Alternatif küreselleşmecilerin buluşma yeri olan Dünya Sosyal Forumu, mart sonunda Tunus’un başkenti Tunis’te 13. kez düzenlendi. Açık alan felsefesine dayanan ve toplumsal hareketlerin birbirine yakınlaşma alanı olarak tasarlanan Sosyal Forum’lar, toplumsal muhalefetin nasıl sürdürüleceğine dair tartışmaların en geniş zeminini oluşturuyor. Tarihsel olarak süregiden “reform mu devrim mi”, “sistem içinde mi dışında mı mücadele” tartışması 21. yüzyılın başında da devam ediyor. Küreselleşme karşıtlarının bir kısmı zamanla kendilerini alternatif küreselleşmeciler olarak tanımlarken, bir kısmı ilk dönemlerindeki çizgilerini koruyor. İşte toplumsal hareketlerin son 10 yılda yaşadığı değişime dair önemli bir çalışma İletişim Yayınları tarafından basıldı: Sosyal Forum’dan Öfkeliler’e.
Kitap, akademisyen Yavuz Yıldırım’ın Ankara Üniversitesi’nde yazdığı doktora tezine dayanıyor. Kitabın önsözünde belirtildiği gibi çalışma, tezdeki bazı kısımların değiştirilip sonunda da Öfkeliler hareketinin gelişimi eklenerek oluşturulmuş. Aykut Çelebi danışmanlığında hazırlanan tez çalışmasının asıl odak noktası Avrupalı hareketlerin seyri. Bunu da Avrupa Sosyal Forumu üzerinden anlatıyor.
İlki 2002’de Floransa’da düzenlenen Avrupa Sosyal Forumu, daha sonra Paris, Londra, Malmö, Atina ve İstanbul’da düzenlendi. 10. yılında yeniden Floransa’ya dönen Forum, bu sürede çeşitli sıkıntılar yaşadı. Kitapta belirtildiği gibi eski sol-yeni sol çatışmasına dayanan bu ayrım, aslında Avrupa Birliği’nin para birliği olmasına karşı olmak noktasında uzlaşıyor. Bu yönde ortak eylemler yapılabiliyor. İlk dönemlerde savaş karşıtlığı olarak belirlenen eksen, yakın dönemlerde ekonomik eleştirilere kaymış durumda. Bu ortak eksenler, hareketleri bir araya getirse de detaylarda anlaşmazlık sürüyor. Kitabın vurguladığı gibi, asıl ayrışma Dünya Sosyal Forumu’nun yatay çizgisinden kopup kopmama noktasında beliriyor. Çalışmadan anladığımız üzere, Avrupalı güçlü sendika ve partiler Forum’u domine etmek isterken anarşizm esintili yatay hareketler, doğrudan eylemciler bu hiyerarşik yapılara direniyor. Farklı yorumları olsa da toplumsal hareketler siyasetin içinde önemi gittikçe artan aktörlerdir ve bu hareketlerin taleplerini önemsemek günümüz siyasetini anlamak için gereklidir. Yakın zamanda Avrupa’da gerçekleşen kriz politikalarına karşı eylemler de bu güncelliği göstermesi açısından önemlidir.
Kitapta Avrupa kamusal alanının kurulmasında hareketlerin işbirliğinin önemi vurgulanırken, her ne kadar ivme kaybetse de Avrupa Sosyal Forumu’nun, AB karşısında halkların birliğini kurmak için en önemli araç olduğunun altı çizilmiş.
Forum’a ve Avrupalı hareketlere dair ilk elden çıkmış araştırma ve analizlere yer verilen, bu açıdan bu eserlerin Türkçeye aktarılmasında önemli rol oynayan çalışmanın, bu alandaki bir eksikliği doldurduğunu söylemek mümkün. Ayrıca kitabın kısaltılmış bölümlerinden olan, İstanbul’daki 2010 Avrupa Sosyal Forumu’na dair kısım da Forum’un neden ivme kaybettiğini anlamak adına kayda değer.
Salih Dost – edebiyathaber.net (9 Mayıs 2013)