
3./ “İspanya Büyüsü”nü Okurken…
Selâhattin Batu’nun, yolculuğunu günlük biçiminde yazıp, sonra kitaba dönüştürdüğü “İspanya Büyüsü”nü okumaya koyuluyorum artık.
Yazarımız, Karadeniz vapuruyla Sicilya açıklarında, Barselona’ya doğru yol alırken tuttuğu notlarda bir yolculuğun anlamından söz ederken; daha önce yaptığı yolculukları anımsar, karşılaştırmalar yapar.
Dura düşüne okuyorum yazdıklarını. Elim, yanıbaşımdaki defterime gidiyor. Şu notları düşüyorum:
“Her şey tamam olunca güzel, diyorum ama tamamlanmamış zaman da güzel.. Yarım kalmanın güzelliği, diyorum.. Görmek ve unutmak.. Yarım bırakmak bir düşü oracıkta.. Unutmak, sonra anımsamak. Tamamlamaya çalışmak eksikliği.. Hızla yaşanan ne varsa çirkin, dile o yüzden varamamıştım.
Bir yana itmeli yaşamayı kimi zaman, açıklamalardan korkmalı.. Bir yerlere saklamalı zamanı kimi zaman, sonra çıkarmalı.. Ve yenibaştan kurmalı her şeyi.” (*)
Yazıevime dönünce, çalışma masalarımın birinde D.H. Lawrence’ın “İtalya’da Alacakaranlık” kitabıyla , bunu okurken not aldığım defter; yeni okumaya başladığım Susan Sontag’ın “Başkalarının Acısına Bakmak” kitabı ve yazdıklarım beni çağırıyordu adeta.

Lawrence, bana, İtalya’ya yaptığım üç hafta süren yolculuğumun izlerine döndürmüştü beni. Yolculuk süresince yazdıklarımı bir kutuda dinlendirirken, artık kitap olması gerektiğine karar verdirmişti üstelik. Girit, Saraybosna kitapları da öyle…
Bir yazar için yolculuklar zenginleştiricidir elbette. Yolculuğu yazmak, yol seyrinde anlamı yakalamak, verilidir benim için. Bundan dolayı, tıpkı Batu gibi, günlük olarak yazarım yolculuklarımı. Ama açtığım birkaç defterde de tanıklığın ötesinde şeyleri yazmayı öne alırım. “Paris Bir Yalnızlıktır” kitabımın kuruluşu böyle böyle oluştu…
Gene gidilen, görülen yerlerin izleri yansısa da bağımsız yazılardır bunlar.
İtalya yolculuğum, orada yazdıklarım bana ikinci bir kitabı, “Calvino, Ruhum Benim”i yazdırmış, bunun izleklerinin gezgini kılarak yeniden o ülkeye yöneltmiş; Cenova, Torino, Milano, Verona, Padova, Floransa, Bologna, Ferrara, Venedik ve Roma’nın gezgini yapmıştı. İz iz, adım adım Calvino’yla yol almıştım her bir kentte…
Sontag’ı okurken bir defter dolusu notlar almıştım Saraybosna’da.
Saraybosna yolculuğumun öncesinde Goytisolo’nun yazdıklarını (“Saraybosna Yazıları”) okumuştum. Aynı yolculukta Susan Sontag’ın kitabı elimden düşmemişti. Savaşın yıkıntılarının fotoğrafları çektikçe, çarşı pazardaki insanların mutsuzluklarını gözlemledikçe Sontag7ın her bir sözü çıkıyordu karşıma:

“Bir savaştan sağ kurtulanların bizzat çektiklerinin dışındaki ıstıraplara vicdanları nasır bağlamışçasına kayıtsız kaldıkları şeklindeki suçlamalara katılması, bu gazeteciyi, fotoğrafın dolaysız etki gücü konusunda kararlılıkta görüş bildirmekten alıkoyamayacaktı yine de…” (**)
Goytisolo’nun yazdıkları adeta vicdan çığlığı gibiydi. Kitabını yanıma da almıştım. İlk adımda sık sık onun da tanıklıklarına dönüp notlar alıyordum. Onun sesi de yansımıştı benim yazdıklarıma. Savaşın getirdiği şiddet yüzünden birbirinden kopan, hatta düşman kesilen halkların ne duruma düştüklerini gözlemliyordum ben de…Şunu diyordu bir yerde Goytisolo:
“Hiç kimse Saraybosna cehennemine indikten sonra sağ salim geri dönemez. Şehrin trajedisi orada bulunmuş yüreğini ve belki de bedenini, doğrudan ya da dolaylı suçluların ahlaki güvenlik bölgelerinde, en çok zarar verebilecekleri o yerde, patlamaya hazır bir bombaya dönüştürüyor.” (***)
On günlük Bosna-Hersek yolculuğumdan dönerken, “Saraybosna’da Akan Zaman” kitabım üç defterde yazılarak tamamlanmıştı neredeyse…
Yolculukların, okumaların gezgin ruhumun arayışlarında yazıma kaynaklık ettiğini söylemek isterim…
() İspanya Büyüsü, Selâhattin Batu; 1972, Varlık Yay., 144 s. () Başkalarının Acısına Bakmak, Susan Sontag; Çev.: Osman Akınhay, 2004, Agora Kitaplığı, 151s. () Saraybosna Yazıları: Barbarlığa Doğru Bir Yolculuğun , Juan Goytisolo; Çev.: 1996, Nisan Yay., 79 s.
edebiyathaber.net (15 Nisan 2025)