
Söyleşi: Sibel Unur Özdemir
Sevda Yüksel’in 12 yaş ve üstü çocuklar için kaleme aldığı “YENİ BİR DÜNYA ÖZLEMİ” adlı kitabımız okurlarla buluştu. Yazarla son kitabı hakkında konuştuk.
Yeni Bir Dünya Özlemi, Bizim Çağ Kitaplığı İlk Gençlik Dizisi’nin 2. kitabı olarak Şubat 2025’te okurlarla buluştu. Bu, bilim kurgu türünde yazdığınız ilk roman. Hangi düşünceler sizi bilim kurguya yöneltti?
Dünyanın ve yaşamın nereye gittiği sorusu zihnimi meşgul eden sorulardan biridir. Bu soruya yanıt ararken olumsuz düşüncelerden kaçınmaktan yanayım. Hele de çocuklar için yazıyorsanız (Yeni Bir Dünya Özlemi, bizim başaramadığımızı başaracak çocuklara adanmıştır.) umudun yanında olmak zorundasınız. Bu romanı kaleme alırken düşünelim, sorular soralım, çözümler üzerine kafa yoralım, bilime kulak verelim, umudumuzu diri tutalım istedim.
Kurguladığınız Bengi ülkede yan yana yaşar görünseler de yaşama bakışları birbirinden tamamen farklı olan iki grup insan var: Gizmenler ve Özgeciller. Para ve iktidar hırsıyla yaşamlarına yön veren ve her şeyden önce kendilerini düşünen Gizmenlerin karşısında başkalarının iyiliği için ellerinden geleni yapmaya çabalayan, “sevgiden başkası yalan” diyen Özgeciller… Buna “ben” ve “biz” çatışması da diyebiliriz sanırım.
Elbette. Uzman Klinik Psikolog Simge Bulunmaz’dan bir alıntı yapmak isterim: “İyilik eylem halinde sevgidir.” Özgeciller için yaşamın anlamı budur. İyilik yapmak, bize kendimizi iyi hissettirir. “Ben” diyerek mutlu olmak olası değildir. Biz birlikte güçlüyüz, yaşamak için birbirimize gereksinim duyarız. İnsanları birbirinin uzağına itmek, birbirine yabancılaştırmak beraberinde mutluluk getirmez. Bunun farkındayız. Yine de Gizmenler gibi iktidar ve para hırsının ardında bencilleşebiliyoruz. Kurguladığım dünyayla gençleri bu konuda düşündürebilirsem ne mutlu bana.
Gizmenleri temsil eden I. Bölek Partisi ve Özgecilleri temsil eden II. Bölek Partisi arasındaki çekişme, yaklaşan seçimler nedeniyle kızışırken kimin hangi tarafta olduğunun açıklığa kavuşması önem kazanıyor. Bu noktada kitabın ana kahramanı Atlas’ın sınanması kaçınılmaz oluyor. Bu noktada okurunuz Bengi ülkenin kurallarıyla tanışıyor. Bu kuralların arkasındaki düşüncelerden söz edebilir miyiz? Kurallar, neden olmazsa olmazlardır?
Bizim için de öyle değil mi? Kurallar, insanların yönetilmesini kolaylaştırır. Elbette yaşamı düzene sokan bir yönü de vardır. Kurallara uymak, itaatkârlığınızı gösterir. Karşı çıkmak ya da aldırmamak ise başınızı derde sokar. Atlas, kuralları sorgulamaktan yana bir tavır sergileyince bu, kuralları koyanların hoşuna gitmez. Omzuna konan Jako adlı papağanı, kimseye haber vermeden evine götürünce Bengi ülkeyi ayakta tutan kurallarla başının hoş olmadığını da ortaya koymuş olur. Romandaki ilk düğüm de böylece atılmış olur.
Kitapta dikkati çeken karşıtlıklardan biri de Başsitekent ve Rabutepe. Rabutepe’de yaşayan insanlar, Başsitekent’te yaşamaya özendirilerek orayı terk etmeye zorlanır. İnsanların böylece geçmişle bağları da koparılmaya çalışılır. İnsanlara gökdelenlerde teknolojinin olanaklarından yararlanarak rahat bir yaşam sunulurken alt alta, üst üste oturan insanlar yan yana olmayı unutur. Rabutepe geçmişin, Başsitekent geleceğin simgesidir diyebilir miyiz?

Yüzümüzün geleceğe dönük olmasından yanayım elbette. Bu, geçmişimizi unutalım anlamında değil. Rabutepe’de sokaklarda oynayan çocuklar, bahçelerde açan çiçekler, uçuşan kelebekler… vardır. Başsitekent’te gökdelenlere adeta hapsedilen insanlar, yapay çiçekler, kopya hayvanlar… vardır. Dünyanın değişmesi kaçınılmazdır ancak sorgulanması gereken bunun nasıl bir değişim olacağı ve insanlara neler sunacağı.
