“Karanlık gecelerin aydınlık sabahlarına olan inancımla…”
Ülkenin ve dünyanın gündeminden uzak yaşamayı öğrensem de bir şekilde önüme geliyor işte. Karanlığın insanı içine çekebilmek gibi bir gücü var sanırım. Televizyon açmıyorum, gazete okumuyorum. Sosyal medya yok denecek kadar az. Uzun zamandır böyle yaşıyorum. Kendimce mutlu olabilecek nedenlerim de var. Daha ne isteyeyim, diyorum. Ama işte bir şekilde o gündem geliyor ve önüme çıkıyor. Arkama atıp devam edebilmeyi de biliyorum aslında. Mesele bu değil. Mesele yaşananların gerçek olamayacak kadar korkunç olması. Öyle şeyler yaşanıyor ki bir yerlerde arkaya atıp devam edemiyor insan olan. Ben de bir kız babasıyım. Nefesim kesiliyor olanları okuyunca. Aslında konuştuğumuz hiçbir şeyin bir kıymeti yok belki bunların karşısında ama geleceğe olan inancımız da yerli yerinde duruyor işte. Aklıma da şu dizeler düşüyor hemen. “Keşke bir şiir okumuş/ Bir kedi sevmiş olsaydınız./ Belki bu kadar kirletmezdiniz dünyayı.”
O halde çocuklarımızı sanata yönlendirelim. Şiir sevsinler, okusunlar, yazsınlar. Güzel filmlerin peşine düşsünler. Sanatsever bireyler dünyayı güzelleştirecekler çünkü.
Bir şiir kitabından söz edeceğim bugün. Ilgım Veryeri Alaca’nın şiirleri, Ayşe Deniz Şahin’in rengarenk resimleri. Zamanı güzelleştiren bir kitap. Doğan Çocuk tarafından yayımlanan “Yemelik Şiirler.” Kapağı açmadan arka kapakta yer alan davet niteliğindeki dizelerle başlayalım. “Afiyet Bal Şeker Olsun” diyor Alaca. “Doymak değil tatmak için/ Bir oklava, bir hamurla/ Bir gökyüzü açmak için/ Bulut gibi bir fırında/ Çıtır çıtır pişmiş bunlar/ Mis kokulu bu dizeler/ Senin, senin, senin için…” Kitabın kokusuna karışıyor mis gibi bir koku bu dizeler sayesinde.
“Yemelik Şiirler”de zengin bir mutfağın içinde buluyoruz kendimizi. Kahvaltı, Başlangıçlar, Klasik Tatlar, Ana Yemekler, Salatalar, Fırından Yeni Çıkan, Dalından Meyve, Tatlılar, İçecekler, Şefin Önerisi… Mutfakta olması gereken ne varsa hepsi bu kitapta. Şiirleri toparlayan üst başlıklar bunlar. Okurun ruhunu doyururken karnını acıktırabilir ama.
“Yelken Kanepe” başlangıç şiirlerinden. “Aman sakın oturma/ Bu kanepe çok başka/ Koltuk değil, puf değil/ Zaten salonda değil/ Kürdan direk/ Baget ekmek/ Rüzgar dolmuş/ Uçmuş tekne/ Üçgen, beşgen/ Dikdörtgen/ Koltuk değil, puf değil/ Bu ne nefis bir seyir.”
Dar zamanların cankurtaran yemeği, kutlamaların vazgeçilmezi, çocukların da en sevdiği “Makarna” güzellemesine de bir bakın. “Tünel makarna/ Bir paket boru gibi/ Ya da fiyonk olanı/ Saça toka olmalı/ Ya meşhur spagetti/ Melek saçı, som sarı/ Çatalıma dolandı/ Kalbim nasıl da attı/ Şeffaf eriştedeyse/ Bir kalamar havası/ Lazanya tüm bunların/ Çok uzaktan kuzeni/ Arada bir yemezsem/ Olabilirim deli.”
Dedim ya mutfak büyük çeşit çok. Her birini buraya almayayım. Okur aheste, dilediği şekilde damak zevkine göre dolaşsın bu şiirlerin içinde.
Dönelim tekrar en başa. Çocuklarımızı sanat sevgisiyle büyütelim. Sanatı sevsinler ki, içine düştüğümüz bu karanlığı yırtsınlar, gelecekte bu günlerin benzerini yaşamasınlar.
edebiyathaber.net (7 Ekim 2024)