Stefan Zweig’tan üç çarpıcı eser

Mart 27, 2017

Stefan Zweig’tan üç çarpıcı eser

seytanla savas_kapakStefan Zweig‘ın Şeytanla Savaş, Kendi Hayatını Anlatan Üç Yazar ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu/Bir Kadının Hayatından 24 Saat adlı kitapları Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Şeytanla Savaş

“Huzursuz bir hayat, daima şeytani bir kişiliğin emaresidir.”

Stefan Zweig’ın “Dünyanın Mimarları” dizisinin ikinci kitabı Şeytanla Savaş, bizi Alman edebiyatının ve düşüncesinin sıra dışı üç ismiyle karşılaştırıyor: Hölderlin, Kleist ve Nietzsche. Zweig’ın gönül bağı kurduğu bu yazarlar, “kaderlerinin gecesine savrulmuşlardır.”

Şeytanla Savaş, Yaratıcı dehalarını doğuştan gelen huzursuzluklarında temellendirenlerin mücadelesidir. Hayatları boyunca kendi şeytanlarıyla boğuşan Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’nin savaşı değildir bu sadece, insanlığın da en büyük savaşıdır.

Kendi Hayatını Anlatan Üç Yazar

kendi hayatini yazan uc yazar_kapak“Her gerçek sanatçı, varoluşunun önemli bölümünü yalnızlık içinde ve eserleriyle düello halinde geçirir.”

Kurmaca dünyalar kuran sanatçı, kendisini gerçekliğe sadık kalacak şekilde yeniden inşa edebilir mi? Zweig, “Dünyanın Mimarları”  dizisinin üçüncü ve son kitabında bu soruya yanıt arar: Öznel sanatçı tipini ve ona özgü sanat biçimi olan otobiyografiyi derinlemesine inceleyen yazar, Casanova, Stendhal ve Tolstoy üzerinden yaratıcılık sürecinin izini sürer. Kendi Hayatını Yazan Üç Yazar, ebedî varoluş arzusu taşıyan sanatçı tipine yönelik derinlikli bir bakış sunarken, “ben”in keşif ve inşa sürecinin karmaşık, yer yer çatışmalı katmanlarını da titizlikle irdeleyen bir eser.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu/Bir Kadının Hayatından 24 Saat

“Bir kadının hisleri her şeyi, kelimelere ve bilince ihtiyaç duymaksızın bilir.”

Stefan Zweig’ın 1920’li yıllarda kaleme aldığı Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve “Bir Kadının Hayatından 24 Saat” adlı öyküler okuru insan ruhunun dehlizlerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor: Ruhta iz bırakan anlar, insanın yazgısını değiştiren karşılaşmalar, yenilgiler ve hayal kırıklıkları insanın varlığını esir alan tutkunun farklı veçheleri ekseninde öyküleniyor.

Zweig’ın öyküleri insan psikolojisine dair derinlikli gözlem gücünü her satırda bir kez daha hissettiriyor.

 STEFAN ZWEIG

1881’de Viyana’da doğdu. Avusturya, Fransa ve Almanya’da öğrenim gördü. Savaş karşıtı kişiliğiyle dikkat çekti. 1919-1934 yılları arasında Salzburg’da yaşadı, Nazilerin baskısı yüzünden Salzburg’u terk etmek zorunda kaldı. 1938’de İngiltere’ye, 1939’da New

York’a gitti, birkaç ay sonra da Brezilya’ya yerleşti. Önceleri Verlaine, Baudelaire ve Verhaeren çevirileriyle tanındı, ilk şiirlerini ise 1901’de yayımladı. Çok sayıda deneme, öykü, uzun öykünün yanı sıra büyük bir ustalıkla kaleme aldığı yaşamöyküleriyle de ünlüdür. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu yoğun ilgi, Zweig’ın derin karakter incelemelerinde ifade bulur. Özellikle tarihsel karakterler üzerine yazdığı yorumlar ve yaşamöyküleri, psikolojik çözümlemeler bakımından son derece zengindir. Zweig, Avrupa’nın içine düştüğü siyasi duruma dayanamayarak 1942’de Brezilya’da karısıyla birlikte intihar etti.

edebiyathaber.net (27 Mart 2017)

Yorum yapın