Sosyal medya, edebiyat ve insan ilişkileri | Hülya Soyşekerci

Mart 20, 2014

Sosyal medya, edebiyat ve insan ilişkileri | Hülya Soyşekerci

FACEBOOK-MASALLARI_115475_1Gerçekliğin ne olduğuna; sanal ve reel dünyada var olan gerçeklerin buluşma, algılanma ve farklılık süreçlerine dair sayısız düşünce, kuram ve hipotezin üretildiği yaşadığımız dünyaya Facebook ve Twitter adında sihirli değnekler düştü bir gün. Işık gibi hızla yayıldılar ve birkaç yıl içinde dünya çapında milyonlarca kullanıcı sayısına ulaştılar.

Çağımızda teknolojik gelişmeler, insan yaşamını ve zihinsel süreçleri derinden etkilerken, toplumsal yapılanmaları da süratle değiştirip dönüşüme uğratmaya başladı. Toplumu ve insan ilişkilerini etkileyenler arasında sosyal birer paylaşım ağı olan Facebook ve Twitter başta geliyor. Facebook’ta gruplar kurulabiliyor; böylece dünyanın her yerinden insanlara ulaşmak, onlarla kaynaşmak; bir ideal, fikir, hobi, yardımlaşma ya da etkinlik çevresinde bir güç odağı oluşturmak mümkün olabiliyor. Bu sosyal ağlar sayesinde bir araya gelen insanların oluşturduğu güç birliğiyle sorunların hızla paylaşılıp çözüme ulaştırılabildiğine tanık oluyor;  sosyal medyada örgütlenen kitlelerin seçim ya da benzeri politik eylemlerde önemli başarılar elde ettiklerini görebiliyoruz.

Birkaç yıl önce ABD’de Emily Liebert tarafından, Facebook’un pratik yararlarını; birey ve toplum sorunlarını çözüme ulaştırmadaki başarısını, yaşanmış öykülerle dillendiren Facebook Masalları adlı bir kitap çıkarıldı. Türkçede de yayımlanan bu kitaptaki yaşanmış öyküler, sanal ortamda kurulan sosyal bağlantıların önemini vurgulayarak bu bağların insanların içindeki paylaşım ve yardımlaşma duygusunu nasıl harekete geçirdiğini sergiliyor. Teknoloji perisinin yarattığı bu mucizevi masallar, hayatın içinden geliyor, Facebook’un bireysel ve toplumsal etkisini bütüncül bir bakış açısıyla sunuyor.

Sosyal medyanın sınır tanımayan bir iletişim ağı olan internet üzerinde temellenmesi, paylaşımların ve mesajların aynı anda dünyanın her yerindeki milyonlarca kullanıcıya ulaşmasını mümkün kılıyor. Aynı anda birçok yerde olma, yerel zaman ve mekân boyutunu aşarak aynı anda farklı mekânlarda var olma duygusu, peri masallarındaki kadar mucizevi bir gerçek değil mi? Bir facebook sayfanız ya da twitter hesabınız varsa, internetin sağladığı bu inanılmaz yaşantı üzerinden başka insanlara ve gruplara açılma; izini kaybettiğiniz arkadaşlara ulaşma olanağı buluyorsunuz.

Söz konusu kitapta sosyal medyanın en tanınmış olanlarından Facebook ve Twitter’da,  sanal ortamın insanları eşit konuma getirdiğine tanık oluyor; ulaşmanın hayli zor olduğu üst düzey kişilerle kolaylıkla bağlantı kurulabilmesinin gerçek öykülerini okuyoruz. Bir anlamda, sanal ortam kendi içinde özgür ve eşit bir alan oluşturuyor; burada statü ve kariyer farklılıklarını azaltıyor, görünmez kılıyor. Facebook ve Twitter demokratik bir social-media-companiesörgütlenme biçimi olarak yatay eksenli yapılara yakın duruyor.  Kitapta, Danimarka başbakanını Facebook üzerinden “arkadaş” olarak ekleyen köydeki bir ilkokul öğretmeninin, birkaç Facebook mesajı sonunda Başbakan’ı okulunda konuk edişini ilgiyle okuyoruz. Sade vatandaşın sanal ortamda bu denli güç kazanması bence masal mucizesi gibi…

