Sehl-i Mümtenis* bir şair | Tacim Çiçek

Mayıs 22, 2024

Sehl-i Mümtenis* bir şair | Tacim Çiçek

Şairlik gerçekten de zordur. Her şiir yazana da ‘şair’ denilmez maalesef. Çünkü bu işçilik, damıtma ve sabır gerektiren bir alan. Çıplak elle balık tutabilmek gibi bir şey şairlik. İşte bu yüzden de her ne kadar şiir yazanlar olsa da şairlik payesini hak eden az. Az olmasının sebebi, birçok şiir tanımı yapılsa da tek bir şiir tanımında bir araya gelmemek; bu dediğimin kanıtlarından biri. Oysa ister okuyan, dillendiren birinden dinleyelim, isterse iç ya da dış sesimizi ödünç vererek o şiirleri biz dillendirelim; gönül telimizi titretirse ‘işte bu şiir, yazan da şair’ türünden cümleler kurarız. Ama bir gerçekliği göz ardı etmememiz gerekir; o da şu: Tüm gerçek ve has şairler iyi şiir kitapları yapmak ister ama bu mümkün olmayabilir. Çünkü en has ve gerçekçi şairlerin bile (ister yaşıyor olsunlar isterse de ölmüş olsunlar) yapıp ettikleri tüm şiirler aynı güzellikte ve oylumda değildir. Bunu başarabilenler var mıdır, diye sormak; sanırım oldukça tartışmalı bir soru olur derim. Yine de ustalığın ve olmuşluğun izini taşır çoğu şairler. Bu yüzden de özel ve özgündürler.

Bana bunları bana dedirten onun (Nisan 2024) Öteki Yayınevi etiketiyle okurla buluşan seçme şiirlerinden oluşan Geyikler Çıksın Ava adlı şiir kitabıdır.  57 irili ufaklı şiirden oluşan 80 sayfalık kitaptaki şiirlerin birkaçında geyiklere atıf yapması ve kitaba da ad olan son şiirinde geyiklerden söz etmeden onlardan söz etmesi bence boşuna değil…

hey bir bak/ hangi namluyu kırsam/

geyikler çıkagelir/ kendimize kurduğumuz tuzak                                                                                                                             (kuyudaki çıkrık, sf: 39)                                           

Geyikgiller(Cervidae) familyasında geviş getiren otobur memeli hayvanların ortak adıdır geyik. Pek çok coğrafyada çeşitli türlerde olması, efsanelere, mitlere, inançlara sembol ve totem olarak girmesi boşuna değil. Pek çok din ve inanç için de kutsaldır geyikler. Ayrıca ormangillerden en güzel gözlü, en saf ve en temiz, en masum olanların başında gelirler. Geyikler, Veysel Gültaş için metafordur aslında. Modernleşme ile birlikte akıl merkezli insanın kendi karşı cinsine ve hemcinsine şiddetini azaltacağı yerde; çeşitli bahanelerle en yakınından en uzağına kadar şiddeti kıyama dönüştürmenin araçlarını artırmasına karşı itirazıdır. Hükmetmeyen, karşıtını yok etmek için çeşitli silahlar üretmeyen yoksulların, işçilerin, kadınların ve de çocukların karşılığıdır ‘geyikler’.  İşte bu yüzden zulmedenler için de bu masumların zalimlere karşı olmalarını, örgütlenmelerini ve ‘artık dur’ demelerini ister. İlk şiirden son şiire kadar yalın ve anlaşılır dizlerle meramını okuruna aktarmaya ve böylece burnunun direğini sızlatan yalınkat insani acılara ortak etmeye çağırır.  Gültaş, yayımlanmış şiir kitaplarından ve kimi dergilerden özenle seçtiği şiirlerini bu kitabında bir araya getirmiş. İç dünyamızı sızlatan gerçekliklerden ve yaşanmışlıklardan kotardığı, akıcı, yalın ve derinlikli bir dille yazdığı şiirler okunmayı hak ediyor.

