Söyleşi: Serkan Parlak
Sevil Üçüncüoğlu ile Nemesis Kitap etiketiyle yayımlanan ilk romanı “Asal” hakkında konuştuk.
Sevil Hanım, ilk romanınız “Asal” geçtiğimiz günlerde okurla buluştu. Romanınızın ortaya çıkış sürecini paylaşabilir misiniz?
“Asal” bir uyanışın, kendini bulma yolculuğunun, dönüşümün ve benlik dirilişinin temsili olarak dünyaya geldi. Her birimiz onda kendimizden bir parça, belki de birçok parça bulacağız.
İnsanın kendini bulması ve gerçekleştirmesini kolaylaştırmak için yola çıktım ve Nemesis Yayınevi ailesiyle yollarımız kesişti, ne mutlu bana iyi ki kesişti. Profesyonel ve etik çalışma prensipleriyle bana ve Asal’a kucak açtılar. Asal’a inandık ve serüvenimiz başladı.
Romanınızın merkez karakteri ki aynı zamanda adı olan Asal neyin simgesi? Bunu romanınızın kapağında yer alan aforizmadan hareketle yanıtlamanızı istesem: “Sadece kendine bölünebilenlerin gölgesi büyük olur.”
Asal ana, temel niteliğinde olan, başlıca anlamına geliyor.
İnsanın temeli ne?
Öze nasıl döner?
Varoluşunu nasıl keşfeder?
Bu noktalarda; asal sayıların anlamına dikkat çekmek istiyorum. Asal sayılar, yalnızca kendine ve bire bölünebilir. Asal şuurunu, insanın tekamül yolculuğuna dayandırırsak (kendini gerçekleştirme/insanın ulaştığı en üst mertebe/ piramidin en üst basamağı); gerçek benliğimize ancak kendimize ve bire (yani hakikatimize) bölünebildiğimizde ulaşabiliriz.
Romanınızın başlangıcını ve sonunu nasıl yazdınız?
Roman yazma üzerine eğitimim maalesef yok. Ama planlarım arasında. Birkaç haftalık bir çalışma vardı; ona katılmıştım, lakin sürdüremedim. Çünkü öğrendiklerimin beni sınırladığını fark ettim. Bugüne kadar çok roman yazdım sildim, yazdım sildim, yazdım sildim. Hiçbirinde bir planlama ve program yapmadım. Kurgularım o anda, yazarken, oluşuyor. Başı da sonu da plansızdı. Zaten bana öyle herkes gibi ilham perisi de gelmiyor sanıyorum. Çünkü en iyi kurgularım, cümlelerim süpürge yaparken çıkıyor. Süpürgenin aydınlatıcı bir gücü var üzerimde. Aslında düşünmeden otomatik yaptığım her işte bu böyle. Beynim düşünmeden duramıyor. Düşünüyor, hayal ediyor, kurguluyor, sonra da kağıda dökülüyor. Plansızca, zamansızca, yersizce…
“Asal, insanı bir gölge gibi takip eden karanlığı yırtmaya çalışanların ortak sesi. Kulağımıza adımızı okudukları gibi, acıdan ve mutluluktan her an uyanabileceğimizi fısıldıyor duymaya hazır olanlara. O; doğuştan, aileden, çocukluktan ve hayatın akışından yüklendiklerimizi değiştirebilme gücümüzü sınayan bir hikâyenin kahramanı. Yenilmek ve kazanmak hakkında bize söyleyeceği çok şey var.” deniyor kitabınızın arka kapak yazısında. Bu genel özetten ve romanınızın ilk iki cümlesinden hareketle “okur” sizin için kimdir?
“Kitaplar zekanın çocuklarıdır.” Jonathan Swift.
Bu söz, okurla ilgili düşüncemin, özetidir. Okuru paragraflara sığdırmam pek mümkün değil. Çünkü, okurlar, derin ve çok yönlü bir tabiatın parçalarıdır. Bana göre tek tip bir okur tanımı yok. Sadece nasıl okumamız gerektiği ile ilgili fikir yürütebilir, minik ipuçları verebilirim. Okurken ayık, uyanık ve farkında olmalıyız. Sadece kelimeleri, cümleleri, paragrafı okumak yetmez. Daha derine inmek, içselleştirmek gerekir. Kitabı okurken, kendimizi, yaşamı, anlamı da okumamız gerektiği kanaatindeyim. Asal’ın bu bakımdan okuyana rehber olacağına, her okurun kendinden parçalar bulacağına ve ait hissedeceğine inanıyorum.
Romanınızın bir tür kişisel gelişim romanı olduğunu düşünüyorum, ne dersiniz?
Haklısınız, türü kişisel gelişim. Bana göre her romanın içeriği, kahramanları, olayları kişisel gelişimimize katkıda bulunuyor. Tabi “Asal” bunu tümüyle yapıyor.
Roman türünde başucu yazarlarınız kimler, başucu kitaplarınız hangileri?
Roman türünde kendimi sınırlandırmıyorum. Bilindik ya da bilinmedik, eski yahut yeni dikkatimi çeken kim olursa, hangi roman olursa okumaya gayret ediyorum. Her roman yeni bir dünyanın kapılarını açıyor bana. Keşke ömrüm hepsini okumaya yetse.
Sevil Hanım son dönemde neler okudunuz? Önümüzdeki dönem için yeni üretimleriniz olacak mı?
Romanımı tamamlar tamamlamaz, kıtlıktan çıkmışçasına, yazma sürecimde merakla alıp biriktirdiğim romanlara sarıldım. Daha önce belirttiğim gibi yazarken okumalarıma ara vermiyorum. Sadece roman türüne küçük bir mola veriyorum. Diğer türlerde kitap ve makaleleri okumaya devam ediyorum. Zaten öğrenmeden yaşamam imkansız. Öğrenmenin en güzel biçimi de, okumak ve üzerinde düşünüp, analiz etmek. Yeni üretimlerim Allah izin verdiği sürece hep olacak, hepimizin olmalı. Artık tükettiğimiz yeter, vakit üretme vakti.
edebiyathaber.net (17 Haziran 2022)