Ayrıntı Yayın Grubu, 2023’e son sürat devam ediyor. Jean Genet, Adam Phillips, George L. Kline’ın çevirilerine yer verirken Ali Akay, Masis Kürkçügil ve Musa Kaplan’ın kaleme aldığı kitapları yayınlıyor.
Tanıtım bülteninden
HİZMETÇİLER
Jean Genet
Şubat ayında yeraltı edebiyatı dizisinde Hizmetçiler kitabına yer veren yayınevi, Jean Genet’nin dünyaca ünlü oyununu Ayberk Erkay çevirisiyle yayıma hazırlandı. Fransızcadan çevrilen 80 sayfalık oyun metni, 1947’de Paris’te ilk defa sahneye konmuştu, o günden itibaren çok sayıda çeviri ve sahnelenen oyun, Türkiye’de de büyük ilgi gördü.
Arka kapaktan:
1933’te Fransa’da gerçekleşen 7 yıldır evlerinde çalıştıkları ev sahibini öldüren iki kız kardeş olan Papin Kardeşler olayından yola çıkarak yazılan Hizmetçiler oyunu Jean Genet’ sin dünyaca ünlü eserlerinden biridir. Yeraltı Edebiyatı serisinde çıkan bu metin Ayberk Erkay çevirisiyle Şubat ayında okurla buluşacak. Çevirmen Ayberk Erkay’ ın Genet ve Hizmetçilere dair sunuşuyla açılan kitapta yazarın “Hizmetçiler nasıl oynanmalı?” sorusuna verdiği cevapta bulunmakta.
Kitaptan alıntılar:
“Kolay mıydı sanıyorsun, Claire? Sevgilimi zindana gönderecek cümleleri düzgün yazsın, acele etmesin, hata yapmasın, titremesin diye zorladım onu. Sen ne yapıyorsun peki? Bana destek olacağına alay ediyorsun. Dulluktan bahsediyorsun! Beyefendi ölmedi, Claire. Beyefendi zindandan zindana sürülecek, belki ta Guyana’ya gönderilecek ama ben, onun kederden deliye dönmüş eşi, ona eşlik edeceğim. Ona yoldaş olacağım. Bu şerefi onunla paylaşacağım. Dulluktan bahsediyorsun ama kraliçeler beyaz elbiseyle yas tutar, Claire. Bunu bilmiyor musun? Beyaz elbiseyi benden esirgiyorsun!”
“Dur daha neler anlatacağım sana. Kız kardeşini vücuda getirenlere şahit olacaksın. Malzemesini tanıyacaksın. Bir hizmetçinin nasıl yaratıldığını öğreneceksin: ”
“Ben Hanımefendi’nin dengiyim ve başım dik yürüyorum… Hayır, müfettiş, hayır… Tek kelime konuşmayacağım. Birlikte yaptığımız şeye dair, bu cinayete ortak oluşumuza dair hiçbir şey öğrenemeyeceksiniz… Elbiseler mi? Oh! Hanımefendi’de kalsınlar. Kız kardeşimle benim elbiselerimiz vardı. Geceleri gizlice giydiğimiz elbiseler. Artık benim de kendi elbisem var ve sizin denginizim. ”
Toplumsal kimliklerinin doğurduğu baskı yüzünden, işlerini kusursuz yapmaya gayret ederken arzularını bir yanılsama oyununa dönüştürmek, kılık değiştirmek, kendi varoluş larını yadsımak zorunda kalan Hizmetçiler, bu nihai trende, İyi’nin ve Kötü’nün meçhul sınırında, masumiyetin ve günahın tanımını sorgular ve sorgulatırlar. Sartre’a göre Hizmetçiler’de İyi sadece bir yanılsamadır. Kötü, kendini İyi’nin yıkıntıları üzerinde inşa eden bir Boşluk’tur.
Genet’nin neredeyse tüm eserlerinde oldu gibi toplumun bir kenara ittiği karakterleri, onların duygularını ve zihinlerinden geçen soruları merkeze alan Hizmetçiler’ deki kız kardeşler Sartre’ sin dediği gibi acaba birbirlerini seviyorlar mıdır? Yoksa büyük bir tutku ile nefret mi ediyorlardır?
