Yılda yüz bine yakın yeni kitabın yayınlandığı bir yayıncılık ortamında unutulmaya terk edilmiş yazarları yeniden anımsatmak, eserlerini günümüz okurları ile buluşturmak kolay bir iş değil. Israrcı olmak, kolay pes etmemek gerekiyor. Sadece yazarın eserlerini yeniden yayınlamakla yetinmemek bu yayınları destekleyecek çalışmalar yapmak da gerekiyor.
Üstelik Suat Derviş “unutulmuş” değil unutturulmuş, yok edilmek istenmiş bir yazar. Unutturulmaya yaşarken başlanmış. 1930’larda yazar ve gazeteci olarak yaptığı başarılı çıkışın ardından 1940’larda yazılarında siyasi görüşlerini açıkça belirtmeye başlayınca engeller de çıkmaya başlamış. Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner’le evliliği ve 1944’te “Niçin Sovyet Rusya’ya Hayranım” adlı kitabının yayınlanması sonrasında engellemeler iyice artmış ve kendi adıyla yazamaz olmuş.
Suat Derviş gerçek bir yazı emekçisi. Edebiyat ve basın dünyasında kadının adı yokken yazar olarak var olmakla kalmamış yazdıklarıyla geçinebilen nadir yazarlardan biri haline gelmiş. Yazarlığı ve gazeteciliği birlikte yürütmüş. Yazdıklarıyla geçinebilmek için çok üretmesi gerektiğinden birçok müstear adla yazmaya alışıkmış. Engellemeler sonrasında tamamen müstear adlarla yazmaya başlamış. Siyasi faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınıp tutuklamalar başlayınca müstear adla bile yazamayacağını anlamış ve yurtdışına çıkmış.
Suat Derviş, yazı yaşamının başından beri yurtdışında eserlerini, yazılarını yayınlatabilen nadir yazarlarımızdan. Yazarlığa başladığı üniversite yıllarından itibaren çeşitli kereler gidip kaldığı, yazar ve gazeteci olarak yaşamını sürdürdüğü Berlin’in hayatında ve yazarlığında önemli bir yeri var.
İthaki Yayınları iyi bir iş yapıyor. Bir yandan Suat Derviş’in eserlerini yeniden yayınlarken diğer yandan müstear adlarla yayınlanan eserleri, Serdar Soydan gibi değerli araştırmacıların gazete ve dergi sayfalarında bulup derlediği tefrikaları ve yazıları yayınlıyor. Suat Derviş’in külliyatını tamamlamaya çalışırken de onun hakkında yapılan çalışmaları da kitaplaştırarak bu yayınlarını destekliyor. Bu yaklaşım da Suat Derviş’in hayatı ve eserleri üzerine yapılan çalışmaları özendiriyor.
2022’de gerçekleşen “Ölümünün 50. Yılında Suat Derviş” etkinlikleri, sergiler, paneller, toplantılar da hem bu ilgiyi taçlandırdı hem de daha da artmasına vesile oldu. “Ben Yazar Suat Derviş” derlemesi de bu ilginin son ürünlerinden. Derlemede akademisyenler ve araştırmacılar Suat Derviş’in eserlerini farklı ve yeni bakışlarla değerlendirirken onun Almanya dönemine, bilinmeyen yapıtlarına ve müstear adlarına dair yeni bulguları da paylaşıyorlar.
Seval Şahin’in derlediği kitapta Pelin Başçı, Deniz Gündoğan İbrişim, Meltem Gürle, Ceren Lordoğlu, Senem Timuroğlu Suat Derviş’in eserlerini farklı bakışlarla, yeni yaklaşımlarla ele alıyor. Suat Derviş’in eserlerinin yeniden yayınlanmasında, tefrikalarının bulunmasında büyük emeği olan Serdar Soydan kararlılıkla sürdürdüğü araştırmalarının yeni ürünü olarak Suat Derviş’in unutturulmaya çalıştığı dönemdeki müstear adlarını ve bu adlarla yazdığı, gazete ve dergilerde kalmış eserlerini tespit etmeye çalışıyor. “Filiz Hataylı” Suat Derviş’in müstear adlarından mıydı, sorusunun izini sürüyor.
Tuncay Birkan, daha çok edebi eserleri incelenen Suat Derviş’in gazetecilik yönünü ve onun gazetecilik ve köşe yazarlığına temel olan siyasi görüşlerini araştıran bir çalışma yapmış. Gazete ve dergilerde yayınlanan Suat Derviş’in edebiyatdışı çalışmalarının izini sürmüş. Suat Derviş’in dünya görüşünün nasıl şekillendiği, hangi evrelerden geçip nereye vardığını somut örneklerle göstermiş. Köşe yazılarında neleri konu ettiğini irdelemiş. Böylece Suat Derviş’in portresine önemli bir katkıda bulunmuş.
Nergis Ertürk, Suat Derviş’in Rusça’ya çevirilip SSCB’de yayınlanmış ama Türkçe aslı bulunamayan “Aşk Romanları” adlı eserini ele alıyor. Suat Derviş’in eserlerinin hangi dillerde yayınlandığı, hangi ülkede hangi kitaplarının çıktığı da derinleşilmesi gereken bir konu olarak ortaya çıkıyor.
Suat Derviş’in bir dünya yazarı olarak neler yaptığı, hangi çalışmalarının, eserlerinin yayınlandığı merak edilen konulardan. Biyografisinde “Özellikle 1930-33 yılları arasında Almanya’da roman, öykü ve makaleleriyle büyük başarılar elde etti. Eserleri neredeyse tüm Avrupa dillerine çevrildi” yazıyor. Bir konservatuar öğrencisi adayı olarak Berlin’e gittiğinden, yani 1921’den itibaren başta Almanya olmak üzere birçok ülkede ve dilde yazılarının, eserlerinin yayınlandığından söz ediliyor ama bunların somut örnekleri pek ortada yok. Beatrice Hendrich, benim de cevabını merak ettiğim “Suat Derviş Almanya’da ne yaptı?” sorusunun izini sürmüş, çok önemli belgeler bulmuş. Diğer yandan da Suat Derviş’in Almanya’yı, Berlin’i Türkiye’de yayınlanan çalışmalarında nasıl yansıttığını araştırmış. Çünkü Suat Derviş, Almanya’da iki yönlü bir çalışma içinde, bir yandan Alman basınında yazar olarak yer almaya çalışırken diğer yandan da oradan izlenimlerini Türk gazete ve dergilerine yazıyor. Beatrice Hendrich, Suat Derviş hakkında Alman gazete ve dergilerinde çıkan haberleri de bulmuş. Yani onun somut varlığını, Almanların ona ilgisini de belgelemiş. Kolay bir iş değil ama başta Almanca olmak üzere yabancı dillerde yayınlanmış eserlerinin, çalışmalarının bibliyografyasını hazırlamak mümkün olsa Suat Derviş’in büyüklüğü iyice ortaya çıkacak.
Seval Şahin’in hazırladığı “Ben Yazar Suat Derviş” derlemesi, bu büyük yazar hakkında yeni bilgiler edineceğimiz, eserleriyle ilgili farklı bakış açılarını öğrenip kıymetlerini anlayacağımız değerli çalışmalardan oluşuyor. Merakla ve çok şey öğrenerek okudum.
- “Ben Yazar Suat Derviş” , Haz. Seval Şahin, İthaki yay. Şubat 2024.
edebiyathaber.net (27 Mart 2024)