“Edebiyatçılara düşen en büyük görevlerden biri de çağın tanığı olduklarını unutmamaları ve sorumlu bir entelektüel gibi yaşanan acıları unutturmayarak çocuklarımızın aynı acıları yaşamaması için bu olup bitenleri sadece sosyolojinin ve tarihin değil, edebiyatın da kayd-ı hafızasına almalarıdır.”
Hani bir yangın veya sel felaketinde görevli polisler, halkı kurtarmak için elleriyle gösterip “Çıkış bu taraftan!” diye bağırır ya, Ali Lidar’ın portre kitaplarını okuyunca aklıma o polisler geliyor. Eh, edebiyat dünyamız artık yangın yeri. Yılda 70 bin adet yeni başlık kitap çıkıyor. Kitap çıkarmak her zaman modaydı ama şimdi daha bir moda. Takipçilerinin bayağı zevklerini tatmin ederek yükselen birtakım şahıslar, bunu bir de üst-kültüre hitap eden bir mecrada yapmak için klavyenin başına çöküyorlar, gerisi malum. Bu korkunç gidişat, yakın zamanda kitap yazanların sayısının kitap okuyanları geçmesine sebep olacak ve bu belki de insanları kitaptan dahi nefret ettirecek. (Kurguyla uğraşan arkadaşlara güzel bir distopya konusu verdim sanırım.)
Edebiyatın şahametinin söndüğü böyle zamanlarda, 5-10 yılda bir birilerinin çıkıp bize eski üstadları hatırlatması gerekiyor. Hatta kitapçıları gezdikçe bu 5-10 yılı bile fazla buluyorum. Ali Lidar, insanları selden kurtaran polisler gibi, “Çıkış bu taraftan!” diye bağırıyor bizlere, edebiyatın ustalarını önümüze seriveriyor.
Ali Lidar şiirleriyle bilinen biri. Ancak şiirlerini değerlendirecek yetkinliğe sahip değilim. Ama iddiasız bir kitaptan bahsetmek için büyük bir yetkinlik şart olmasa gerek.
Lidar şiir kitaplarının yanı sıra iki portre kitabı hediye etti okurlara: Kişisel Edebiyat Atlası ve Hayata Rağmen Edebiyat. İki kitabın özelliği de yazarın kendi yazarlarını içermesi. Yani yazarın belirttiği gibi bu kitaplara seçilen yazarlarda hiçbir sınıflandırma yok. Tamamen kendi istediği, etkilendiği yazarlar. Bu, eserin kıymetini artırıyor. Çünkü ucuz portre kitapları, malum, kof kitaplar oluyor, bir edebi kıymeti haiz bulunmuyorlar. Fakat böyle şahsi anlamı olan portre kitapları ise, okurun, yazarın iç dünyasını merak etmesi bağlamında, daha bir değer kazanıyor. “Sevdiğim yazar hangi kitapları seviyor?” sorusu bu kitaplarla aranızda köprü kuruyor.
Özellikle belirteyim ki, başta kitabın ismi beni çok etkiledi. En güzel kitap isimleri listeme ani bir giriş yaptı. “Hayata Rağmen Edebiyat” ismi, bana Behçet Necatigil’in “Vaktin Zulmüne Karşı Yazmak” kitabını getirdi. Necatigil’in kitabının adı şüphesiz çok daha iyi. Ancak Lidar’ı da bu derece anlamlı bir isim bulduğu takdir etmek gerek.
Yazar zaten ön sözde belirtiyor; kitaptaki yazılar edebiyat tarihine yeni katkılar sunma gayesinden uzak. İşlenen yazarlara dair, şahsi değerlendirmeler mevcut. Bu yazıların bazıları ise OT dergisinde yayınlanmış. Yazılarda yazarın kişisel hayatından çok, edebiyat dünyasına bıraktıkları bahis konusu olmuş. Her yazarın öne çıkan bir veya birkaç kitabı, sayfaların elverdiği ölçüde detaylıca değerlendiriliyor. Kitapların tahlil edilmesi de gayet güzel, ama biyografik bilgiler daha yoğun olsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Hiç olmazsa yazarın, anlattığı yazarın biyografisinde etkilendiği yerlere temas edilebilirdi.
Kitapta Halide Edip, Sabahattin Ali, George Orwell, Jack London, Peyami Safa, Jules Verne gibi, “hepimizin bildiği” yazarlar da var; Louis Ferdinand Celine, Hans Fallada, Ernesto Sabato, Tayeb Salih gibi “hepimizin bilmediği” yazarlar da var. Bir yazar ne kadar biliniyor olursa olsun, hakkında yazılanlar yine hoşa gider. Çünkü yazar, magazin dünyasının bir faktörü değildir, onun hayatı daima gizlidir ve merak edilir. Bilinen yazarları yazmak bence bu yüzden pek de dezavantaj sayılmaz.
Kitabın çizimlerine de değinmezsem gerçekten haksızlık olur. Kitaptaki her yazarın portresi, onunla ilişkilendirilen bir sembolle birlikte çizilmiş ve gerçekten orijinal çizimler. Metnin ritmi ve akışıyla gayet uyumlu olmuş.
Son olarak, Hayata Rağmen Edebiyat, gerçek edebiyata yeni başlayanlara ve gerçek edebiyatta biraz ve hatta bayağı mesafe kat edenlere hitap edebilmeyi başaran bir eser. Bütün okurların yaşadığı “Kimi okusam acaba?” krizini çözmeye yarayacak bir kitabımız daha oldu, ne mutlu.
İlker Doğan – edebiyathaber.net (5 Eylül 2019)