İLGİ ARAYIŞI
Adam Phillips
Psikanalistlerin dikkatini çekecek bir kitap şubatta raflarda olacak, Adam Phillips’in yazdığı Attention Seeking, İlgi Arayışı, Aydın Çavdar çevirisiyle Türkçeleştirildi. 128 sayfalık kitap, ilgiye nasıl ve neden ihtiyaç duyduğumuzu, ilgiyi elde etmek için hangi yollara başvurduğumuzu anlatıyor.
Londra Wolwerton Gardens Çocuk ve Aile Danışmanlığı Merkezi’ nde Çocuk Psikoterapisi Bölümü başkanı olan Adam Phillips edebiyat ve psikanalizi ilişkilendirdiği, bu iki kavram üzerine düşüncelerini derlediği eserleriyle bilinmekte. Aydın Çavdar
çevirisi ile raflarda yerini bulacak olan İlgi Arayışı ise yazarın güncel metinlerinden. Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine adlı eseri New York Times gazetesince Yılın Dikkate Değer Kitabı olarak seçilen Phillips aynı zamanda dünyaca bilinen Penguin Books yayınlarının modern Freud çevirilerinin de editörlüğünü üstlenmektedir.
Adam Phillips psikoterapi geçmişi ve Freud, Winnicott, Lacan veya Deleuze gibi ustaların teorilerine hakimiyeti ile insanın ilgi çekme ihtiyacının izlerini sürüyor. İnsan davranışının sıklıkla göz ardı edilen dikkat çekme örüntüsünü anlamak için eşsiz bir kaynak olarak okurlarını bekliyor.
Kitaptan alıntılar:
“Bir başka deyişle utanç tam anlamıyla muhafazakârdır; mahremiyetimizi muhafaza etmek, bizi görülmek istediğimiz halimizle muhafaza etmek için vardır; kendimizi saklayabildiğimiz inancını muhafaza etmek için vardır.
Çünkü utanç, yeterince iyi performans gösteremediğimizde hissettiğimiz şeydir
(stand-up komedyenin küçük düşme ihtimalini düşünün). Eğer utanç her zaman ihtimal dahilindeyse, performans
her şeydir. Utanma kapasitemiz, olmayı istediğimiz kişiye dair korkunç bir hatırlatıcıdır –ve öyle birinin var olduğunu bize hatırlatır– bu performansı sürdürmek ne kadar büyük bir gerginlik olsa da buna devam ederiz. ”
Adam Phillips
“Erkeklerle kızlar arasında temel olduğu düşünülen farklılıklardan biri de, Freud’a göre çocuklukta gözlemlenebilir durumdadır ve buna göre kızların cinselliği erkeklerinkine göre daha erken ve daha az dirençle inhibe edilir. Cinsellik karşısındaki diğer tüm dirençler gibi utanç da, gelişimsel bir başarı, kültür kazanmanın önkoşulu olarak görülür. Dolayısıyla Freud’a göre utanç, olmaması halinde cinselliğin daha serbestçe ve böylelikle daha düzen bozucu şekilde akmasına neden olacak olan temel ‘güçlerden’ biridir, bunun sonucunda da bireyi ve kültürünü tehlikeye sokacaktır ”
SOVYET FELSEFESİNDE SPİNOZA
George L. Kline
Sovyet Felsefesinde Spinoza, George L. Kline tarafından kaleme alınan Akın Sarı’nın çevirdiği kitap, felsefe dizisinin son eseri. Kitap, 1952’de ilk kez yayınlanırken Kline’ın 1923 ile 1932 arasında Spinoza üzerine yayınlanan yedi önemli makaleyi içermekte. Bu çalışmanın önemi Sovyet Rusya’da yapılan bu felsefi çalışmaların dünya tarafından fark edilmesini sağlamak, Rusya dışına taşımak olarak söylenebilir. Sovyet felsefesini takip edenler için bir başucu kitabı özelliği taşıyor.