Sanat Edebiyat ve Sosyal Medya

İnsan ilişkilerinde sanat ve edebiyat kuşkusuz büyük bir anlam ve değer taşıyor. Sanat ve edebiyat, insanları buluşturan, bir araya getiren, barış ve uzlaşma içinde yaşamalarına katkı sağlayan çok önemli iki kavram. Sanat ve edebiyat paylaşımlarının, estetik duyguların daha güçlü yaşanmasını; insanlar arasındaki sevgi ve barış kültürünün güçlenmesini sağladığı da bir gerçek. Sosyal medyada edebiyat paylaşımlarının önemli bir yeri var. Usta ve genç yazarlar, eleştirmenler, yazar adayları, okurlar, yayınevleri, kitapçılar, organizatörler, ajanslar, reklamcılar hepsi bir arada, dikkate değer bir bütünlük oluşturuyor bu geniş ve sonsuz ağın üzerinde. Gruplar da çok önemli burada. Edebiyat zevki birbirine uyum sağlayanlar çoğu zaman gruplarda birbirini buluyor. Ayrıca, edebiyatla ilgili internet sitelerindeki yazılar, sosyal medyada linklerle paylaşılarak, bu yazıların daha geniş bir kitleye ulaşması amaçlanıyor.

Sosyal medya üzerinden akan bir edebiyatın varlığından ve bunun zaman zaman edebiyat gündemini belirlediğinden söz etmek mümkün. Sosyal paylaşım ağlarında okur gruplarının önemli ve belirleyici etkisi olduğu kanısındayım. Söz gelimi, üyesi olduğum ve yakından izlediğim Okur İnisiyatifi ve Okunası Kitaplar gibi pek çok grupta nitelikli okurların “iyi edebiyat” ve “iyi kitap” şemsiyesi altında buluştuğuna yakından tanık oluyorum. Bu gruplarda bir araya gelenler, okudukları kitapları tartışıyor, yorumlar yazıyor, düşünce ve eleştirilerini, birbirleriyle; yayıncı ve yazarlarla paylaşabiliyor. Yeni çıkan kitaplardan ve bunlarla ilgili değerlendirmelerden de bu tarz gruplarda yer alarak haberdar olmak mümkün oluyor. Okur, gerçekten kendi inisiyatifini kullanabiliyor bu sosyal medya gruplarında. Kitaplarla ilgili görüş ve düşünceler, gruplardaki yayınevi temsilcileri tarafından da dikkatle takip ediliyor; yeni baskısı yapılacak kitaplar konusunda buralarda nabız yoklanıyor, okurlardan fikir alınıyor.

Sosyal medya ortamında, e- dergilerin içeriği de hazırlanabiliyor.  “Arkadaş” olarak eklediğiniz yazar ya da edebiyatçıdan e- derginiz için yazılar isteyebilir, böylece e- derginize onu da konuk edebilirsiniz. Bu tarz dergilerle birlikte, edebiyatın da değişmeye imagesve farklılaşmaya başladığı görülüyor. Edebiyatın değişmesi yalnızca dijital yayıncılığı değil; eserlerdeki yazınsal biçemin, tarzın değişmesini de beraberinde getiriyor. Yeni öyküler; “flash fiction”,  çok kısa öykülerden oluşuyor; (en fazla 300 kelimelik). Twitter’ın kısa formatından esinlenen tweetöyküler de var. Tweetöykü, başlı başına bir tür olarak edebiyat içinde yer almaya başladı diyebilirim. Twitter formatına uygun olarak yazılan bu kısa öyküler yine twitter’da paylaşılıyor.

