Siyasi iktidarlar geçici, edebiyat kalıcıdır! | Emrah Polat

Eylül 30, 2014

Siyasi iktidarlar geçici, edebiyat kalıcıdır! | Emrah Polat

DSC_9371Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Kültür Bakanlığı’ndan ‘yazım desteği’ alamadım; yani “Alocu Tilki’nin Serencamı” adlı romanıma destek çıkmadı ve destek çıkmayan roman ekim ayı içinde İletişim Yayınları tarafından basılıyor.

Bu projeye neden ve nasıl başvurdum?

Nasıl ki Kültür Bakanlığı doğru bir uygulamayla sinemaya ve tiyatroya destek veriyor, bence edebiyata da destek vermeli. Hatta bu destek şimdiki meblağdan kat be kat fazla olmalı. Nihayetinde o fon kitaplarımızdan kesilen yüklü vergilerle oluşturuluyor. Bu ülkenin kültür yaşamına katkıda bulunan bizlerin, yalnızca yazarak ve çeşitli fonlar yardımıyla yaşamını sürdürebilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fakat destek alacak yapıtları belirlerken göz önünde tutulacak ölçütler nispeten “nesnel” olmalı; kurul üyeleri meslek örgütlerinin temsilcilerinden oluşmalı örneğin, üçte birinin toplantıya katılmadığı kurul olmamalı vb.

“Yazım desteği” ile ilgili olumlu görüşümü belirttikten sonra başvuru sürecine gelmek istiyorum: İki yılı aşkın bir süredir üzerinde çalıştığım roman bitmek üzereydi ve başvuru süresine denk geldiğim yazım desteği projesine katıldım.

Başvuruyu tamamladığımda şunları düşünüyordum: İki romanım var (o zamanlar iki romanım vardı), romanlarımdan biri TEDA fonu katkılarıyla Arnavutluk, Bulgaristan ve Romanya’da yayımlandı, Edebiyat Haber’in yayın yönetmeniyim ve roman tasarımı üzerine dersler veriyorum. Anlaşılacağı üzere edebiyatı boş zamanları tatlandıracak bir uğraşı olarak görmüyorum; edebiyatla yatan kalkan, edebiyata hizmet etmeye çalışan biriyim. Bu desteği alan 40 yazar arasında bulunmayacağım da kim bulunacak Allah aşkına?

Ama destek çıkmadı. Neden diye sordum kendime. Acaba dedim, Orhan Pamuk, Gülten Akın, Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu, Cemil Kavukçu, Hasan Ali Toptaş, küçük İskender, Latife Tekin, Mehmet Eroğlu, Murathan Mungan gibi edebiyatçılar da mı başvurdu da destek çıkmadı? Öyleyse tamam, söyleyecek bir şeyim yok. Ama kazın ayağı öyle değilmiş.

Kendilerine destek çıktığını açıklayan beş arkadaş, herkesin bildiği gibi muhafazakar eğilimli yazarlardan oluşuyor. İçeriden aldığım bilgilere göre muhafazakar eğilimli arkadaşlara edebiyatımızdaki temsillerine oranla çok daha fazla destek çıkmış durumda.

Tümüyle karşı uçta yer almama rağmen muhafazakar yazarları kategorik olarak edebiyat dışı olarak tanımlamak gibi bir densizlik içinde bulunmam: Dostoyevski Rus milliyetçisiydi, Tolstoy’un dinle ilişkisi ve ömrünün sonunda neler yaptığı hepimizin malumu. Sezai Karakoç iyi bir şairdir, Tanpınar’daki muhafazakar damarı bilmeyen yoktur…

1921116_711280558927717_4048835602467796083_oMuhafazakar olsun ya da olmasın, değerli meslektaşlarımı bir yana bırakıyorum ama -adı henüz açıklanmayanların bazılarını da dahil ederek konuşuyorum-  destek alanların bir bölümü gerçekten paçavra. Ortaokullar arası kompozisyon yarışmasına edebiyat öğretmeni komşularına yazdırdıkları metinlerle katılabilecek kalibrede insanlar bunlar.