Sovyetler ve günümüz Rus felsefesi hakkında çok sayıda yayını bulunan George Louis Kline, Sovyet Felsefesinde Spinoza ile ilk defa Türkçede! Spinoza, Hegel ve Whitehead üzerine çalışmalarıyla bilinen Kline, bu kitapta Spinoza üzerine çalışılan önemli yedi makaleyi bir araya getiriyor. Akın Sarı çevirisiyle Türkçeleştirilen kitap, şubat itibariyle kitaba ulaşabildiğiniz her yerde olacak.
Arka kapaktan:
İlkin 1952’de yayımlanan bu kitap, Spinoza yorumunun çatışan Marksist okulların ortaya çıkışı da dahil olmak üzere, 1920’ler ve 30’larda Sovyetler Birliği’nde Spinoza biliminin yeniden canlanması üzerine çok sayıda çalışmayı bir araya getiriyor. Bu çalışma, bağlama dair referanslar sağlayan uzun bir girişle birlikte, 1923-1932 yılları arasında Spinoza üzerine yayımlanan yedi nitelikli makalenin Kline tarafından yapılan çevirilerini içermektedir. Bu gelişmeler, bir Batı Avrupa diline önceden çeviri yapılmaması nedeniyle Rusya dışında genellikle bilinmiyordu. Spinoza’nın Marksist yorumu, yalnızca Batı biliminin baskın geleneklerinden değil, aynı zamanda Devrim öncesi Rusya’nın eleştirel ve olumsuz görüşlerinden de bir kopuşu temsil ediyor. Bu kitap hem Sovyet felsefesinde Spinoza’nın hem de Spinoza aracılığıyla Sovyet felsefesinin incelenmesini sağlıyor.
Kitaptan alıntılar:
“Sovyet Rusya son çeyrek yüzyılda Benedictus Spinoza’nın felsefesine yönelik ilgide hatırı sayılır bir canlanışa tanık oldu. Bu dönem boyunca Spinoza, muhtemelen Hegel hariç, başka hiçbir Marksizm öncesi felsefecinin görmediği kadar ilgi görmüştür.”
“Spinoza’nın Yahudi cemaati tarafından aforoz edilmesi, onun örgütlü dine ve kilise ile devletin ilişkisine yönelik tutumunun şekillenmesinde ve dinî önyargı ile hoşnutsuzluğa ilişkin müspet eleştirisini harekete geçirmesinde önemli bir faktör olarak değerlendirilir.”
GEORGE L. KLINE: 1921’de Galesburg, Illinois’de doğan George L. Kline, Boston Üniver sitesi’nde okudu ve savaş sırasında Üstün Uçuş Madalyası aldı. Daha sonra Colombia Üniversitesi’ne gitti ve orada doktorasını tamamladı. 1950’de Fulbright Bursuyla Paris’e gitti ve daha sonra Columbia Üniversitesi’nde Rus Etik Teorisi kürsüsünde öğretim üyesi oldu. Amerika’daki akademik dergilere sayısız katkıda bulundu ve Profesör V. V. Zenovsky’nin uzun ve önemli eseri “Rus Felsefesinin Tarihi” kitabının da İngilizceye çevirisini üstlendi. Stanislav Volsky’nin Nieztsche’ci Marksizmi üzerine özgün bir çalışma yürüttü. 2014 yılında hayata gözlerini yumdu.
BİR BAŞKA TARİH MÜMKÜN MÜYDÜ?
Masis Kürkçügil
Masis Kürkçügil’in kaleme aldığı Ermeni meselesine dair yazılardan oluşan Bir Başka Tarih Mümkün müydü? kitabı, yine Ayrıntı Yayınları etiketiyle yayına hazırlanıyor. Ermeni toplumu açısından başka bir tarihin gerçekleşme olasılıklarını irdeleyen değerlendirmelerini sadece 1915 değil 1908’de ilan edilen inkılap ile düşünen Kürkçügil, sadece geçmişi değil bugüne de bir ışık tutmaya çalışıyor.