Kitapta dikkat çeken yerlerden biri de Surprise Restoran. Parayla elde edilecek ayrıcalıklardan biri de oranın müşterisi olabilmek. Atlas’ı Gizmenlerin yanına çekebilmek için annesi ve arkadaşı Lara’nın babası gençleri orada buluşturur. Gerçek bitkilerin ve hayvanların artık kendine yer bulmakta zorlandığı Bengi ülkede onlar padişahların sofralarına layık bir yemek yer. Bu ülkede sebze meyve yetiştirecek topraklar var mı, tarım yapılabiliyor mu diye düşünmeden edemedim. Pek çok hayvanın da soyu tükenmiş. İnsanlar ne yiyip ne içiyorlardı? Aklıma çocukluğumda hayranlıkla seyrettiğim Jetgiller (çizgi film) geldi. Orada yemek olarak kullanılan haplar vardı; ıspanak hapı, pırasa hapı vb. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim.
Sebze-meyve yetiştirilecek toprakların kalmadığı, tarımın yapılamadığı bir dünya kâbus olmalı. Bir gün yaşamlarımızda doğal besinlerin yerini yapayları alacaksa ki kısmen aldığı da düşünülebilir, o zaman neyi yitirdiğimizi daha iyi fark edeceğiz. Bengi ülkede bedeli olan yüksek paraları ödediğinde Surprise Restoran gibi bir restoranda sana doğal besinlerle yapılmış yemekler sunulacaktır. Bu ayrıcalıklı durum, artık tüm Bengi ülke halkı için geçerli değildir. Bengi ülke halkına sunulan yapay besinlerin lezzeti hakkında bilgimiz yok ancak Bendis’i ve onun kilo almasına yol açan çok sevdiği atıştırmalıkları düşünürsek sağlıklı olup olmadığı tartışılabilir. Bizim çocukluğumuzda yediğimiz o kokulu güzelim domateslerle şimdilerde manavlardan aldığımız tadı ve kokusu kalmamış domatesler aynı mıdır? Her şeyin organiğini niye arar olduk? Bütçemiz elveriyorsa daha pahalı da olsa organik ürünleri yeğlememiz neyi yitirdiğimizin farkına varır olduğumuzu gösteriyor sanırım.
Özgecillerin yüreklerinde yeni bir dünya özlemi var. Gizmenler ise var olanı korumaktan yana. Siz ne dersiniz?
Paranın ve gücün egemen olduğu bir dünyada insanların eşit haklara sahip olduğunu söylemek zor. Bizim yüreklerimizde tüm insanların insanca yaşayabilecekleri bir dünya özlemi var. Ben kendi adıma var olanın korunmasından yana değilim. O var olan (tarihe ve bugünümüze bakarsanız) dünyaya savaşları, zulmü, haksızlıkları, adaletsizliği, akıl almaz kötülükleri… getirdi. Benim ömrüm yeni bir dünyayı görmeye yetmeyecektir ama kalemim bu özlemi yaşadığım sürece dillendirecektir.
Romanın sonunda “yeni bir dünya özlemi”nin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir açıklık yok. Bunu devamının yazılacağı biçiminde yorumlayabilir miyiz?
Ben devamını okurlarımın düş gücüne bırakmaktan yanayım. Gençlerin söylenenlerin arkasındaki söylenmeyenlere ulaşacaklarına inanıyorum. Yazarlar için kitaplarını birbirinden ayırmak zordur derler ama benim için Yeni Bir Dünya Özlemi’nin yeri ayrıdır. Kitabımı “bizim başaramadıklarımızı başaracak gençlere” adadığımı söylemiştim. Kitapta olaylar yaşlı dünyamızın ağzından, onun tanıklıkları, gözlemleri, duyguları, düşünceleri… eşliğinde anlatılıyor. Yaşlı dünyamız mutlu değil. “Bir şeyler yapmalı” diyen şarkı sözüne yanıtımdır Yeni Bir Dünya Özlemi. Bir şeyler yapmalı.
Romanı okurken Yeni Bir Dünya Özlemi’ni animasyon olarak beyaz perdede görmenin ne kadar güzel olacağını düşündüm. Böyle bir arzunuz var mı ya da girişiminiz oldu mu?
Ne güzel düşünmüşsünüz. Çizgi filmleri çok severim ben. Dileyelim, belki bir gün dileğimiz yerine ulaşır.
Yeni Bir Dünya Özlemi okurlarına zaman ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz.
Emeğiniz için ben de teşekkür ederim. Eksik olmayın.
edebiyathaber.net (15 Mart 2025)