Sözün Ardı/Önü: 47 Yaşama Dair Aforizmalar: (1) Başkalarına benzememek için | Feridun Andaç

Haziran 25, 2024

Sözün Ardı/Önü: 47 Yaşama Dair Aforizmalar: (1) Başkalarına benzememek için | Feridun Andaç

Evet, başkalarına benzememek için yazıyorum. Öyle de bir yaşam/a yolu seçtim. Huzur ve huzursuzluk bir arada bunun için.

Kendi bahçemi kurmak derdindeyim. Oraya taşınan su, ışık, renk, gölge ilgilendiriyor beni. Gözüm gönlüm oranın havasında, suyu toprağında. Çünkü orayla nefesleniyorum.

Ezinç yaşatan insanlara kızıp öfkelenmeyi unutalı çok oldu.

Zamanın tesellisine sığınırım, gibisinden sözler etmem asla.

Yavan dile, bakışa uzağımdır.

Sürekli gözetleyen, kontrol bende diyen göze de yakın durmam.

İyiden, doğrudan, vicdandan, ilahi adaletten, güzelden yanayımdır.

Vasiyet yazma yaşım geldi mi bilemem, ama oturup yazdım bunu da. Yaban bakışlardan uzak olsun.

Mutluyum öğrencilerim olduğu için. Agora’da kahinlik yapan bilge değilim elbette. Bildiğim, deneyimlediğim her şeyde payı olanlara geri dönsün istediğim için Okuma Merkezi’ne her birikimimi taşıyacağım. Edebi ve ebedi mirasımın onlara dönmesini istiyorum. “Vasiyetim” dediğim o maddelik metinde de bunları anlatıyorum.

Sizi sürekli  yeren, kontrol eden, yıkıcı davranan biriyle asla yol arkadaşlığı yapmayın. Kıskanın sevginizi ondan. Değer verdikçe sizi nasıl değersizleştirebildiğini ille de görmeniz gerekmiyor. Unutmayın ki; başkasının deneyimi her daim öğreticidir.

Farabi ile Gazali’yi karşılaştırarak okuduğum şu günlerde, Seneca’nın “Teselliler”ine benzer bir metin yazmaktayım. Etkilenmeyen, etkileyemez; unutmayın.

İlk kitabımın adı “Gerçekçilik Yolunda” (1989) idi. İhtimal, sonuncusu da “Gerçekten Hiç Kopmadan” olacak. Örselendiğimiz, çiçeklendiğimiz, büyüdüğümüz zamanları anlatacağım orada. Belki de bir “üçleme”nin (*) sonuncusu olacak.

İnsan, yazınca görüyor.

Sıklıkla söylerim:

Unutarak yaşar, hatırlayarak yazarız.

Feridüddin Attar, Farabi ilk gençliğimden beri hep kılavuzum  olmuştur. Zamanla bunların yol arkadaşlığını zenginleştirenler de oldu elbette.

Farabi’nin şu sözlerine bağlanalı, kendimi yazıda (nasıl) gördüğümü bileli çok zaman oldu:

“Nitekim güzel yazı yazmak için uzun zaman uğraşmak lazımdır. Güzel yazı melekesini elde ettikten sonra dahi yazı yazdıkça sanatımızda olgunluk ve üstünlük görülür. Nefsin bu üstünlükten duyduğu zevk arttıkça yazı sanatına olan aşk da artar.” (**)

Geldiğim yerde yorgun ve bıkkın değilim asla.