Bir Başka Tarih Mümkün müydü? Tarihte akışı belirleyen önemli olaylar için “ya olmasaydı ne olurdu?” diye düşünmek, özellikle mazisinde sistematik bir yok edilme gerçeği yer alıyorsa bunu dilemek her insanın aklına gelen dileklerden biri olabilir. Ermeni Meselesi Üzerine
Yazılar alt başlığıyla Masis Kürkçügil’in yazılarından oluşturulan derlemesi Bir Başka Tarih Mümkün müydü? bu ay raflarda yerini bulacak.
Kitapta ‘Siz Hangi Tarihi Mirasa Sahip Çıkıyorsunuz?’, ‘İhanete Uğrayan 1908 Devrimi’, ‘Kafkasya’da Yalnız Bir Devlet: Birinci Ermenistan Cumhuriyeti’, ‘Hrant Dink Yaşıyor’ gibi başlıktaki yazılarının yanısıra Rober Koptaş, Mutlu Arslan, Harun Ercan, Mehmet Polatel’le yapılan röportajlar yer alıyor.
Kitaptan alıntılar:
“Türkiye sosyalist hareketinin çeşitli eğilimleri açısından ilginç olan bir başka durum ise, İttihatçılarla işbirliği içinde olan Taşnakları milliyetçi olarak tarihe gömüp gerisiyle ilgilenilmemesidir.”
“Çünkü eğer sadece yıkıyorsanız diyor, (Tarık Zafer Tunaya, bunlar yıktılar ama yerine ne koyacaklarını bilmiyorlardı, der) o takdirde böylesi bir yıkım sadece darbe olarak kalmak durumundadır. Eğer birtakım sosyal vaatleri varsa, siyasi vaatleri varsa, o zaman bir devrim olmaya adaydır(…)”
“ ‘Kırmızı Pazartesi’. Aynı şey Süryani katliamı için de söz konusu, Rumların tehciri için de. Nihayetinde, ya demokratik bir Osmanlı toplumu yaratacaksın veya bu unsurlardan kurtulacaksın. Tartışmaları izlediğinde görüyorsun, 1915’in geleceği adım adım biliniyor.”
DÜŞBAZ KİTAPLAR’DA ŞUBAT 2023
Kurgu ve kurgu dışı kitaplarıyla 2021 yılından itibaren okurlara hitap eden Düşbaz Kitaplar, düşlemekten ve düşünmekten vazgeçmeyenlere öneriler sunmaya devam ediyor. Masal anlatıcılığı üzerine olan Bana Bir Hikaye Anlat’la başta ebeveynlere olmak üzere çocuklarla çalışanlara, onlarla nasıl vakit geçirileceğini bilemeyenlere rehberlik ediyor. İkinci olarak bir çiftin yeni bebek sahibi olmak istemesiyle artan masraflara bulduğu çözümün hayatlarında bir gerilime sebep olmasıyla neler olabileceğine dair bir anlatı olan Saksağan, Elizabeth Day’in kaleminden çıktı. Bu ay da Düşbaz’ı takip edin.
SAKSAĞAN
Elizabeth Day
Düşbaz Kitaplar etiketiyle iki kitap yayıma hazırlanıyor. Biri Elizabeth Day’in Magpie adıyla yayımlanan, Türkçeye Saksağan çevirisiyle çevrilen kitabı olacak. Kitabı İngilizceden Seda Peker çevirdi. Saksağan, anneler ve çocuklarına dair, kıskançlık ve sahiplenme duygusuna dair, hayalini kurduğunuz ne varsa hepsine sahip olmanın yarattığı risklere dair bir roman.
Düşbaz Kitaplar etiketiyle iki kitap yayıma hazırlanıyor. Biri Elizabeth Day’in Magpie adıyla yayımlanan, Türkçeye Saksağan çevirisiyle çevrilen kitabı olacak. Kitabı İngilizceden Seda Peker çevirdi. Saksağan, anneler ve çocuklarına dair, kıskançlık ve sahiplenme duygusuna dair, hayalini kurduğunuz ne varsa hepsine sahip olmanın yarattığı risklere dair bir roman.
