Firdevs Ev’in geçtiğimiz günlerde yayımlanan öykü kitabı Tavana Bak’ı okurken yazarın öykülerine kazandırdığı formu, dilini, temaları düşündüm. Çoğalma, Eksilme, Denklik ve Döngü başlıklı dört bölümde toplanan on altı öykünün (her bölümde dört öykü) sözcükleri, cümleleri, satırları yarım kalmış yaşamların orasından burasından sızıyorlar. İnsanlar arasında; mekânlar, eylemler arasında damarlar var, hava boşlukları var. Sanrılar, sırlar, korkular, takıntılar, yalanlar, zorbalıklar ve bunlarla alâkalı bir dolu imge tuhaflıklarıyla, dehşetiyle önümüze seriliveriyorlar. Üstelik kişilerin yaptıklarının, gördüklerinin, duyduklarının, konuştuklarının anlatımı sırasında açığa çıkanlarla oluşan görüntüler sürreal tablolara dönüşüyorlar ve belki de bu nedenle alabildiğine geniş kapsama alanları yaratıyorlar. İster istemez dünya sahnesine doluşmuş manzaralar geliyor gözümüzün önüne bir de.
En yeni tuhaflıklardan biri Trump’ın duvarını eleştiren Biden yönetiminin, Meksika sınırına robot köpekler dikeceğini* duyurması meselâ. (Meksika, sınır, ayrımcılık demişken 2006 yapımı Babel filmini analım). Yeryüzü hükümetlerinin, küresel iklimin hayrına işleyecek temel politika değişikliklerine ağız birliği edercesine direnip durması ise kadim saçmalıklara çoktan karıştı bile…
Öte yandan, Firdevs Ev’in öyküleri deneyselliğiyle de göze çarpıyor. Özellikle form ve temalarıyla. Kimi öykülerini metnin akışı içinde numaralandırarak kimilerinde boşluklar oluşturarak biçimlendirmiş yazar. Numaralandırma başka bir işe daha yaramış: Gerilime eşlik eden parçaları bir araya getirmiş; Denklik bölümündeki Dönmedolapta Manzara’da olduğu gibi. Ayrıca her bir öyküde seçilen farklı biçimler (* ayracı, sayfa veya satır boşlukları vb. düzenlemeler), okuyucunun metni algılama ve okuma hızını doğrudan etkiliyor.
Sözcüklerin diziliş biçimi, vurgusu da. Hani gün içinde kimi zaman kendi yalnızlığımızla baş başayken -ama bir yandan da bir konferansı dinlemek, sinema salonunda film izlemek, yürümek gibi uğraşlarımız sırasında- fanteziyle realitenin kaynaştığı hayallere meylediverir, hatta ve hatta gündüz düşlerinin kucağına düşüveririz ya; üstelik o anki düşlere, veya sesin/ kokunun/ karşılaştığımız birinin/manzaranın birdenbire anılarımızı çağırmasına tutunuruz da. Onlar aynı zamanda hayalgücümüzün, kişisel ütopyalarımızın özgül tarihini oluştururlar; biricikliğiyle benzersizdirler ve hayata dair umutlarımızın yakıtıdırlar. Ama bazen de hakikatle sanrının; dehşetli görüntülerin, tuhaflıkların, absürt bir şeylerin sarmalı olur düşlerimiz ve kâbusa dönüşürler. Firdevs Ev’in öyküleri de bilinçle bilinçaltını; gerçeklikle, ama kimi zaman kâbus gibi üzerimize çöken gerçeklerle, fantastik olanı kararak/karıştırarak anlatıyor. Anlattıklarıyla bütün bunlara kancalarını uzatıyor.
Tavana Bak’ın temalarına daha yakından eğilirken yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan Dadaizm ve Sürrealizm akımlarını hatırlamak yerinde olabilir: I.Dünya Savaşı, tarihin gördüğü en kanlı savaştı. Cephelerdeki kıyım, Batı dünyasında toplumsal sisteme karşı güçlü bir öfke yaratmıştı. Savaşın kanlı günlerinde, -Avrupa’nın tarafsız bölgesi- İsviçre’den yükselen Dada, dönemin belli başlı sanat hareketlerinden birine dönüştü. Dadaistlere göre insanlık katı kültürel kodların duvarlarına çarpmıştı ve sonuç yıkım olmuştu. Peki insanın insana düşmanlığı karşısında estetik geleneği nereye koyacaktık? Dadaistler, bu noktada, yerleşik standartları reddettiler. Eserleri insanları şok ediyor, öfkeli tepkileri üzerlerine çekiyordu. Bu tam da istedikleri şeydi; güçlü bir saçmalık vurgusu, doğaçlama sanat üretimi ve rastlantısallık.