Sosyal medyada, çeşitli edebiyat tartışmaları da oluşturuluyor; gündem yaratılıyor. Mesela, herhangi bir tartışmalı konuda yazarların düşünceleri soruluyor ve yanıtlar derlenerek bir dosya oluşturuluyor; daha sonra o dosya, hem basılı hem de elektronik ortamlarda değerlendiriliyor. Böylece, edebiyat gündemini belirleyen önemli tartışmalara zemin hazırlanıyor. Son katıldığım edebiyat soruşturması Facebook üzerinden gerçekleştirilen, hayli kapsamlı, katılımcı sayısının yoğun olduğu bir soruşturmaydı. Konusu “yaratıcı yazarlık” kavramı ve bunun uygulamaları üzerineydi. Yaratıcı yazarlık kurs ve atölyeleriyle ilgili sorular sorularak, bu konu masa yatırılıp enine boyuna tartışıldı. Tartışma dosyası, düzenleyiciler tarafından basılı alanda ülkemizin en saygın iki edebiyat dergisinde değerlendirildi. Sanal paylaşım sitelerinin, reel dünyaya edebiyat bağlamında gerçekleştirdiği güzel bir etki ve katkıydı bu.

Ayrıca, sosyal medya sayfalarında şairlerden, yazarlardan, filozoflardan binlerce kısa alıntı da defalarca paylaşılıyor, böylece genç kuşağın edebiyatla bağı ve ilgisinin devamı sağlanıyor. Bazen, alıntıların ait olduğu yazarların adları maalesef birbirine karışabiliyor; yanlışlıklar meydana gelebiliyor. Bu durum bir risk oluşturmakla birlikte, gerçekten meraklı olanların, kaynağın aslına; yani kitaplara doğru bir araştırma yolculuğuna çıkacakları da varsayılıyor. Bir de, parça parça ve kısa kısa yapılan bu alıntılar, özlü sözlere, aforizmaya ilgiyi çoğaltarak, kısa ve küçük parçalar halinde; “az ve öz”  zihniyetiyle oluşturulan bir edebiyat anlayışını da yavaş yavaş temellendiriyor gibi. Büyük ve bütünsel anlatılar durmadan parçalanıp dağılıyor. Uzun şiirlerin bile en özlü birkaç dizesi öne çıkarılarak paylaşılıyor ve çoğaltılıyor. Bu durum, internet yazıcılığında kısa ve özlü olanı öne çıkarırken, genel olarak edebiyat anlayış ve tutumlarında da minimalist bir eğilim ve yönelimin altını çiziyor.

Evet, peri masalları vardı bir zamanlar. Şimdi sosyal medya masallarıyla anlamlı kılıyoruz yaşamı ve dünyayı. İnsan ruhunun zorlukların üstesinden gelme gücünü, sosyal paylaşım ağları üzerinden kendi hayatlarımıza eklediğimiz arkadaşlarla bir kat daha 1925160_841538272527970_1549329384_nartırıyor, hep birlikte çoğalıyor, dayanışma içine giriyor ve bunu reel dünyaya aktarma mucizesini gerçekleştirebiliyoruz. Çoğumuz, hayatımızda her gün biraz daha genişleyen bir mekân- zaman içinde akan Facebook, Twitter dostluğuna dâhil olmaktayız. Sosyal medya dostluklarına, edebiyat ve sanat paylaşımları apayrı bir renk kazandırıyor elbette. Facebook/ Twitter hayatımızın bir parçası oldu; bu olguya asıl damgasını vuranın, insanın kendi bireysel yalnızlık kabuğunu kırıp başka yaşamlara ve dünyalara açılması; böylelikle varoluşunu gerçekleştirme sancısı ve çabası olduğu kanısındayım. İnsanın ‘yalnızlık dolambacı’nı aşmasını kolaylaştıran mucizevi bir mekân olan sosyal paylaşım ağlarının, günümüz insanının kendi ruhsal bütünlüğüne kavuşma mücadelesinde şu an itibarıyla önemli ve etkin bir rolü olduğu görülüyor.

Hülya Soyşekerci – edebiyathaber.net (20 Mart 2014)

Yorum yapın