Serkan Türk’ün “Rüzgârlı Camlar” adlı öykü kitabı Yitik Ülke etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Serkan Türk’ün öyküleri, her okuyanın kolayca fark edebileceği gibi, geçmiş zamanın etkisi altındadır, sayfalarda anıların izini sürer yazar. Çocukluk ve fotoğraflar: Geçmişinden siyah beyaz bir fotoğraf gibi bahseder Serkan Türk. Di’li ve rivayet geçmiş zamanlarla anlatır hikâyelerini. Geçmiş zaman öykücülerin çokça tercih ettiği kiplerden biri olsa da Türk’ün dilinde çok daha özel anlamlara gelir: Hatıraların güzelliğiyle yaşamak ve onları kâğıda geçirmek.
“Rüzgârlı Camlar”daki öykü kurgusu, Virginia Woolf’un aksine, bilinçli bir bilinç akışıdır. Olayların birbirlerine bağlanması, aralardaki geçişler ve hatta öyküler arası geçişler Serkan Türk’ü ne yaptığını iyi bilen bir yazar haline getiriyor.
“Rüzgârlı Camlar”ın öykülerinde sözcük olarak dillendirdiği ama duyurmadığı şeyleri yakalayabilmemizi, önemsiz addedip üstünde durmadığımız anları, olayları, tesadüfleri, mercek altına alarak, sürekli dün’e ve bilinçaltı’na bıraktığımız bir ben’le yeniden buluşmamızı da sağlıyor…
Lirik, akıcı, içe dokunan bir dili var Serkan Türk’ün. Metaforları kullanarak gölgeliyor kişileri, zamanı ve olayları. “Siz görün” dercesine yazıyor. İçe, geçmişe bakmanın, gördükleriyle acılanmanın, bu acıyla sarılmanın yaşama, tutunma çabasının öyküleri… “Cam”; gören, gösteren… “İşte ayna, hadi baksanıza, dünya orada, hüzün de, sevinç de. Yeter ki bilin bakmasını, çevirin gözlerinizi derinliklerinize” der gibidir o “Rüzgârlı Camlar”.
Kitap, adından kapak tasarımına, “sağ omzumdaki meleğe ve kalbimdekilere” ithafından, girişindeki Cesare Pavese alıntısına ve Serkan Türk’e ait “Soluyorsun” adlı şiire dek bir “gitme arzusu”nu, “gidememe hali”ni ve hüznünü içeriyor. Belki de melankolisini… Yitik Ülke Yayınları’nca yayımlanan eser, öykü okurunun ilgisini bekliyor.
edebiyathaber.net (15 Ocak 2016)