Arka kapaktan:
Marisa ve Jake, kusursuz bir çifttir; yeni kiracıları Kate de kusursuz bir ev arkadaşıdır. İnanın sadece ödediği kira, bebek sahibi olma çalışmalarına başlamalarında ihtiyaçları olacak geliri sağlayacağı için de değil. Gerçi tamam, hiç kimse kusursuz değildir, yanlış ifade etmiş olmayalım. Görünüşe bakılırsa Kate, kişisel sınırları pek önemsemez, hatta Jake’le zaman zaman fazla samimi görünür. Yine de Marisa bunun moralini bozmasına izin vermez. Ne de olsa Kate kısa süre içinde gidecektir ve kendisi, Jake ve müstakbel bebekleriyle baş başa kalacaktır. Sorun şu ki hamile kalmak göründüğü kadar kolay değildir. Kısırlık tedavisi ve yanlış başlangıçlarla geçen aylar içinde Jake ile Marisa’nın kusursuz ilişkisi zorlu bir sınava tabi tutulur. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Kate’in sınırları zorlayan tavrı işin tuzu biberi olur: Kate, bu çekirdek aileyi iyice takıntı haline getirir. Peki kimdir bu kadın? Marisa ve Jake ile ilgili her şeyi nasıl bilmektedir? Bu sorunun cevabının peşinden koşan Marisa, her şeyi kaybetmeyi göze alır: kusursuz aşkını, kusursuz ailesini ve kusursuz kendisini. Saksağan, anneler ve çocuklarına dair, kıskançlık ve sahiplenme duygusuna dair, hayalini kurduğunuz ne varsa hepsine sahip olmanın yarattığı risklere dair bir roman. Gerilimi bir an olsun eksilmiyor, heyecanı hep diri tutuyor, her sayfasında merak uyandırıyor.
“Zekice kaleme alınmış, merak uyandıran bir hikâye…
İlginç olduğu kadar ters köşe eden bir okuma deneyimi…”
Matt Haig, Gece Yarısı Kütüphanesi’nin yazarı
ELİZABETH DAY: : 1978 doğumlu İngiliz yazar, aynı zamanda gazetecilik ve podcast yapımcılığı da yapmaktadır. 2007 ile 2016 yılları arasında The Observer’da köşe yazarlığı yapmıştır ve yazılarına You dergisinde devam etmektedir. How To Fail With Elizabeth Day adını verdiği popüler podcast programının da yapımcısı ve sunucusudur. Tepetaklak: İşler Sarpa Sardığında Yapılacaklar Kılavuzu, yazarın Türkçedeki ilk kitabıdır.
BANA BİR HİKAYE ANLAT
Çocuklara hikaye Kurma Yöntemleri ve Pratikleri / Silke Rose & Joseph Sarosy
Hikaye anlatıcılığının örneklerinden biri olan Bana Bir Hikaye Anlat, çocuklara hikaye kurma yöntemlerini ve pratiklerini gösteren Silke Rose ve Joseph Sarosy’nin ortak bir çalışması. Duygu Asena Şahin’in çevirdiği ve çocuklarınızla aranızda derin bir bağ kurabileceğiniz bu kitap şubatta elinizde olacak ve yanınızdan ayırmak istemeyeceksiniz.
Hikaye anlatıcılığının örneklerinden biri olan Bana Bir Hikaye Anlat, çocuklara hikaye kurma yöntemlerini ve pratiklerini gösteren Silke Rose ve Joseph Sarosy’nin ortak bir çalışması. Duygu Asena Şahin’in çevirdiği ve çocuklarınızla aranızda derin bir bağ kurabileceğiniz bu kitap şubatta elinizde olacak ve yanınızdan ayırmak istemeyeceksiniz.
Arka kapaktan:
“Hikâye anlatımı hiç şüphesiz dinleyicinin zihninde bilgi veya fikirlerin izini bırakmanın en iyi yoludur. Bu kitap, hikâye anlatımının anahtar bir eğitim aracı olarak kullanımının teşvikine yardımcı olacaktır.”
