiftlerini çok gerçekçi sunduğunuz bir bölüm. Tıpkı oradaki gibi (bir ormanın içinde) yaşamın içinde kayboluyorlar ve birbirlerini duymuyorlar. Birliktelik için çıkış yolu arıyorlar.   Kitabınızın bütünüyle okurlarınız bu çıkış yolunu bulabilir mi sizce?

Bu kitap bireysel veya çift anlamında neyle mücadele ettiğimize bize açık şekilde gösterirken aynı zamanda da içimizde saklı kalan, sesini duyurmaya çalışan duygularımıza dokunuyor. İçimizdeki o sıkışmış, acı çeken parçamızı keyifli ve huzur verici şekilde özgürleştirmeyi planlıyor. Yol, hiçbir zaman bitmez. Ben de hala yoldayım, ancak yol bilginiz, bilgeliğiniz arttıkça ıstırap olmaktan çıkıyor, keyifli bir maceraya dönüyor. Bu kitabın okurlar için bu geçişi sağlayacağına eminim. Daha önce de belirttiğim gibi, kitabın içinde saklı bilinçaltımıza, duygularımıza birçok dokunuş var. Her bir dokunuş, zamanı geldiğinde bizdeki ayrı bir parçayı uyandırmak, sorgulatmak için. Sadece önerim değişik zamanlarda birden fazla kez okumaları olacaktır.  

En çok kimler okusun istersiniz kitabınızı?

İçinde umut hissetmek isteyen, kendi veya sevdiklerinin dünyasını güzelleştirmek, gerçekten yaşamak isteyen sorgulayan, düşünen, arayan herkes okusun isterim. Özellikle de bana neler oluyor, eskinden yaşam daha güzeldi, daha keyifliydik diyenler kaçırmasınlar! Yaşamı birlikte güzelleştireceğiz, bilerek, farkında olarak, düşünerek ve hissederek…

Cevaplarınız için teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim, keyifli sohbetiniz için.

edebiyathaber.net (27 Mart 2025)

Yorum yapın