Dadaistlerle akraba çıktıklarını söyleyebileceğimiz Sürrealistler de benzer kaygıları paylaştılar. Fakat onlar daha çok bilincimizin kontrolündeki zihinsel süreçleri, muhakeme ve mantıktan özgürleştirmekle ilgilendiler. Dada bilinçli bir amaçsızlığa öykünürken Sürrealistler işlevsel olmayı önemsiyordu fakat serbest çağrışımlara yer vardı yine de. Sürrealist resim ve yazılar en derinlerdeki düşüncelerimizi ifade etmeliydi; kalemlerin kelimeleri, fırçaların çizgileri oluşturmasına izin vermeliydik. Hayalgücünün kaynağı bilinçaltıydı ve yaratıcılığın zirvelerine ulaşabilmek için bilinçaltına ulaşılması gerekti. Böylece hayal ve fantezi dünyası akıl ve mantığın dünyasıyla birleşebilirdi.
Bu sanat akımının avangard niteliğini René Magritte’in şu sözleriyle vurgulayalım: “Sürrealist olmak demek, zihnini görmüş olduğun her şeyin hatırasından arındırmak ve her zaman hiç olmamış olan için tetikte olmak demektir.” **
Sonunda Tavana Bak’tan birkaç alıntı:
“Zamana ısırıklar atıp tek tek dünyadan kovuyordu bu elma bizi. Sonra kendime gelip, bir yerde toplanıyor olmamalılar, diye düşündüm. Sonuçta gömülmediler, yakılmadılar, arkalarından yeterince ağlanmadı, demek ki bir yerde toplanıyor olmalılar.” (Eksilme, Cereyan)
“Piyanosunun horluyor oluşuna hazırlıksız yakalansa da, bu duruma alışabilecek biri varsa o da kesinlikle Sadi’ydi. Sürprizler karşısında tamamen hareketsiz kalarak hepsinin üstesinden gelebilecek bir dirayet vardı onda. Tek hayal kırıklığı, bu güzelim piyanonun böylesine grotesk bir ses çıkarmasıydı.”(Eksilme, İki Nota Arasındaki Mesafe, Fa)
“Beni sahne tutuyor demeye başladılar,
sahil tutuyor beni, herkesle beraberken yüzemem,
toplantı odaları tutuyordu kimilerini, kimileri sahnelere veda etti.
O elbisenin üstünde bir kuşu göze alamazdı beriki, diğerleri kuş kusacaklarla
ortalıkta görünemezdi, ağzınla kuş tutsan anlatamazdın sonra derdini,
hepsi bir gün aynısını yaşayabilirdi.
Herkes belkiyi anlattı.
Kimileri kuş kustu.
Sonra birileri, dalga yeterince büyüyünce bu dalgada serinlemeye karar verdi.
“Ölü kuş rahatsızlığınız için başkalarını suçlamayı bırakın,
sebepleri içinizde arayın,” çözüm basitti,
“her akşam kırk dakika kuş meditasyonuyla…”
“Merkezimizde bulacağınız malzemelerle,”
“Grup tedavisiyle, sosyalleşerek,”
“Direkli kuş sporu, ipli meditasyonu…”
Kuş eğitmeni olmak için,”
“Üç haftanızı -ve şu kadarcık paranızı-ayıracağınız inzivada,”
Her şeyi aşabilirsiniz!
Aşamayacağınız şey yok!
Aşmalısınız ama!
Aşamam demeyin aman ha
gerisi kolay!
Kuş tutalım birlikte!” (Denklik, Kuş Tutma Pratikleri)
Tırnak içi alıntılar: Tavana Bak, Firdevs Ev, İthaki, Şubat 2022, 1.baskı, syf. 50,59,77-78.
*4 Şubat 2022, Sputnik.
** René Magritte’den yaptığımız tırnak içi alıntı, bkn: 50 Sanat Fikri, Susie Hodge, Çev:Emre Gözgü, Domingo,syf.155.
edebiyathaber.net (14 Şubat 2022)