Söyleşi: Deniz Ada
Dünyada izlenme rekorları kıran Atiye (The Gift) dizisine ilham veren Dünyanın Uyanışı serisinin yazarı Şengül Boybaş’ın yeni kitabı İstanbul’un Kayıp Mührü okurlarıyla buluştu. Boybaş okurlarına Londra’dan ölümsüz şehir İstanbul’un gizemli geçitlerine uzanan bir maceranın anahtarını uzatıyor. Peki efsanelerle örülü ölümsüz şehir İstanbul’un büyüsüne kapılmaya hazır mısınız?
Haydi yazarla söyleşimize başlayalım.
Yeni kitabınız İstanbul’un Kayıp Mührü’nün girişindeki “Zihin bir kitap değildir ki istendiği zaman açılsın, zihin duygunun sarmalı ile birleşmiş illüzyonlar ve vizyonlardan ibaretti. O vizyonları okumak boş vakitlere sığmazdı. Düşünceler ve vizyonlar yazıya dökülmeli, en güçlü büyü olan söze yüklenmeliydi. Acıtan, inciten sonrasında da iyileştiren sözlere…” cümleleri hemen dikkatimizi çekiyor. Yazının/sözün büyüsüne ve şifasına inananlardan mısınız?
Söz şifadır, yazı ise belgesi. İnanmaz olur muyum? Bir düşünelim; hangimiz güzel bir söz söylediğinde günümüzde gülücükler açmaz? Bir derdimiz olduğunda bir dosttan gelen güzel bir yorum ile yalnız olmadığımızı hissetmez miyiz? Söz söylerken gırtlak boğum boğum olur, söz sizden çıkarken gideceği yeri bilerek sizden çıkar. “Kelimeleriniz doğru seçin,” der atalarımız, “kaderin olur…” Ben de sözlerimi yazarken bu öğüdü dikkate alırım. Kırk boğumda çıkıyor cümleler benden.
Astroloji ve ezoterizm alanında çalışmalarınızı sürdürdüğünüzü görüyoruz biyografinizde. Bu alana ilginiz nasıl doğdu?
Çocukluğumdan beri gökyüzüne bir merakım vardı zaten. Daha küçücükken anneme benim gökyüzünde arkadaşlarım var diyordum. (Gülüyor.) Birden fazla alanda eğitim aldığınızda seçebileceğiniz pek çok meslek şansınız oluyor. Ama ben aldığım eğitimler arasında en çok astroloji ve ezoterizm ile ilgili alanlarda daha kendimi iyi hissettim. Gençlik yıllarım kadim kitapları okumak ile geçti. Sonrası malum… Danışmanlık vermeye başladım ve çok fazla danışanlarım oldu. Bu sayede projem de hep insan oldu.
Dünyanın Uyanışı serisi Netflix Orijinal yapımı Atiye dizisine ilham oldu. İstanbul’un Kayıp Mührü’nü de ekranlarda seyredecek miyiz?
Farklı farklı yapım şirketleri ile görüşmeler yapılıyor şimdilerde. İş kendi kısmetini doğurur, derler. İstanbul’dan da böyle bir hamle bekliyorum açıkçası.
İstanbul’un Kayıp Mührü’ndeki “Hayat böyledir, sürekli plan yaparken bizim için çizilen kader yolunu fark edemeyiz. Evrenin bizim için yaptığı planlar, bir köşede sessizce bekliyordur…” cümlesi epey dikkat çekiyor. Sizce bizim için çizilen kader yolunu değiştirmeye çalışmak işleri zorlaştırır mı?
Kader ana yol, seçimler ise bizim saptığımız sapaklardır. Bazen yaptığımız seçimlerle çıkmaz sokaklara gireriz ve yolu bulmayız. Kader devreye girer ve bizi yine o ana yola çıkarır. Sonra bizim özgür irademiz yine seçim yapar. Kader, navigasyon gibi hep bize ana yolu yani kendini hatırlatır. Seçimlerimiz bizleri hep bir yerlerden tekrar olmamız gereken yola yani bizim için yapılmış plana döndürür. Bir müdahale hep mümkün. Bazen bir rehber, bazen bir söz, bazen ise içimizdeki bir mesaj.
Oldukça sürükleyici bir kaleminiz var. Yazdıklarınız mistisizmle de birleşince kitapları elden düşürmeden okuyoruz. Eserlerinizin sürükleyici olması için özel bir gayretiniz var mı?
Aslına bakarsanız iyi bir okurum, hatta empatik bir okur. Bu da kalemimi etkiliyor, yani ben ben bir okur olarak neyi okumak istiyorsam öyle yazıyorum. Sıkmadan, uzun tasvirlerle okuru yormadan konuya girip konunun içinde düşündürüyorum. Hep beklenmedik sonlar çıkıyor karşıma tabii ki okuyucunun da. Tam da burada merak denilen duygu çok sarsıcı oluyor. Kitaplarımda sonları okuyucu ile birlikte kurgulamak istiyorum. Kendimi onların yerine koyup onların gözünden bakmaya çalışıyorum. Ben çoklu kişilik ile düşünmeyi seviyorum.
Bazı insanlar masa başına oturduğunda eserin sonunu bilirler. Bazıları ise sonunu bilmeden yazmaya başlarlar ve kalemleri onları nereye götürürse öyle ilerler olaylar. Siz hangisini tercih ediyorsunuz?
Evet sonlar başlangıçlardan doğar. Ben de sonunu bilmeden yola çıkanlardanım. Bazı karakterlerle bazı sonlar yapılmaz, o karakterin kimyası o sonu yazdırmaz size. Siz de o görevi başkasına verirsiniz size hep başka yerden gelir sonlar. İşte böyle sihirli bir dünya benimki.
edebiyathaber.net (7 Şubat 2022)