Ural Nadir’in “Nasıl Korunabilirdik?” adlı kitabı İletişim Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
“Herkes dayak yemekten ya da o akşam kavga etmekten yorulmuş bitmiş, uyuyup kalıyordu öylece. Babanın enerjisi tükenene kadar kavga bitmiyordu. (…) Kavga olduğu zaman herkesi suçlu olarak, kendini mağdur olarak gördüğü için… bağırır bağırır küfreder, döver söver, sonra da şurada betonun üzerinde yere uzanırdı. (…) Daha sonra arabada yatma huyu çıkardı. Kavgayı eder, söver, bağırır çağırır, gider arabada yatardı. Ertesi gün gelirdi kavgaya şöyle devam ederdi: siz bana onu yaptınız, bunu yaptınız, arabalarda yattım.” Çocukluğu şiddet ortamında geçen Ç.’nin anlatımından
Ev içi şiddet hakkında ayrıntılı ve gerçekçi bir tablo çizen bu kitap olanca yakıcılığıyla “istikrarını” koruyan bu meselenin magazinleşerek kanıksamaya uğramasına karşı bir çabanın ifadesi.
Çalışma, ev içi şiddeti bir deneyim olarak inceliyor: Şiddetin “takvimi” nedir, nasıl başlıyor, nasıl işliyor, nasıl bir döngüsü var? “Nedenler” neler – “gerçek” nedenlerden öte, “bulunan”, “tutunulan” ve algılanan nedenler? Mağdurlar, uğradıkları şiddeti nasıl yorumluyor ve anlamlandırıyorlar? Baş etme mekanizmaları nelerdir, nasıl işliyor? Şiddete uğrayan kadınlar yanında şiddet ortamında yetişen çocukların deneyimlerine ve tanıklıklara dayanan bir inceleme… Sonunda ayrıntılı önerilerde de bulunuyor: Ne yapılabilir, kim ne yapabilir?
Genç yaşta hayatını kaybeden Ural Nadir’in, meslekî ilgilerin ötesine geçen gösterişsiz empatisini, şefkatini taşıyan bir metin…
Kitaptan bir bölüm okumak için>>>
Ural Nadir
1975 yılında Ankara’da doğdu, ilk ve orta öğretimini Mersin’de tamamladı, 2001 yılında ODTÜ Psikoloji Bölümü’nü, sonra aynı bölümde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansını tamamladı. Uzun süre Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda psikolog olarak görev yaptı. 2016 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nden doktorasını aldı. 2014’ten itibaren Başkent Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nde akademik çalışmalarını sürdürüyor ve aile danışmanlığı alanında klinik çalışmalar yürütüyordu.
Zeynep’in eşi, İdil ve Toprak’ın babasıydı, Alkaralar’ın Ural abisiydi, temas ettiği her insanda derin bir iz bırakan, barış, spor, kitap ve Gençlerbirliği sevdalısıydı. Çocuklarına güzel bir kütüphane, gurur duyacakları bir isim ve eşsiz bir kültürel miras bıraktı. Birçok insanın yüz yılda gerçekleştiremeyeceği kadar şeyi kısacık ömrüne sığdırıp, 23 Şubat 2017 günü bütün tanıyanlarından bir parça götürerek, o eşsiz kahkahasını da yanına alarak aramızdan ayrıldı.
edebiyathaber.net (14 Temmuz 2017)