Tanguy Viel, 1973’te Fransa’nın Brest kentinde doğdu. Kitaplarıyla Feneon ve Edebi Yetenek ödüllerini kazanan yazar, Ceza Kanunu, 353. Madde romanıyla RTL-Okuma büyük ödülü ve François Mauriac ödüllerine değer görüldü. Viel; İletişim Yayınları Dünya Edebiyatı dizisinden Mehmet Emin Özcan’ın nitelikli çevirisiyle yayımlanan “Ceza Kanunu, 353. Madde”de bir cinayetin altında yatan kişisel ve toplumsal sorunları, ayrıca bu sorunların kesişim noktalarını, nedenlerini, nasıllarını incelikli ve yer yer şiire yaklaşan bir biçimde ele alıyor. Romanın başkahramanı Martial Kermeur ki aynı zamanda romanın 1. tekil kişi anlatıcısı, üzerinden kasabayı sarıp sarmalayan ve romanın her yanına sinen sisin içine dalıyor, cinayetin rotasının ağır ağır takip ediyor ve sonunda olup biteni ve tabi ki romanın isminin ne anlama geldiğini kavrıyoruz. Suç, adalet, yasa ve intikam kavramlarını sorguluyoruz, romanın etik boyutu kesinlikle çok etkileyici.
Ceza Kanunu,353. Madde cinayetle açılıyor. Hemen ardından kısa süre içerisinde romanın başkahramanı bir hâkimin önünde, Martial Kermeur, kazanma umudu olmadan, kendisini cinayet ânına getiren olaylar zincirini anlatmaya başlıyor. 132 sayfalık romanın tamamı zanlı Kermeur’un hâkime anlattıkları ve monologlarından oluşuyor. Başkahramanın darmadağınık cümleleri bir huniye dökülür gibi akıyor ve biz belki bunların neden seçildiğini anlamaya çalışıyoruz. İşte romanın en etkili yönlerinden biri olan bu anlatım biçimi, başkahramanın olup biteni nasıl anlattığı meselesini Senanur Sözen Cumhuriyet Kitap Eki’nde yayımlanan nitelikli tanıtım yazısında Tanguy Viel’in özgün biçemini şu şekilde açıklıyor: “Anlatıcı, kendisini söz konusu fiile iten her ayrıntıyı kendi kendine konuşur gibi aktarıyor. Çevresinde kimse yokmuşçasına rahatlıkla konuşuyor. Yargıcın araya girerek sorduğu sorular, bunun bir monolog olmadığını bize hatırlatıyor. Bu durumun yarattığı muğlaklık ve ikili arasındaki varlık-yokluk meselesi romanın her sayfasına ince bir sis tabakası gibi yayılınca da ortaya oldukça yaratıcı bir suç romanı çıkıyor.”
Romanın temel meselesi özetleyecek olursak, kendi halindeki bir Fransız kasabasına, orayı Saint-Tropez’e, lüks bir tatil merkezine dönüştüreceğini söyleyerek insanlara umut veren Antoine Lazenec adlı zengin bir emlakçi geliyor. Birçok kasaba sakini, ki çoğu emekli işçiler, deniz manzaralı güzel bir ev projesi hayaliyle bütün maddi birikimlerini yatırımcıya teslim ediyor. Romanın anlatıcı kahramanı Kermeur da, emekli tazminatıyla birçok arkadaşı gibi güzel bir balıkçı teknesi alıp her gün denize açılmak varken sonunda hayallere kapılıyor ve bütün parasını Lazanec’e veriyor. İki yıl içerisinde tamamlanması gerekirken üzerinden yıllar geçmesine sadece çukurlar var ortada, proje bir türlü bitmiyor. Ortaya adi bir dolandırıcılık hikâyesi çıkıyor. Bu arada büyük ikramiyenin çıktığı loto kuponunu yatırmaması her şeye tuz biber ekiyor ve eşi evi terk ediyor. Kermeur’un evliliği bitiyor, velayetini aldığı oğlu büyüyor, ona tepeden bakan isyankâr bir ergen olmuştur. Sadece o değil, projeye belediyenin bütçesinden para aktaran ve belediyeyi iflasa sürükleyen başkan da intihar ediyor. Ama evler teslim edilmiyor.
Peki bütün bu olup biten sonunda adalet nasıl tecelli edecek? Önce Kermeur ve sonunda hâkim gerekeni yapıyor. Kasvetli bir atmosferde suçun nedenlerine odaklanan etkileyici bir suç romanı var elimizde. “Ceza Kanunu, 353. Madde bizi suçun tanımını yeniden düşünmeye iten bir kara-roman.”
Kaynak: Ceza Kanunu, 353. Madde, Tanguy Viel, İletişim Yayınları, Çeviren: Mehmet Emin Özcan, Eylül 2020, 132 s.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (3 Şubat 2021)