—Dr. Jane Goodall, DBE, Jane Goodall Enstitüsü’nün kurucusu ve BM barış elçisi
“Bu kitap sizi usul usul heyecanlandıracak ve çocuklarınızla aranızda derinden bir bağ kuracak. Sizlerde ‘Ben bunu yapabilirim,’ hissini uyandıracak.”
—Kim John Payne, Aile Danışmanı ve Daha Sade Bir Hayat’ın çoksatan yazarı
“En iyi hikâyeler bizi en derinden tanıyan insanlar tarafından anlatılır. Bu konuda özgüven eksikliği duyuyorsanız size yardımcı olacak pek çok şey bu kitapta mevcut.” —Steve Biddulph, Mutlu Çocuk Yetiştirmenin Sırları kitabının New York Times çoksatan yazarı
“Bir kitap nasıl bu kadar şahane olabilir! İnsanlar, dünyayı öncelikle hikâyeler aracılığıyla anlar, bu da sevdiğiniz miniklerin dünyasını birazcık hayal ve bol bol sevgiyle şekillendirebileceğiniz anlamına geliyor.”
—Bill McKibben, Çevreci ve Doğanın Sonu’nun New York Times çoksatan yazarı
“İlişkilerde yoksulluk, günlük hayatta stres ve travmanın olduğu bugünlerde hikâye anlatımı bağ kurmayı, ümidi, iyileşmeyi ve direnci destekleyen her ebeveyn, öğretmen veya danışman için erişilebilir bir yöntem olarak kabul ediliyor. Silke ile Joe bu önemli hediyeyi kendilerine ait hikâyeler, atalarından kalma masallar ve öğretilerle sunuyor.” —Fr. Richard Rohr, Lisanslı Klinik Sosyal Hizmetler Uzmanı ve Çocuk Terapisti
SILKE ROSE WEST: Otuz yılı aşkın süredir anaokulu öğrencilerini eğitmiş, Waldorf metodunda tecrübe sahibi bir Waldorf öğretmenidir. Taos Waldorf Okulu’nu 1995 yılında kurmuştur ve günümüzde de Taos Earth Children isimli, ormanda yer alan bağımsız bir anaokulunu işletmektedir. Taos’ta yaptığı kukla gösterileri, anlattığı hikâyeler ve ülke çapında çeşitli öğretmenlerle ve okullarla görüş alışverişinde bulunmasıyla bilinir.
JOSEPH SAROSY: Bir ile üçüncü sınıfları bünyesinde barındıran ve açık havada eğitim veren bir okul olan The Juniper School’un kurucusudur.
Fatherly dergisinde serbest zamanlı yazarlık yapmaktadır ve 2019 yılında aynı yıl NIEA .dülleri’nin finalisti olan A Father’s Life [Bir Babanın Yaşamı] kitabını herhangi bir yayınevinin yardımı olmaksızın yayımlamıştır. Bölgesindeki erkeklerle ve babalarla çalışmaktadır ve dikkati ülkedeki takdire şayan babalara çekmek için #greatdad kampanyasını başlatmıştır. The Storytelling Loop [Hikâye Anlatma Döngüsü] adlı bloğu dünya çapında 70 binden fazla insan tarafından okunmuştur. Bağlantıda kalmak için HowToTellStoriesToChildren.com sayfasını ziyaret ediniz.
ULAŞ YOLDAŞ
Musa Kaplan
Yakın tarih dizisine Ulaş Bardakçı’yı anlattığı Ulaş Yoldaş kitabıyla ekleme yapan Musa Kaplan, yeni bilgi ve belgelere ulaşıp bu kitabı ortaya çıkarıyor. 1972’de girdiği çatışmada hayatını kaybeden Ulaş Bardakçı’yı aynı zamanda kendi döneminden arkadaşlarına da soruyor, Nuran Ağırnaslı, Mustafa Yalçıner, Mustafa Alabora, Halil Ergün gibi isimlerden anıların da olduğu kitap, okurlarını bekliyor olacak.