ekmek çalma, suçlanırsın/ dilinden anlamaz ki yasa                                                         

büyük çal, alkışlanırsın/ bu nasıl yasa, tanrı aşkına 

(kim suçlu, sf: 11)

Yazı akışı içinde kullandığım ve basitmiş gibi görünen şiirler yazmak zor gerçekten. Çünkü sehl-i mümteni sanatı bir yanı ile karikatür yapmaya benzer, bana göre. Çünkü çalakalem çizgilerle anlatılan gerçeklik bakana/okuyana kolay gibi gelebilir, oysa bu kolaylığı ve yalınlığı başarabilmek ustalık gerektirir. Çünkü gerçek şairlerin malzemesi sözcüklerdir. Sözcükleri bir araya getirmek ne yazık ki duygularımızı da düşüncelerimizi de kimi zaman açıklamaya/anlatmaya yetmez. Bambaşka bir uğraştır şiir yazmak ve şairlik. Söz büyücüsü ve sözcük ustası olmak özel ve özgün bir yetenektir.

Seçtiği şiirler aynı zamanda onun şiir gelişimi için de bir kaynaktır.  Kolay olanla zoru anlatmak da ustalıktır. O bu yolu seçmiş ve öteki tüm işleri de onun şairlik yanının gelişmesine yardımcı olmuştur. Onun (Ocak 2024, Bilge Yayınevi) hukuk ve edebiyat yazılarından oluşan oylumlu kitabı Söz Ola için yazdığım ‘sunu’da: Gültaş’ın edebiyatçı kimliği kimi zaman hukukçu yanının önüne geçer. Onu ötelemek, tüm zamanına sahip olmak ister. Çünkü yapmak ve yazmak istediği güzelliklere engel olduğunu düşünür. Öte yandan da hukukçu yanının kendisini beslediğini ve zenginleştirdiğini düşünür, haksızlık yapmamak için bu isteklerine engel olur, demiştim. Gerçekten de birçok alanda bıkmadan bir başka Sisifos olarak ele aldığı hukuk ve edebiyatla ilgili çalışmaları da görünür yapar. Bilirisiniz Ölüler Ülkesi tanrıları Sisifos’u sonsuza dek taş yuvarlamaya mahkûm eder; hedefe her yaklaşmada taş yine aşağı düşer. Bu da hep böyle sürer efsaneye göre. İşte Gültaş, ele aldığı her çalışmasını tamamlayıp okuruyla buluşturduğundan dolayı bir başka Sisifos’tur.  

Son olarak belirtmeliyim ki Veysel denilince aklıma üç Veysel gelir: Veysel Karani, Âşık Veysel ve Veysel Gültaş… İnsani duygular etrafında yapıp ettiğini kendilerince görünür yapmaya çalışan üç Veysel’in aynı coğrafyadan olması da bence hiç tesadüf değil… Yayımlanmadan önce son okumasını ve biçimsel düzenlemesini yaptığım bu şiir kitabını sadece şiir severlere değil, şiir yazanlara da yararlanabilecekleri bir kaynak olarak tavsiye ederim. Söz sırası şairde şimdi:

 bedenimde rüzgâr şiirimsin/ damarımda kan ırmağımsın/ sevide sırılsıklam yağmurumsun 

bilincimde ışık güneşimsin/ gizlimde saklı sevdamsın/ tutsaklığımda ezgi türkümsün

toprağımda tohum sancımsın/ özümde can kadınımsın ( Sen, sf: 57)

 * Oluşturduğum bu sözcüğün dayandığı sehl-i mümteni, kolay görünen, ancak benzeri söylenmeye kalkılınca zor olduğu anlaşılan, özlü söz söyleme sanatıdır. Bu tür sözler, derin anlamlıdır. Türk halk edebiyatında, Yunus Emre bu sanatı ustalıkla kullananlardandır.

edebiyathaber.net (22 Mayıs 2024)

Yorum yapın