Söyleşi: Ecem Kodak
Sevim Reşat’la Altın Kitaplar’dan yayımlanan “Karlı Dağın Aşkları” romanı üzerine konuştuk.
Merhabalar Sevim Hanım, öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
Zor bir soru. Karlı Dağın Aşıkları benim 6. Romanım. İlk romanım Nisan’a Veda 1997 yılında İnkılap Roman Yarışması’nda ikinci oldu ve edebiyat dünyasına böyle adım attım. Aslında mühendislik eğitimi aldım. İTÜ’den inşaat mühendisi olarak mezun oldum. Dostoyevski’nin de bir inşaat mühendisi olduğunu biliyor musunuz?
Yazmaya nasıl başladınız?
Yazmak insanın kendine 2. Bir dünya kurmasıdır. Kitap okumayı da çok seviyordum ve hayal gücü geniş bir çocuktum. Tabii hocalarımın yazdıklarımı beğenmesi bana güven verdi. Kendime bir gün roman yazarı olabilirim dedim.
En beğendiğiniz yazarlar kimler?
Çok var. İlk aklıma gelenler; Marquez, William Faulkner, Stefan Zweig, Bizim yazarlarımızdan Ahmet Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir diyebilirim.
Son kitabınız Karlı Dağın Aşıkları’nın konusu nedir? Bu aşk hikayesi gerçek mi?
Evet, bu yaşanmış bir aşk hikayesi… Roman 1850’li yılların Kafkasya’sında geçiyor. Sınıf farkının bütün şiddetiyle geçerli olduğu bu dönemde soylu bir genç kızla (Albina) köle bir delikanlının (Jan) aşkı. Her iki genç de evlenmelerinin mümkün olmadığını bilmektedir. Albina, birlikte kaçmayı, başka ülkelere gitmeyiteklif etse de Jan, bunu kabul etmeyip özgürlük vadeden Kafkas savaşlarına katılır. Kazandığı zaferler sayesinde meşhur bir komutan olur. Bu da yeterli değildir soylu bir genç kızla evlenebilmek için. Ama kader burada devreye girer. Bu eşine az rastlanır aşkı kutsar adeta. Bu romanı yazınca anladım ki her iki tarafta birbirini seviyorsa imkansız aşk diye bir şey yoktur. Burada parantez açıp bir iki şey söylemek isterim. Aşk için çok şey yazılıyor, çiziliyor. Aşk gerçek bir aşk ise insanı yüceltir. Hem içsel yolculuğunda hem de somut dünyada. Bir insan gerçek bir aşkın içinde olup olmadığını anlamak istiyorsa başvuracağı kişi kendisidir; Duygularına baksın, nasıl hissettiğine baksın. Bir güneş gibi ışıldıyorsanız, sevgiyle dolup taşıyorsanız evet siz gerçek bir aşk yaşıyorsunuz demektir.
Yakın zamanda çıkacak yeni bir projeniz var mı?
Yakın bir zamanda bitirebilir miyim bilmiyorum ama uzunca bir süredir bir gerilim romanı üzerinde çalışıyorum. Ve bu romanın oldukça tuhaf bir çıkışı noktası var; 2006 yılında Rüzgar Kokulu Atlılar’ı Altın Kitaplar’a teslim ettikten sonra Amerika’ya gittim ve uzunca bir süre kaldım. Döndüğümde, Gece Mavisi Zamanlar’ı yazmaya başladım. O zaman Yeniköy’deki evde oturuyordum. Bir gece komşu bahçedeki köpeklerin havlama sesiyle uyandım. Kalkıp pencereyi açtım. Köpekler gökyüzüne doğru bakıp çılgınca havlıyorlardı. Acaba deprem mi olacak diye korktuğumu hatırlıyorum. Hiç huyum olmadığı halde gecenin o saatinde mutfağa gidip bir bardak su içtim, tekrar yattım. Köpeklerin havlamalarına rağmen hemen uykuya daldım. Sabah uyandığımda gerilim romanımın konusunu teşkil eden Kibriye adlı kızın yaşam öyküsü baştan sona zihnimdeydi. Çok tuhafıma gitti. Gece rüya mı gördüm diye düşündüm, ama hayır. Daha önce tasarlamadığım, hiç düşünmediğim bir hikaye en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar aklımdaydı. Tabii heyecanlandım ve oturup yazmaya başladım. Fakat ilerlemek kolay değildi. Biliyorsunuz iyi bir roman yazabilmenin birinci kuralı empatiyapabilmektir ama bu kadar sıradışı ve dehşetengiz bir hayat hikayesini yazmak itiraf etmeliyim ki beni zorluyordu. Bir kenara bıraktım ve Gece Mavisi Zamanlar’a devam ettim. Bu kitabı bitirince gerilim romanına döndüm, tekrar bıraktım, Karlı Dağın Aşıkları’nı yazdım. Şimdi tekrar başladım. Bu kez araya başka bir kitap sokmadan bitirmeyi ümit ediyorum.
edebiyathaber.net (12 Aralık 2019)