Arka kapaktan:
Bu kitap bir yolculuğun hikayesidir… Bu yolculuksa, dünyada ve Türkiye’de ‘’68 Kuşağı’’ diye adlandırılan ve birçoğu 12 Mart Darbesi öncesinde ve sonrasında hapishanelerde, işkencehanelerde, dağlarda, öğrenci evlerinde, yurtlarda, kısacası bulundukları her yerde öldürüldüler. İşte onlardan biri olan, Ulaş Bardakçı’nın öyküsü bu… Rasih Ulaş Bardakçı 1947 yılında Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesi Akçataş (Topayın) köyünde dünyaya gelir, ilkokul, ortaokul ve liseyi Ankara’da tamamlar. ODTÜ fizik bölümüne devam ederken dönemin fırtınalı yıllarında kendisini olayların göbeğinde bulur… Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın serbest bırakılması için İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom’un kaçırılması eyleminde yer alır. 6 Ocak 1969’da ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Komer’in arabasının yakılma eylemine katılır. Başlatılan Balyoz Harekatı’nda yakalanır. Davaları devam ederken 29 Kasım 1971 tarihinde THKP-C ve THKO’lu arkadaşları ile Maltepe Cezaevi’nden firar eder.
19 Şubat 1972 günü sabaha karşı Arnavutköy Üvez Sokak’ta güvenlik güçleri ile girdiği çatışmada öldürülür… 19 Şubat 1972’nin en önemli tanığı Lale Arıkdal, yıllar sonra o çatışmada evin içinde neler oldu ve çatışma sonrası neler yaşandı onları anlattı… Kitabın yazarı, Ulaş Bardakçı’yı araştırırken önceliği yaz tatillerini geçtiği ve nüfusa kayıtlı olduğu Hacı Bektaş’ın Akçataş (Topayın) köyüne giderek amcası Kazım Bardakçı, yengesi Düriye Ana ve kuzenleri ile, olayların diğer tanıklarını bularak onlarla söyleşiler yapar. Döneme ait dergi, gazete ve kitapları tarayarak alıntılar yapar. Dönemin soruşturma dosyaları ve mahkeme tutanaklarını tarar… Yıllar sonra Ulaş Bardakçı’nın ailesiyle buluşan Lale Arıkdal, nasıl yakalandı, neler konuştular? Bu soruların cevabını bulacaksınız bu kitapta…
MUSA KAPLAN
1950 yılında Mersin’in Mut ilçesi Güme köyünde dünyaya geldi. İlkokulu Güme köyünde bitirdi. Ortaokulun 2. sınıfına devam ederken babasını kaybettiği haberini aldığında bir travma yaşadı. Annesi maddi olanaksızlıklar nedeniyle okuldan aldı, fakat bu uzun sürmedi. Halası Gülbahar Ulukan “çocuğun geleceği ile oynamayın” diyerek yanlarına aldı, ama bu da uzun sürmedi, halası öğretmen kızının çalıştığı köye gittiğinde yine evsiz kaldı. Bu defa şimdiki eşinin babası devreye girdi, onu kendi yanlarına aldılar. Ortaokulu onların yanında bitirdi. Ortaokulu tamamladıktan sonra Konya Endüstri Meslek Lisesi Döküm Bölümü’ne devam ederken 1968 yılında İstanbul’a gelerek son sınıfı Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi’nde bitirdi. Üniversiteyi İstanbul Devlet Mimar Mühendislik Akademisi (İDMMA) Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olarak tamamdı. Öğrencilik yıllarında geçimini sağlamak için bir haber ajansında dört yıl muhabirlik yaptı. Üniversiteyi bitirdikten sonra askere gitti. Askerlik dönüşü bir sanayi kuruluşunda proje mühendisi olarak göreve başladı. Bu kuruluşta 37 yıl boyunca çeşitli kademelerde görevler yaptıktan sonra 2013 Eylül ayında “artık yoruldum” diyerek mühendislik hayatını istifa ile noktaladı.
