William Blake’ in “Bir Kum Tanesinde Dünya”yı görebilmeyi yazdığı şiirinde olduğu gibi “Star Wars bir kum tanesidir ve bütün dünyayı içerir.” diyor yazar. Bir filmden bir dünya çıkar mı? Cass R. Sunstein’ in yazdığı “Star Wars’a Göre Dünya”, zaman zaman içinde kaybolduğunuzu hissettiğiniz dünyada yolunuzu bulabilmek için ışık oluyor okuyanlara…
Sola Yayınları’ndan çıkan ve ilk kez, başarılı çevirmen Dilek Boyraz’ın Türkçeye kazandırdığı eserde, Star Wars serisinin dünya çapında nasıl kültürel bir fenomen haline geldiğinin nedenleri sunulurken, doyurucu bir kişisel gelişim kitabı okuyormuş gibi hissetmenizin yanı sıra sıklıkla size edebî keyif yaşatan satırlarla da karşılaşmanız kaçınılmaz.
“Çağımızın miti” olarak kabul edilen Star Wars için, “Evrensel bir hikâyenin çağdaş bir versiyonudur.” yargısında bulunan yazar, bu efsanenin bir şiir ya da roman gibi yorumlanabileceğini belirterek kitabını bu düşüncenin izinde ortaya çıkartıyor. Yazar, filmleri o denli içselleştirmiş ki seride anlatılan öykülerle insan ruhu arasında müthiş bir paralellik olduğunu ispatlıyor.
Kitapta, Star Wars’ın verdiği en derin dersin, seçme özgürlüğü olduğunu belirten yazar, aynı zamanda bağışlanma ve günahlardan arınma şansının her zaman bulunduğunu da sıklıkla vurguluyor:”Sarı ormanın içinde yol ayrımına geldim/ Ne yazık ki her iki yoldan da gidemezdim/ Yalnız bir yolcuydum, öylece durdum/ Bir yolun ötelerine doğru bakındım kaldım/ Ta uzaklarda yitip gittiği yere kadar…”(Robert Frost)
İşte Star Wars serisinin yaradılış gerçeğinin merkezi: “Seni şaşırtacak seçimler yapmak zorunda kalabilirsin; gitmek istediğin yol gitmen gereken yol değildir. Daha önceden bunu planlayamazsın.”
İlginç bir benzetmeyle Star Wars’ı Uzay Yolu ile de karşılaştıran yazar, Uzay Yolu’nun en başarılı bölümlerinin romancılar tarafından yazılmasının onu daha edebî bir kimliğe sokmasına karşın, Star Wars’ın daha “havalı” olduğunu söylüyor. Uzay Yolu’nu romana benzeten ve Star Wars’ı da kısa hikâyeye yakın bulan yazarın, her iki fenomenle edebiyat arasında kurduğu ilişki oldukça ilginç.
Bu durumda aklımıza ister istemez Edebiyat Profesörü Brander Matthews’in “Kısa Öykü’nün Felsefesi” adlı eserindeki “Roman evlilikse, öykü tek gecelik aşktır.” benzetmesi geliyor. Günümüzde kısa öykülerin tutulması ile Star Wars’ın efsaneleşmesi arasındaki paralelliğe hak vermemek mümkün değil gibi.
Star Wars serisinin başarısının nedeni alın yazısından mı kaynaklanıyordu, sorusunun da cevabını arayan yazar, George Lucas’ın kendisi de dahil olmak üzere ilk başlarda çoğunluğun, filmin başarılı bulunmayacağı konusunda hemfikir olduklarını itiraf ediyor. Filmin ABD’de birkaç ay içinde popülerliğinin artarak zirveye oturmasının nedenlerini sürekli sorgulayarak bunu serinin içinde tüm dünyayı ilgilendiren pek çok sırra dayandırıyor. Aralarında başkanlar, senatörler, yüksek yargıçlar gibi üst düzey yetkililerin de bulunduğu akıl almaz geniş bir kitle, Star Wars’a neden hayrandır?
Bu bağlamda kitapta genel olarak insanların da başarı ve başarısızlık nedenleriyle ilgili derslerin çıkarıldığı bir ana temanın bulunması özellikle önem taşıyor. Örneğin kalitenin başarıdaki yeri, sürü psikolojisi, ürün ve kültür arasındaki ilişkinin ortaya çıkış zamanlaması gibi unsurlar ele alınıyor.