Kendime öğüt verme yaşıma geldiğimi sanıyorum:

  • Yaşamında hep doğru şeyleri iste.
  • Her şeyi herkesle konuşma.
  • Kendine sırrın kalmalı.
  • Anlat(a)madıklarını “yalan” diye sananlarla yolunu değiştir.
  • Gittiğin yoldan dönmeyi düşünme, başka güzergâh seç.
  • Hazzı değil, tutkuyu öncele.
  • Yavan birini ikna etmeye çalışma.
  • Azdaki çokluğu görmeye çalış; hayatında buna yer aç.
  • Yazarken kalem değiştirme.
  • Birini tutkuyla seviyorsan, asla onun yerine başkasına koyma.
  • Seviyorsan eğer, ona tapınırcasına değil; erdemle bağlı ol.
  • Her gün okuduğun bir kitap masanda açık dursun, bir de yazdığın  defterle kalem.
  • Yanıtsız kalan mektupların, yazıların olsa da; sitem etme kimseye; hayatta her şeyin karşılığını bulamadığını hatırla. Sen değer ver, susan ise bunun ne olduğunu anlar bir gün.
  • İmkânsızı iste, çıtanı yüksek tut; erişilmeyi değil, erişmeyi hedefle.
  • Seneca’nın şu sözünü unutma, sık sık hatırla:

“Gerçekte, her zaman yanında olan iyi bir insanın bakışları altındaymışsın gibi yaşamak çok çok daha soyludur; yine de yaptığın her şeyde, hep biri seni seyrediyormuş gibi davranman hoşuma gider; çünkü her türlü kötülüğü bize yalnızca yalnızlık yaptırır.”

  • Adını adının yanına koyabileceğin insanlardan ürkme, onlara karşı cömert ol. Yakın durup hinlik yapabileceklerle mesafeni hep koru.
  • İstemeyi bil, ama paylaşmayı bildiğin kadar.
  • Güven, ama kuşkudan da vazgeçme.
  • Bakışlardan, beden dilinden, bir de sözlerdeki tınıdan anlar, tanırsın insanı. Bu senin ölçündür. Sonrası insan tanıma sanatına girer. Karşındakini anlama/tanıma için başka nedenler yaratma, bu üçlem yeterli.
  • Kendine dönmeyi, kendinde yaşamayı seversin. Böyle olmayan insanlarla barışık değildir yıldızın. Kendini ilkin orada görmeyenlerle hiç işin olmaz.
  • Kuru deriden bal çıkarmak isteyenlerin gayretini kınamakla kalmaz, uzak durursun öylelerinden.
  •  Ânı yaşamak bilincinden uzak olanlarla yola asla çıkılamayacağını bil.
  • Seneca’nın şu sözünü de “akıl defteri”nde tuttuğunu sıklıkla hatırla:

“Kimsenin sevgisizliğini  üstüne çekmeden, bir yitirme duygusu yaşamadan, ruhunda bir sızı olmadan kendin için huzur isteyebilirsin.”

  • Yazgıya değil, karşılaşmalara inanırsın. Ruhdaşını öyle bulduğunu hatırla hep.
  • O gidecekmiş, umursa; ama üsteleme. Her yerde Siz’i arayacağını bil. Şems’in hikayesini hatırla.
  • Duyumsadıklarına önem ver, söylenenlere aldırma.
  • Kendinden hoşnutsun madem; “Budala her zaman kendisinden bıkıp usanmanın sıkıntısını yaşar,” unutma.
  • Her gün bir yerde kendini gösterenlerle işin olmaz. Seni daha iyi yapacak insanlar uluorta gezinenler değil, kendi kabuğunda yaşayanlardır.
  • Atını eğerle. Zamanı geldi gitmenin. Küçük insanlar her daim büyük oyunların peşindedir unutma. Üzengisiz at, yönsüz söz gibidir. Sen sen ol, dizginsiz yola çıkma.
  • Sen, sürdürülebilirlikten yanasındır. Bilirsin ki; “her zaman yeniden yaşamaya başlayanlar kötü bir yaşam sürerler.”

                                                                 (Sürecek)

(*) İlk ikisi: Sen Gittikten Sonra, Yatıştırıcı Duygularla (yakın zamanda okura ulaşacaklar).

edebiyathaber.net (25 Haziran 2024)

Yorum yapın