Sema Sumeli: “Benden cesaret alan, beslenme düzenini değiştiren ve iyileşen binlerce insan var.”

Mart 13, 2019

Sema Sumeli: “Benden cesaret alan, beslenme düzenini değiştiren ve iyileşen binlerce insan var.”

Söyleşi: Ayşen Genç

Sema Sumeli ile Küsurat Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan Sema’nın Sağlıklı Mutfağı kitabı hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Tariflerinizi bir kitaba dönüştürmeye nasıl karar verdiniz?

Aslında bu istek daha çok sosyal medyadaki takipçilerimden geldi. 3 sene önce istemeye başladılar ama bana çok uzak bir şeydi o dönemler bu ihtimal. Yol yordam bilmiyordum ve bunlar benim için çok ‘’normal’’ şeylerdi. Fakat son zamanlarda istek o kadar çok arttı ki, kolları sıvadım.

Kitabınızda, geceleri başucunda keşkülle uyuyan biriyken diyabet teşhisi konduğunda bir anda sağlıklı beslenmeye, spor yapmaya başladığınızdan bahsetmişsiniz. Bir anda böylesine keskin bir dönüşümü nasıl gerçekleştirebildiniz?

Korku ile… İleride başıma geleceklerden o kadar çok korktum ki bir günde her şeyi değiştirdim. Aslında biri yaşadığım hayatı değiştirmem için bana bir tokat attı sanki. İlerleyen senelerde hayatımın daha kaliteli olması için, 40 yaşında iç organ hastalıkları ile uğraşıyor olmamak için bu büyük değişimi aniden yaptım.

Aslında pek çok insan sağlıklı beslenmesi, paketli, rafine şekerli gıdalardan uzak durması gerektiğini biliyor ancak çok az kişi bunu gerçekleştirebiliyor. Yoğun hayatta sağlıklı beslenebilmek için birkaç ipucu verebilir misiniz?

Aslında bunun bir-iki nedeni var. İlk nedeni senelerce “diyet” mantığında sunta kraker yedirildiği için sağlıklı yiyeceklerin lezzetsiz olduğu düşünülüyor. Maalesef modern hayatta mutluluğun çoğu yemek yemeden geldiği için, mutlu olmak için yemek yendiğinden keyifsiz şeyler yenmek istenmiyor.

Bir de gerek görülmüyor. Şayet kilo sorununuz yoksa sağlıklı beslenmek için de bir neden yoktur mantığı hala geçerli ama bedenimiz besinlerden ne alıyorsa onu işliyor, kullanıyor. İyiyse iyi, kötüyse kötü.

Benim isteyeceğim ilk şey, önyargıları kırmak olacaktır. Kitabımda birçok sağlıklı ve lezzetli tarif var. Bunlardan denemeye başlamak bu önyargıyı kırmak olabilir. Yoğun hayatta sağlıklı beslenebilmek için mükemmeli aramamak, ne kadar yapılabiliyorsa yapabilmek daha kolay olacaktır. “Nasıl olsa yapamıyorum” deyip tamamen bırakmaktansa, bulunduğumuz ortamda önümüzdeki seçeneklerden en iyisini seçmek ve “Ohhh bu sefer de yapabildiğimin en iyisini yapabildim” demek cesaret verecektir.

Kitabınıza sadece yemek kitabı demek de haksızlık olur. Çünkü bu serüveninizi de anlatmışsınız bir yandan. Kitabı böyle bir formata oturtma fikri nasıl oluştu?

Özellikle, sadece bir yemek kitabı olmasını istemedim. Benim bir iyileşme yolculuğum var ve hasta olmamın temeline inmek istedim. Eğer şu anda bu hataları yapan varsa, dikkatini çekmek istedim çünkü hiçbir kronik veya otoimmün hastalık bir günde olmuyor. Altında ve geçmişinde birçok etken yatıyor. Bunları sırası ile anlatmak istedim. İyileşme ve hayatı değiştirebilmek için cesaret vermek istedim.

Bir de şekersiz ve glutensiz mutfağı hayata uyarlamak zor zannediliyor. Hiçbir hastalığı olmayan bir kişinin de mutfağını daha sağlıklı olarak düzenleyebilmesi için yıllardır edindiğim tecrübeyi paylaşmak istedim.

Sağlıklı beslenmeye ve spor yapmaya başladıktan sonra hayatınızda ne gibi olumlu değişiklikler oldu?

Her şeyim değişti desem kısaca…  Öncelikle kaybettiğim enerjim geri geldi. Uzun bir süre boyunca gördüğüm psikolojik tedavilere ihtiyacım kalmadı. Hayata dört elle sarıldım. Yediklerim düzeldikçe, hayata bakışım düzeldi. Spor yaptıkça salgıladığım mutluluk hormonları bana fazlası ile yetti. Dışarıdan alınan sentetik mutluluk hormonlu antidepresanlara da ihtiyacım kalmadı. Klişe olacak ama aslında ben 27 yaşında yeniden doğdum.