Aynı zamanda filmin, herkesin içinde bulunan iyimserliğe ve neşeye ihtiyaç duyan çocuğa dokunmasının, başarısındaki katkısı üzerinde duruluyor. Star Wars, Harry Potter ve Açlık Oyunları misali çağdaş mitlerin zamanın ruhuna uygun olmaları gibi bir ortak noktayı paylaşmalarının vurgulanması özellikle dikkat çekici. Yazar, bu konuda J.K. Rowling’in zamanına dönerek 2013 yılında adı duyulmamış bir yazar olan Robert Galbraith’ in “Guguk Kuşu” sagasını öne çıkartıyor. Böylelikle ciddi anlamda başarısına karşın ticari başarısızlık ve zamanlama hatası yüzünden eserin ve yazarının uğradığı haksızlık ile başarıda zamanlamanın önemini örnekliyor.
Bu nedenle filmin, olumsuz birçok olay nedeniyle travma yaşayan Amerikan halkının morale ve mitolojik bir unsura ihtiyacının olduğu anda ortaya çıkmasının, başarısında katkısı olduğu kesin. Serideki filmlerin, mutlak teolojik rezonansa, seçme özgürlüğüne, iyi haberlere ve günahlardan arınmaya dayanması özellikle bu durumun kanıtı olarak öne sürülüyor.
Filmlerin heyecan unsurunun; merkezi otoriteyi eleştirmesi, insanları kaostan kurtaran ve onları birleştiren güçlü bir liderin mutlak cazibesinden kaynaklandığı düşüncesi ise günümüzde çöküş psikolojisindeki toplumlara seslenmesi açısından önem taşıyor. Üstelik seri, teknolojinin insanı makineleştiren etkisine ve aile sevgisinin önemine de atıfta bulunurken.
Yeri gelmişken edebiyat eleştirmenlerini de komplo teorisyenlerine benzeten yazar, örneğin Shakespeare metinlerini detaylıca incelediğimizde politik mesajlar içeren kodlu mesajlar bulunabileceğine değinerek bu konuda yazılan kitapları da ele alıyor.
Bu arada Star Wars’ın dayandığı felsefe her ne kadar bir din ile sınırlanamayacak olsa da Doğu felsefesi, stoik felsefe ve Budizm’in hakim olduğu satırlar, eseri herhangi bir inceleme kitabı olmaktan çok daha ileriye taşıyor: “Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise acıya yol açar.” “Huzurlu bir bağımsızlık en iyi ve tek güvenilir yoldur çünkü feci seçimler yapmayı engeller.”
Kitapta seçme özgürlüğüne örnek olabilecek satırlar, yeri geliyor iyi ve kötü kavramlarının da tercihe dayalı olduğunu vurguluyor: “Herkes hayatının her günü kahraman olmayı ya da olmamayı seçme hakkına sahiptir. Siz insanlara yardım edebilirsiniz, onlara karşı sevecen olabilirsiniz ve bazı insanlara da saygılı davranabilirsiniz. Ya da davranmazsınız.” George Lucas
Kimi satırlarda ise insanların, kaderleri olarak görüp yaşadıkları hayatlarının hattâ mutluluklarının dahi seçimlerine bağlı olduğu gibi realist bir düşüncenin sezdirildiğini görüyorsunuz: “İster çiftçi, çöpçü ya da Stormtrooper (Yıldız Savaşçısı) olsun, insanlar hayatlarını otomatiğe bağlamış şekilde sanki bulundukları yere saplanıp kalmış gibi yaşarlar; çiftlik, kavga, kötü bir ilişki, kötü bir iş. İnsanlar genellikle Kasdan’ın sorularını sormazlar. Ama sormalılar (sormalısınız). Sorular özgürleştiriyor ve soru sormak her şeyi değiştirebilir… Her zaman seçme özgürlüğüne sahip olmamız Lucas’ın söylemek istediği en önemli şeylerden biridir…”
Yazarın Star Wars’ı anlatmak için yararlandığı benzetmeler ise onun alelade bir film serisi olmadığını kanıtlayacak kadar romantik ve gizemli: “…Star Wars bir parça çocukluk anısına, biraz Noel hediyesine veya gökyüzüne benzer. Star Wars vazgeçilmezdir… Star Wars bir ilktir, bir peri masalıdır…Yüzeysellikten çok daha öte ve çok daha derindir.”
“Star Wars mesafe ve huzurlu tarafsızlığın önemine hak ettiği değeri verir. Ama isyancı yüreği belli kişileri yoğun bir ilgiyle kucaklar…”
“Star Wars’a Göre Dünya”, bir anlamda yıldızlardan dünyaya doğru atılan bir bakışın parlak sırlarıyla dolu, derin bir inceleme…
Selva Trak Ulupınar – edebiyathaber.net (9 Ocak 2017)