Sözün dönencesinde (2): Suretinin izleri | Feridun Andaç

Mart 27, 2018

Sözün dönencesinde (2): Suretinin izleri | Feridun Andaç

1./ İmgen senin

Günlerdir bakışlarımı alamıyorum fotoğraflardan. Buruk, ezgin, yaralı birinin sızısını hissettiriyor her biri. Gülüşlerde kalan derin bir kederin izleri…

Sonra, dönüp baktım yüzüne…Orada da bu vardı. Kaçışın ve sığınışın diliyle konuşuyordu bakışların. İnsanı tüketen sürüklenişlerin adı olmalıydı: sürgün ve yalnız. Hem kopuş çağrıştıran, hem de içindeki ıssızlıkları anlatan. Bir dönemeçteydik biz seninle; yazmak yaşamaktı bana…Gördüm ki; gitmek de  senin için öyle.

2./ Parmak uçlarımda sen…

Ulaşmak için sana gezindim parmak uçlarımla. Görmek istedim yüzünü bir kez daha.

Baktım ki; dünyanın merkezi orada, her şey bir ânda yer değiştiriyordu, bakışlarına tutulduğumu anladığımda… Tutup öptüm parmak uçlarımı sen diye!

3./ Öngörüsüz hayat

Kapandığım yerden çıktım seninle.

Bir tutulma hâli bu, biliyorum. Uzaklığını yakın eden ne varsa derledim gözlerimle, sana tutulu kalmanın iyi gelebileceğini düşünerek.

Öngörüsüz hayat da  bu olsa gerek.

4./ İçimdeki yoksullaşma

Kimdin sen? Düşünmedim bunu. Adının dillerde kaldığını söylediler, umursamadım. Dönüp yalnızca baktım sana. Bir ayma ânıydı o ân bana. Anlatıyordu dostum, senden söz edercesine arada bir. Aklım yüzündeydi; ezinçli bir hayatı yansıtan, duygularının tutsağı olan birinin hiçleşme serüvenini anlattığın anılarına bakıyordum…

Ne çok sendin o, ne çok içimizdeki yoksulluk…

O ân kalkıp sana geldim işte. Kalemimin ucuyla, o yoksunluk örtüsünü kaldırmaktı dileğim.

5./ Tutunuyorum sana

Bir yerde adını görsem kalakalıyorum. Söz edilmiş olsa senden içime alev düşüyor. Görsem fotoğrafını bir yerlerde yelkenlerim kabarıyor. Sesini duysam başka hayatlarda bir limana dönmek, senlenmek istiyorum. Bakışlarına tutunup seni yurdum bilmek istiyorum.

 

6./ Zaman ellerinde

Kopamıyorum imgenden. Seni anlatan ne varsa bunları arıyor bakışlarım. Sesinin tınısından yansıyanlarda zamanın mevsimlerini hatırlatan gamı yakalıyorum.

Oysa öylesine uzak, öylesine de yakınsın ki bana; zamanın ellerinde olduğunu düşünüyorum.

7./ Kaçışın dili

Aşk savurur, bir o kadar da kapatır. Bir yer, bir yurt, bir liman gibidir tutunulan bakışlar. Sonra avuntu başlar, ardından aşınma. Geldiğimiz kıyıda sözün tükendiğini anlarız. Ya gitmeyi seçeriz, ya da sığınmayı. Düşünmeyiz kaçışın da bir dili olabileceğini.

8./ Yüzünden geçtim

Hep yüzün vardı karşımda. Baktığım her yerdeydin sanki; gazetelerde, dergilerde, ekranda, fotoğraflarda…

Bir yanın ezgin, bir yanın uçarı. Gene de saklı duran yanını anlatıyordu bakışların. Tutulunca bunlara, yüzünden geçen mevsimleri düşündüm.

9./ Sana gelmek

Sözlerimle sana geldiğim gerçek. Olmadığın, görmediğin bir zamanda yazıyorum üstelik. Başka bir dile dönüşüyor imgen.

Değişmeceli bir dili de yeğlemiyorum üstelik. Göz göze geldiğimizde “nerede kalmıştık” diyeceğimizi sezinliyorum şimdiden.

10./ Gerçekleşmek

Aşk, biraz da budur. Birinin ötekinde gerçekleşmesi; duygularının onda açığa çıkması.