Ayrıca listeye, “tarafsız” ya da muhalif birkaç yazar koyularak olası itirazların önünün kesilmeye çalışıldığını da belirtmek gerekiyor.

Peki bu liste nasıl oluşturuldu?

Bu süreçte yaşadıklarımdan ve durumu bana benzer meslektaşlarımın yaşadıklarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki değerlendirme ölçütü yalnızca edebiyat değil. Kurul üyelerinin birkaçı edebiyata hizmet eden, çok saygın isimler, bunu belirtmeliyim. Fakat sonuçlardan anladığım kadarıyla ne yazık ki onlar da çoğunluğun kararına uydular ya da uymak zorunda bırakıldılar. Peki söz konusu “çoğunluk” nasıl oluşturdu bu listeyi?

Bakanlıktan bizzat baskı gördüklerini sanmıyorum. Ama bence son dönem Türkiye tarihinde turnusol kağıdı etkisi gören Gezi eylemleri zihinlerinin bir köşesinde yer alıyordu. Gezi eylemlerini -benim gibi- açıkça destekleyen yazarlar “cezalandırıldı”, diğerleri ya da susanlar ödüllendirildi. Bu tezin doğru olmadığını ispatlamak için de birkaç isim araya serpiştirildi hepsi bu.

Hükümetler gider, edebiyat kalır

Ahmet Hamdi Tanpınar “Huzur”u yazdığında Kültür Bakanı kimdi bilen var mı? Ya da Dostoyevski zamanında Rus Çarı’nın adını? Üç Fransız yazar sayarsınız ama üç tane Fransız devlet başkanını fazla düşünmeden sıralamak biraz güçtür. Kolombiya deyince akla hemen Marquez gelir, Kolombiyalı hiçbir devlet başkanının adını bilmiyorum ben, ya siz? Ülkeleri değerli hatta son kertede var kılan kültür ve sanat dışında nedir ki?

Türkiye’de son dönemde çoğu alanda olduğu gibi edebiyat alanında da yapılmaya çalışılan şudur: “Bazı insanlara” dikiş diksin diye lisan veriliyor ama acı olan, bu insanların terzilikle yakından uzaktan ilgilerinin bulunmaması.

Ayrıca, umalım ki bundan sonraki yıllarda Kültür Bakanlığı bu ülkede yalnızca Türkçe eser üretilmediğini, başka dillerde eser üreten yazarlara da destek verilmesi gerektiğini hatırlar.

Son olarak, yazım desteği programına ömrümün sonuna kadar başvurmayacağımı beyan ediyorum.

Bu gelişmeler karşısında sessiz kalmayı tercih eden edebiyatçıların, bakanlıktan hangi beklentiler içinde olabileceklerini az çok tahmin edebiliyorum. “Politik” davrandıklarını zannederek vicdanlarını rahatlatıyorlar, aslında yaptıkları, kariyerlerini her değerin önüne koymak. Kuşkusuz desteğin kimlere verildiği ya da miktarı bir yere kadar önemli. Asıl önemli olan ilkeler, politikalar. Bilin ki politik davranmak her daim susmak değildir. Eleştirel enerjilerini yazarlık mesleğinin çeşitli sorunlarını çözmeye yöneltmektense kendilerine benzeyen insanları didikleyerek tüketen meslektaşlarıma -bunlar arasında yaşını başını almış olanlar da var- şunu söylemek istiyorum: Eleştiriyi değerli kılan, çıkarına rağmen eleştirebilme cesaretidir.

Biliyorum, bu yazıdan sonra kitaplarımın yurtdışında yayımlanmasının bakanlıkça teşvik edilmesinde, TEDA’dan (Türk Edebiyatı’nın Dışa Açılma Projesi) yararlanmamda güçlük çıkarılacak, ama umurumda değil; çünkü şunu daha iyi biliyorum: Siyasi iktidarlar geçici, edebiyat kalıcıdır!

Emrah Polat – edebiyathaber.net (30 Eylül 2014)

Yorum yapın