DİNOZOR ÇOCUK’TA ŞUBAT
IVO HAMAM’IN GÜNLÜĞÜ
David Nel.lo
Bir göç hikayesi olan Ivo Hamam’ın Günlüğü, kitaplığınızda Dinozor Çocuk’un yeni kitapları arasındaki yerini bekliyor. Bu kez bir göç hikayesi ancak hamam böceklerinin gözünden okuyacağız hikayeyi. İspanya’da çocuk kitapları yazarı Nel.lo’nun yazdığı kitap, Beatriz Castro tarafından resmedildi.
Kitaptan alıntılar:
“Her iki Blattella da bana sanki dünyanın en aptalca şeyini söylemişim gibi baktı. ‘Tüm karakafaların aptal, bodur ve geri zekâlı olduğunu söylerken Foulques haklıymış. En gülünç olan şeyse bizim gibi olduklarına inanmaları,’ dedi bir tanesi.
‘Bak İvo, yurt bakış açına göre harika bir şey de olabilir, felaket de. Yurt anne babanın ve onların anne babalarının doğduğu yerdir ve birinin ‘Ben de orada doğdum, o yüzden orası benim evim’ demesinde hiç sakınca yoktur. Yurt en çok uzakta olup onu özlediğin zaman tatlı gelir. Onu hayalinde yaşatır ve ona dair binlerce anıyı belleğinde saklarsın. Yurt bir tür canavara da dönüşebilir, eğer onun sadece sana ve senin gibilere ait bir yer olduğunu düşünürsen. İşte o zaman çok tatlı olmaktan çıkar, çirkin ve ekşi bir şeye dönüşür.’”
TEEN TITANS GO!
Pizza Kubbesine Hoş Geldiniz! Sholly Fisch, Amy Wolfram,
Merrill Hagan
DC’nin süper kahraman karakterlerinin hikayelerini anlatan Teen Titans serisinin devamı geliyor. Çocuk ve gençlerin gözdesi olan kahramanların hikayeleri Teen Titans 2 adıyla Dinozor Genç etiketiyle şubatta okurlarıyla buluşacak.
Arka kapaktan:
Genç Titanlar, buradalar ve en harika maceraları için hazırlar!
Ama işleri hiç de kolay değil…
Robin, gençlerin yepyeni idolü olarak Yıldız Ateşi’nin kalbini nihayet kazanabilecek mi? Kuzgun, daha önce görülmemiş en şeytani aile toplantısından kurtulabilecek mi? Cyborg, duyarlı bıyığı tarafından yenilgiye mi uğrayacak? Peki tam olarak, Zıtlık Günü’nde ne olur?
En önemli soruyu sormadan geçemeyiz: Destansı savaşın sonunda hangi Titan en yüce ödülü -pizzanın son parçasını- kazanmış olarak çıkacak?
Kitaptan alıntılar:
“William günbegün her şeyi öğrendi: sahneyi ve kostümleri hazırlamak, hesapları tutmak, oyunculuk yapmak ve gerektiğinde de diğerlerini yönetmek. Tiyatro camiasındaki aktörlerin çoğu kaprisli, kendini beğenmiş ve daha da kötüsü kavgacı tiplerdi. Fakat William kumpanyadaki arkadaşlarıyla uyumlu olup daima ekip ruhuyla çalışmanın bir yolunu buluyordu.”
“Sadece William gözü yaşlı suratlara gülümseme kondurabilmeyi ve insanların gündelik yaşamlarına şiir tanecikleri serpiştirmeyi başarabiliyordu”
“Uygulamada karakterlerin repliklerine gerçekçi detaylar ekliyordu. Bu etkiyi elde etmek için çevresinde olan bitene özel bir dikkat gösteriyordu, yani insanları gözlemliyordu, günlük konuşmalarını ve davranışlarını… Sonra da gerçekte gözlemlediğini doğru kelimeleri bularak kâğıda aktarıyordu.”
edebiyathaber.net (2 Şubat 2023)