Bu yüzdendir doludizgin sana gelmem.

11./ Anlamlar devşiriyor bakışların

“Güneş yoksa, buzda olgunlaşmasını bil,” diyor Henri Michaux.

Uzakta kalan bakışlarına sığınırken de avuntum oluyor bu sözler.

İyicil olan da bu; seni hem güneşim, hem de ayım bilmem.

12./ Uyum

Ne zordur bunun dilini kurmak… Beklemek gerek bir süre. Tanımak ve anlamak için çaba ise kaçınılmaz. Gene de sesin sese dokunması, bakışların ruhu kuşatması ilk adım gibi gelir. Öyleyse, önce uyumsuzluğun alfabesinden başlamalı.

13./ Sende kalmak

O kuşatıcı yolculuğun renklerini düşünüyorum. Bekleyişlerle biriktirdiğim sözlerin yetmeyeceği bir çağın kapısını madem ki birlikte aralıyoruz; öyleyse kalmanın dilini öğretelim birbirimize.

14./ Yaşamalı bakışlarında

Çıkıp gelmeyi bekledim sana. Uzaklığına gittiğim ânları hatırladıkça, bir avuntu barınağı olmaktan çıktı yüzün.

Şimdi yakınında bir yerlerdeyim. Sesinin algına çeviren rengini keşfetmek iyicil geliyor bana. Şimdi, yaşamak mevsimini anlatan bakışlarının çağrısına hazırlıyorum kendimi.

15./ Arka bahçede

Kapandı kapılar. Rüzgâr yön değiştirdi. Bekleyişleri dindirdik aramızda. Avunuşun  dilini unuttuk birlikte. Burada yeni zamanın rengini kurmak için  sesimizi sınıyoruz gölgesinde hayatın.

16./ Tufan

Her sözün savruntusundaydınız geçilen yerlerde görüp gözlediklerinizle. Bir ülkeyi baştan sona geçerken size anlatılan tarihin başka bir yüzüyle karşılaşıyordunuz. Ne dil o dildi, ne yaşam uzaktan bakılan yaşamdı. İnsanın ömrünü tufana dönüştüren bırakılmışlık her yerde izleriyle çıkıyordu karşınıza. Unutuyordunuz işte o ân içinizin ezingicin, başka bir tufanın rüzgârına kapılıyordunuz.

17./ Ateşlerde

Zaman burçlarına taşınan gözlerin bakışı olmak zordu. Ellerinde gül devşirenlerin kokusu vardı, sanılan öyleydi. Oysa korlu ateşlere banmıştın, parmak uçlarındaki izler anlatırdı bunu. Bir de bilirdin ki, açılan yaralar ancak doğduğun yerde iyileşir.

18./ Ezeli ve ebedî

Karşılaşma zamanlarına döndünüz gitmeden önce. Aranızdan ırmaklar akıyordu. Diyordu ki sana: Suretinin izlerini gördüm rüyamda. Şimdi bana yorumcusu gerek. Dilsizdin, lâl sanmıştı seni sözcüklerini hecelemeye başlayana kadar. Sonsuzluğun dilini ancak böyle kurabilirsiniz demişti Derviş.

19./Dokunan Gün

Başlayan günün ilk ipiltilerini taşıyan turna katarlarının kanat vuruşuna bakmıştınız birlikte.  Şafağın rengine bulanmıştı gönlünüz. Gitmeyi seçmişti o. Ötede, Kuzey’e giden bir yol var diyerek, birkaç Haiku çıkarıp okumuştu cebindeki kâğıttan. Sormamıştın kim kimin için yazmış diyerek…

gözlerin kapandı                      acı, tanımlanamaz

geceyi gör                                dese de inanma

unutma                                   ateşlerde

 

kimsesizleşen bakış                    neredeyiz şimdi

susuz çeşme                               hani gözlerin

bekleme                                      kılavuzdu

20./ İçinden sevmek

Bir ezgiydi artık şairin sözleri. Tanımlar getirmek yerine imgenin rengi soluğuna dönüyordunuz her adımda. Yalnızca sözler vardı aranızda, sözler. Ummanların ötesine gidip gidip gelen. Her bakışı yansıtan söz, duvarlara yansıyan renklerdeydi artık.

Feridun Andaç – edebiyathaber.net (27 Mart 2018)

Yorum yapın