Selim İleri, 1960’ların sonundan bugüne her daim yeniyi arayarak, deneysel olanı yoklayarak edebiyatını sürdürüyor. Kurmaca anlatının pek çok olanağını kullandığı, bu repertuvara eklemeler yaptığı için de elli küsur yıllık edebiyat yaşamında sürgit genç kalmayı ve her dönemde etkili olmayı başarıyor.
Yaşadınız Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun* adlı romanı da bu korkusuz girişimden bağışık değil. Adını andığımız yapıt ana akım roman niteliğini taşımıyor bile, kanonik roman örneklerinden epeyce farklı. Gerçi roman türü öylesine amorf ve esnek bir yapıya sahip ki hiçbir eklentiyi yadsımadan içine alıp genişleyebiliyor. Öteki türlere göre bu da onun bir üstünlüğü.
Selim İleri’nin romanının alışageldiğimiz anlatılardan farkı, tipik bir olay örgüsüne ve karakter kadrosuna sahip olmaması. Yazar seçiminin doğal sonucu olarak da anlatıcının dışındaki söylemlere izin verilmiyor. Anlatıcı Selim, -kurmaca tarihinde ilk defa Michel Butor’un Değişme romanında kullanmış olduğu kabul edilen- ikinci kişili anlatımla romana konu edilen Ahmet Hamdi Tanpınar’a sesleniyor. Gerçekte tüm yapıt, bir ölüyle girişilen umarsız bir söyleşmeden oluşuyor.
Roman biçimsel açıdan da bir deneysellik barındırıyor. Bu, tür bakımından bir melezliğin ortaya konuşundan kaynaklanıyor: yaşamöyküsel roman mı, sanatçı romanı mı? Bu noktada olağan tepkileri bir yana bırakarak “her ikisi de” dememiz gerekiyor. Tipik olmamakla birlikte kitap hem Tanpınar’ın yaşam öyküsünü içeriyor hem de Tanpınar ve İleri’nin sanatçı kişiliklerinin gizli yanlarını açığa vuruyor.
Anlatı geleneği içinde yaşamöyküsel (biyografik) romanın ereği, bizler gibi gerçek dünyada yaşamış tarihsel bir kişiliği tüm yönleriyle ele alıp irdelemek. Bunu yaparken elbette kurgunun olanaklarından da yararlanıyor. Selim İleri’nin yapıtı, türün klasik örnekleri gibi Tanpınar’ın tüm serencamını anlatmıyor. Bu bakımdan romanı yarı biyografik ifadesi daha iyi tanımlar.
Sanatçı romanı (küntslerroman) ise Alman edebiyatı içinde gelişen ve bireyin oluşumunu anlatan gelişim romanının (bildungsroman) bir alt türü sayılıyor. Bu tarzla yazarlar genellikle estetik yaşantılarını, estetik deneyimlerini ve sanat hakkındaki düşüncelerini ortaya koyuyorlar. En tipik örneğiyse James Joyce’un Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi.
Selim İleri, Yaşadınız Öldünüz Bir Anlamı Olmalı Bunun adlı yapıtta gerek günlük ve mektuplarını didikleyerek gerek kurmaca anlatılarını yeniden okuyarak gerekse çeşitli tanıklıkları dillendirerek Ahmet Hamdi Tanpınar’ın gerçek kişiliğini ve sanatçı karakterini ortaya koymaya çalışıyor. Bu edim doğrudan Tanpınar tarafından yapılmadığı/yapılamadığı için ortaya çıkan yapıt türsel bakımdan bir sınır durum oluşturuyor. Romancı, bir bakıma bu eksikliği gidermek istermişçesine yalnızca Huzur yazarını anlatmakla yetinmiyor, Selim’in sanatçı kişiliğini ve iç dünyasını da ifşa ediyor.
Roman boyunca Ahmet Hamdi’nin karakterleri, anlatılarından taşan sahneler, dinlediği müzikler, okuduğu yazarlar, düşünceleri anlatıcı Selim’i ilgilendiriyor. Gerçek yaşam ya da kurmacadan devşirilen malzemenin yetmediği durumlarda romancı, imgelemini kullanarak Tanpınar’ın bilincine girip onun saklı dünyasına sızıyor. Böylesi durumlarda aynanın önünde oynanan bir oyun gibi itiraflar tek taraflı kalmıyor, sezdiği her gizeme karşılık Selim de tinsel yaşamından bir parçayı masanın üstüne koyuyor. Günün sonunda yalnızca Tanpınar değil yazarın temsilcisi Selim de büyük ölçüde arınıyor.
Selim İleri’nin öteden beri yapıtları üzerinden sevdiği Kerime Nadir, Ziya Osman, Necatigil ve Abdülhak Şinasi gibi ruh ataları vardır. Bu romanla birlikte Tanpınar’ın da onun iç dünyasının kalıcı konuklarından biri olduğunu/olacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Her ne kadar tüm hataları, tüm çıplaklığıyla Yaz Yağmuru yazarını okur karşısına çıkartmış olsa da İleri’nin için için kendisinde ondan bir şeyler bulduğunu ve onu anlamayı istediğini görüyoruz.
* Selim İleri, Yaşadınız Öldünüz Bir Anlamı Olmalı Bunun, 3. basım, Everest Yayınları, İstanbul Eylül 2020.
edebiyathaber.net (5 Mayıs 2023)