Söyleşi: Gaye Dinçel
Semra Güney Eren ile keyifle okuduğum ilk öykü kitabı “Yoğun Bakış”ı (Luna Yayınları) konuştuk.
“Yoğun Bakış” pek çok anlamı içinde barındıran bir öykü. Kitaba adını vermesi nasıl oldu?
Kitaba isim vermek çok kolay olmadı. “Yoğun Bakış” öyküsünün insanı içine alan bir kazanan kaybeden hikayesi olması, belki de kitaptaki birçok şeyi de içeren bir temaydı. Bu kapsayıcılık “Yoğun Bakış” isminde karar kılmamızı sağladı.
Karakterlerin temel meselesi öz güven gibi geldi bana. Bu isimde bir öykü de yer alıyor kitapta. Neden öz güven?
Öz güvenden yola çıkan insan davranışları çoğu zaman ikircikli bir hal yaratıyor. Bu karmaşa öykü karakterlerini oluştururken elverişli bir zemin. Hiçbir zaman bir temayı işlemek üzerine yola çıkan bir öykü anlayışım olmadı. Ancak bazı insan halleri, ortaklaşan eksikliklerimiz ve toplumda bizim var olma şekillerimiz bir duygu halini ortaya çıkarıyor. “Öz Güven” de bunun üstüne yükselen bir öykü.
Merhamet baskın duygu öykülerde. Özellikle mi vurgulamak istedin?
Merhamet insanlar arası bir hiyerarşiye yol açmadığı sürece benim için bir insanı insan yapan en hakiki duygu. Bu duygunun hayatımdaki yeri öykülerime ister istemez sızmıştır.
Küçürek öyküler de var kitapta. Mizahi yönünü bu kısacık metinlerde göstermeyi mi tercih ettin?
Küçürek öykü yazmak beni yazı serüveninde en çok heyecanlandıran şeylerden biri. Çok sınırlı bir alanda, çok geniş olan insan dünyasını, sıkıştırılmış bir formda vermek yazının tüm imkanlarını sınamak gibi geliyor. Orada kurulan atmosfer müthiş bir büyü yaratıyor. Mizahın anlık neşesiyle küçürek öykünün kısa zamanlılığı müthiş örtüşüyor.
Bestelerin var, seslendiriyorsun. Öykülerdeki şiirsel ifadeler şarkı sözü yazmaktan mı geliyor?
Duygumu, anlık bir yükselmeyle mekanik hiçbir forma takılmadan, dolaysız anlatabilmeyi çok seviyorum. Bu bazen akışta bir şarkı, bazen de bir öykü olarak beliriyor.
edebiyathaber.net (4 Mart 2024)