Kitabınızda, başka insanların da hayatına dokunabilmek adına önce blog açtığınızı, ardından Instagram hesabınızda tariflerinizi paylaştığınızı anlatmışsınız. Şu an ise bu maceranız ve sağlıklı alternatif tarifleriniz bir kitaba dönüştü. Bu konu hakkında ne hissediyorsunuz?

Çok mutluyum ve gururluyum tabii. 100 kişiye ulaşsam, 3 kişinin sağlığına dokunabilsem kârdır diye açtığım hesaplar, yüzbinlerce kişiye ulaşıyor. Benden cesaret alan, beslenme düzenini değiştiren ve iyileşen binlerce insan var. Bu hayatta benim için daha büyük bir tatmin olamaz.

Çok genç yaşta Tip 2 Diyabet teşhisi konmuş size. Ardından da iyileşmek adına meşakkatli bir yola girmişsiniz. Peki hiç vazgeçtiğiniz, başaramayacağınızı düşündüğünüz oldu mu?

Bu yola adım atarken zaten iyileşebileceğim ihtimaller arasında değildi. O zamanlar hastalıklara kronik olarak bakılıyor ve ‘’artık ömür boyu bu seninle’’ deniyordu. Benim tek amacım hayat kalitemi bir adım öteye taşımaktı veya en azından daha kötü bir noktaya gitmemekti. Fakat çok azimli ve istikrarlı gittim. 8-9 sene boyunca ağzıma bir tane bile beyaz pirinç tanesi girmedi. Bazı şeyleri beynimde zehir diye kodlamıştım ve kaçamak dahi yapmadım. Zaten daha sonuçları ilk 3 ayda bile alınca, cesaretime cesaret eklendi. Bizler çok şanslıyız. Bedenleri 30-40 senede bozuyoruz ama bedene doğru gıdaları, hareketi ve huzuru verince toparlanması çok kısa zaman alıyor. 30 senede bozduğumuzun düzelmesi de ya 30 sene alsaydı…Sonuçları çok hızla görünce cesaret kırılmıyor açıkçası.

Sıvı detoks paketleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tek başına hiçbir şey detoks yapmaz. Bence çok yorucu sistemler. 3 gün sıvı beslenip sonra paket bitincenormal beslenmeye dönülüyor. Hatta o 3 günlük yoksunluğun sonunda, patlama ile daha da kontrolsüz bir beslenme yapılabiliyor. Dengeli, sağlıklı, bol sebzeli, daha her güne uygulanabilir beslenme şekilleri benim mantığıma daha çok uyuyor. 3 gün sıvı beslenme yapıp, üstüne göz dönmesi ile pasta yeniyor… Bedeni ve iradeyi bu kadar da zorlamaya gerek yok diye düşünüyorum.

Beslenmenizde arada kaçamak yaptığınızdan bahsetmişsiniz kitabınızda. Peki bu konuda birtakım kurallarınız var mı?

Tabii ki, hayat her zaman böyle gitmiyor. Sosyal varlıklarız. Canımız başka şeyler de istiyor. Benim için istisnasız yemediğim şey rafine şeker. Artık şekeri bana hiçbir güç yediremez. Zaten canım da istemiyor ama bazen bir pizza, bir kadeh şarap, dışarıda bir yemek tabii ki oluyor. Ertesi gün bol sebze, bol su, hareket ile dengeliyorum ve yaptığım şeyden de keyif alıyorum. Bir kez sağlıklı bir tabak yemekle kimse iyileşmeyeceği gibi, bir tabak kaçamakla da kimse hasta olmaz.

Fakat altını çizmek istediğim bir nokta var. İlk 2-3 sene, hastalığımın kontrolünü elime alana kadar, beyaz un, pirinç, makarna gibi şeyleri de kesinlikle yemedim. Önemli olan bedenin sinyallerini takip edebilmek.

Son olarak, “Sağlıklı beslenmeye vaktim yok,”, “Kekler, börekler, tatlılar olmadan yapamam,” diyen okurlara bir şeyler söylemek ister misiniz?

Aslında bunun için özel bir vakit ayırmaya gerek yok. Sadece günde bir kez beş dakika düşünmek bile doğru seçimleri yapmaya yetiyor. Önemli olan önümüzdeki yelpazeden en iyisini seçebilmek, mükemmel olanını değil. Her zaman mükemmeli bulamayabiliriz.

Eğer sağlıklı tatlılar, kekler de isteniyorsa kitabımda yapımı sadece on dakika sürecek birçok tarif var. Haftada bir kez bunlardan hazırlayıp, ilerleyen günlerde rahatlıkla tüketilebilir. Bakış açımızı değiştirdiğimizde devamı zaten kendiliğinden geliyor…

edebiyathaber.net (13 Mart 2019)

Yorum yapın