Herkesin geriye dönüp de yaşam muhasebesi yaptığı günlerdeyiz. Yeni bir yıl gelirken gidenin değerlendirmesi yapılır çünkü. Okuduklarımız, izlediklerimiz, dinlediklerimiz, gittiklerimiz, gidemediklerimiz… Sevindiklerimiz, üzüldüklerimiz, içimizde kalan uhdelerimiz… Sonra umutlar tazelenir tekrardan. Planlar yapılır, hayaller kurulur. 2024 benim için de önemli bir yıldı. 2023’ün sonuna doğru yaşadığım yeni başlangıçların gelişim gösterme yılıydı. Şimdi ben de dönüp bakıyorum ardıma, her şey yerine oturmuş ve neredeyse mükemmel bir yıl olmuş. İnsan yaşamında ne bekler ki zaten. En başta sağlıklı olmak, sevdiklerinden kayıp vermemek, mesleki gelişim, sevgi, saygı…
Bunun dışında yaşadığımız hayat tuhaflıklarla dolu zaten. Her gün başka bir şeye şaşırıyoruz. Eğitimden sağlığa, ekonomiye… Türlü tuhaflıklarla çevriliyiz. Hatta kitabı bile var artık. “Tuhaf Bilimler Akademisi.” Şöhret Doğruyol Sağbaş şu an için üçüncü cildini yazdı. Sevgili eşi Prof. Dr. Mehmet Sağbaş’ın resimlediği kitaplar epsilon etiketiyle bizimle buluşmaya devam ediyor.
Nisan 2018’de birinci kitap için şunları yazmışım yine burada. “Tuhaf Bilimler Akademisi sadece çok zeki çocukların alındığı bir okul. Dışarıdan bakınca her ebeveynin rüyalarını süsleyen türden. Nadir’in anne babasının da. Nadir ise sıradan bir çocuktur. Zekâsı da öyle. Fakat annesi onu dünyadaki nadir çocuklardan görür ki, bu hepimiz için böyledir. O yüzden adı Nadir’dir bu çocuğun. Yine annesine göre çok da zekiydi Nadir. Bu yüzden her yıl üstün zekâlı çocuklar seçme sınavına giriyordu. Oysaki olmayınca olmazdı işte. Fakat annesi yüzünden Nadir, bu işkenceye her yıl katlanmak zorunda kalıyordu. Nadir, üstün zekâlı değildi fakat iyi olduğu işler de vardı. Basketbol topunu parmağında üç dakika boyunca döndürebiliyordu. Suyun altında iki dakika nefesini tutabiliyordu, denizin üzerinde taş sektirebiliyordu ki en önemlisi dinlediği şarkıları notalarına bakmaksızın flütle gayet güzel çalabiliyordu. Ama tüm bunlar yetersizdi işte. İlle de o üstün zekâlılar okuluna girilecekti. Buraya dek anlatılanlar çok da yabancı olmadığımız şeyler aslında. Ve o yılki sınav günü gelip çattığında Nadir sonucunu baştan bilse de sınıftaki yerini almak zorunda kalmıştı. Sınavın bitimine beş dakika kala gözetmenin doğum için sınıftan ayrılması, çocukların sınıfta iki dakika gözetmensiz kalması ve okulun en başarılı öğrencisi olan Duygu’nun, Nadir’e kâğıt değiştirmeyi teklif etmesi… Sonuç? Nadir üstün zekâlılar okulunda.”
Dizinin ikinci kitabı “Genom.” Yayımlanma tarihi 2021 fakat ben elime ancak üçüncü kitapla birlikte alabildim. Bu kitapta Bilim akademisinin takıntılı dekanı Üstün Bey akademiden ayrılıyor. Her şey normal seyrinde ilerlerken ki bu çok normal bir durum değil, Nadir ve arkadaşlarının yakasına yine tuhaflıklar yapışıyor. Akademiye yeni atanan dekan Asuman Hanım tuhaf biridir çünkü. Hal böyle olunca Nadir ve arkadaşları için de tuhaflıklar kaçınılmaz oluyor. Biraz çizgi film karakteri gibi bir kadın Asuman Hanım. Karikatürvari bir karakter canlandı zihnimde okurken. Yazarın genel olarak verdiği iletiye bakınca nitelikli bir devam kitap diyebilirim Genom için. Sağbaş bu kitapta da azim ve hırs arasındaki ince çizgiye dikkat çekiyor. Bu farkı yakalayamayanların zararının da yine en çok kendisine dokunacağını gösteriyor.
Üçüncü kitap ise “Döngü.” Burası Tuhaf Bilimler Akademisi. Burada macera bitmez. Çocuklar burada yeni dekan Yusuf Amcalarıyla tanışıyorlar. Eğitimle uzaktan yakından ilgisi olmayan, çok fazla kazanç sağlama peşinde olan bir müteahhit Yusuf Bey. Okulu da eğitim kurallarına göre değil, babasının çiftliği gibi yönetmeye kalkınca kuralsız, niteliksiz bir akademiye dönüşüyor ortam. Akademi de denemez artık ama… Kaos Tuhaf Bilimler Akademisi’nin kaderi olmuş artık. Her yeni gelen dekanla birlikte yeniden ortaya çıkıyor. Cehaletin verdiği özgüvene karşı bir sınav veriyorlar adeta. Sınır var mı diye sorarsanız, sanırım yok. Sınırsız bir özgüven bu.
Bu iki kitaptaki dekan karakterleri bana yıllar önce televizyonda yer alan yine tuhaflıklarla dolu bir dizinin kolej müdürlerini anımsattı. Fazlasıyla benzerlik var. Olamaz mı, olabilir. Tekrar da işlenebilir. Çünkü bu tuhaf karakterleri unutturmamalı ve hep savunmada olmaları gerektiğini anımsatmalıyız çocuklara. Yaşamın içinde bu tuhaf karakterlerin var olduğunu bilmeleri gerektiğini öğütlemeliyiz.
O halde, 2024’ün bu son yazısını da gelen yıldan sağlık, mutluluk, huzur beklentimin olduğunu, geriye kalanını da çalışarak halledebileceğimi söyleyerek, bu satırları okuyan herkese de gönüllerince bir yıl geçirmelerini dileyerek noktalayım.
Hoş gelirsin 2025!
edebiyathaber.net (30 Aralık 2024)