Aziz Gökdemir’in “İmparatora Veda” adlı romanı İthaki Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden:
Aziz Gökdemir bu defa tamamen parodi yöntemi üzerine kurulmuş bir romanla okurun karşısına çıkıyor: “İmparatora Veda”… İthaki Yayınları’ndan çıkan, iki kısımdan oluşan ve 400 sayfalık roman, normalde Osmanlı’nın Muradlar dönemini, her Murad’a değinmese de az az göndermeler yaparak anlatıyor ve temelde son Murad’a odaklanıyor ama bunu o yıllarda değil de günümüze yakın bir zaman diliminde yapıyor. Dolayısıyla padişahın oldukça modern zevkleri olduğunu görüyoruz; yer yer mizah unsurları bu zevkler…
Alışılmışdışı bir padişah: Adidas eşofmanlı, Ray-Ban gözlüklü; modern, ılımlı, yenilik sevdalısı. Yalnızca şiire değil, polisiyeye de meraklı. Şehrin damlarına tırmanan, cevval, alışılmışdışı bir kadın: İfe. Ve esrarlı bir alfabeyle yazılmış, alışılmışdışı bir elyazması. Mutlak hâkim padişah, bir hikâyenin sonunu öğrenebilmek uğruna, kendisine başkaldırmaya cesaret eden tek kadınla işbirliği yapmak zorunda.
Aziz Gökdemir, Muradlar’ın tarihini, son hünkârın doğumundan ölümüne dek sene sene mercek altına alıyor “İmparatora Veda’da”. Masum bir çocuğun diktatöre dönüşümünü, gücün insanı nasıl zehirlediğini, yalnızca görüntüde modernleşebilmiş bir halkın üzerinden anlatıyor; değişimin kodlarını, yedek şehzadelerin hapsedildiği kafeslere, mezarlıklara, bilinmeyen bir alfabeye gizliyor.
“İmparatora Veda, bir parodi metni; tamamen parodi yöntemi üzerine kurulmuş bir roman. Normalde Osmanlı’nın Muradlar dönemini, her Murad’a değinmese de az az göndermeler yaparak anlatıyor ve temelde son Murad’a odaklanıyor ama bunu o yıllarda değil de günümüze yakın bir zaman diliminde yapıyor. Dolayısıyla padişahın oldukça modern zevkleri olduğunu görüyoruz; yer yer mizah unsurları bu zevkler…” diyen kitabı yayıma hazırlayan editör Beyza Ertem şöyle devam ediyor: “Bununla birlikte anlatıda bir de mühim bir kadın figür var: İfe. Padişah, polisiyeye çok meraklı ve zamanında eline geçen bir elyazmasının yazarını sırf hikâyeyi merak ettiği için zindanda tutuyor; yıllar sonra aynı elyazmasının tek kopyasına sahip olan İfe, intikam için padişahı buluyor ve hikâyenin sandığı gibi olmadığını, aslında o kitapta kendisinin anlatıldığını söylüyor ona. Padişah ona bir oda tahsis ediyor. İfe de elyazmasını ezberinden ve duvarlara harfleri tek tek kazıyarak (daha önce elyazmasındaki alfabeyi aynı “yontma” yöntemiyle öğrendiği için) anlatmaya başlıyor…”
ARKA KAPAK YAZISI:
“Sıcak sarı bir ışık yayılıyordu dükkândan, önünde uzanan ıslak taşları benek benek aydınlatıyordu; başını kaldırmıyordu İfe, sadece yürüyor, o an aklına düşen iki dizeyi mırıldanıyordu: ‘Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda / Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı.’ Bir şey istiyordu, bir kıyamet. Ne istediğini bilmiyordu, kopup kaçmak belki, bir şekilde. Gövdesi bir koza olsa, yırtıp onu. Ama nereye? Evli evine derler ya, tam da öyle gidiyordu işte, koşa koşa, bir kez daha şu etrafındaki silik siluetler ordusu gibi mağlup, yorgun, hatta harap. Sokaklar günün son hamallarına kalacaktı birazdan, sağlı sollu kapılardan çıkıp mesailerinin son süprüntülerini götüreceklerdi, tanzifat ameleleri de sokaklara atılmış büyüklü küçüklü çöpleri toparlayacaktı. Sonrasına karanlık hâkim olacaktı, bir de eli sopalılar, köpekler, kediler. Kör ışıklı gaz lambaları, yeni yeni onların yerini almaya başlayan yirmi mumluk sarı sıcak ampuller, ısındıktan sonra türküsünü söyleyen veya bültenini okuyan tek istasyonlu radyo. Gazocağında kısık ateş; sımsıkı örtülü perdeler, kenarlarından kanayan evler.”
YAZAR HAKKINDA
1967 yılında doğdu, sırasıyla İzmir, Ankara ve İstanbul’da büyüdü, 1990 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleştikten sonra gazeteci, çevirmen ve editör olarak çalıştı. Çeşitli gazete ve dergilere makale ve öyküleriyle katkıda bulundu. 2000-2008 yılları arasında Aras Yayıncılık’la birlikte altı kitaplık William Saroyan dizisini yönetti, Saroyan’ın Türkiye’de tanınmayan önemli öykülerinin yanında ilk gençlik yıllarında yazılmış şiir ve öykülerinin de ilk kez Türkçeye kazandırılmasına katkıda bulundu, bazılarının çevirisini üstlendi. İç İçe Geçmiş İstanbul Öyküleri (1998), Gökyüzü Defni (2013) ve Yangından Sonra (2019) adlı üç kitabının yanı sıra Bağzı Şeylere Öyküler (2013), Öyküden Çıktım Yola (2014), Kısa Film Öyküleri (2017), Edebiyatta Hukuk (2023) ve O Ada Senin Bu Ada Benim (2023) adlı seçkilerde metinleri yer aldı. Bir öyküsü, Almanya’nın Sesi Radyosu’nun 1997 Edebiyat Yarışması’na katılan kayda değer metinleri yayımladığı Yaşam İzleri (1998) / Lebensspuren (2000) adlı derlemelerde, “Narrazioni notturne a Villa d’Este / Este Sarayı’nda İhtiyar Heyetiyle Bir Öykü Akşamı” adlı uzun öyküsünü içeren kitapçıksa İtalya’da yayımlandı (2017).
edebiyathaber.net (14 Haziran 2023)