Mehmet Ali Ağaoğulları ile Levent Köker’in birlikte kaleme aldıkları ‘Tanrı Devletinden Kral-Devlete’ kitabı, Orta Çağ’ın sonunda yavaş yavaş erimeye başlayan Kilise iktidarının laikliğin de dahil olmasıyla ‘dünyevi iktidara’ dönüşünü ve sonrasındaki gelişmeleri çok yönlü değerlendirmelerle ele alan bir inceleme.
MS. 492 ile 496 yılları arasında Papa I. Gelasius, Orta Çağ’ın neredeyse tamamına hakim olacak Çifte Kılıç Kuramı’nı ortaya attı. Buna göre; ruhani ve dünyevi iktidarın insan için ‘özsel’ bir önemi vardı ancak bu ikisinin tek bir kişide birleştirilmesi olanaksızdı. Bu iki iktidarın da amacı insanın ‘kurtuluşa’ giden yolda ona yardımcı olmaktı. Devletin görevi güven ve barışı inşa edip halkı koruyarak insanlara Tanrıya en iyi şekilde hizmet edeceği ortamı hazırlamaktı. Kilise ise ruhani öğretileri halka aşılayarak onlara Tanrı katında rehberlik edecekti. Yine Orta Çağ’ın sonunda Kilise, İki Kılıç Kuramı ile birlikte anılacak ‘plenitudo potestatis’ savıyla kendi görüşünü pekiştirip kontrolü tamamen eline geçirmek istedi. Ancak bu sav büyük tepkilere yol açtı. İmparatorlar ve krallar, kendi iktidarlarının papalardan bağımsız olarak devam etmesi yönünde Roma Kilisesi’ne karşı büyük mücadeleler verdiler. Bu mücadeleyle birlikte ve sonunda siyasal iktidarın laikleşme süreci başladı. Reform Hareketi’nin de başlamasıyla bu süreç güçlendi, sonunda da devlet kendini Roma Kilisesi’nin zincirlerinden tamamen kurtardı. Peki sonra ne oldu? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Siyasal Düşüncel Tarihi” dersi profesörü Mehmet Ali Ağaoğulları ile Atılım Üniversitesi Hukuk bölümü öğretim görevlisi Levent Köker’in birlikte hazırladığı, İmge Kitabevi etiketiyle yayınlanan ‘Tanrı Devletinden Kral-Devlete’ kitabı ruhani iktidardan kopup dünyevi iktidara geçişi başlangıcından itibaren masaya yatırarak, artık ‘Kral Devletlerin’ hükmünün geçerli olduğu dönemde devlet otoritesinin nasıl işlediğini ele alıyor.
‘Tanrı Devletinden Kral-Devlete’, Laik İktidarın Belirmesi, Reforma ya da “Doğru Din”e Uygun Devlet, Rönesans ve Nicolô Machiavelli ve Devlet İktidarının Sorgulanması başlıklı dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde laikliğin dünyevi iktidara girişi, bununla beraber meydana gelen Kral-Papa çarpışmasının arka planı, yasalar ve siyasal toplumun temelleri, kilise-devlet ilişkisinin geldiği boyut inceleniyor. Reform Harketi’ni başlangıç noktası olarak seçen ikinci bölüm, Almanya’daki reform hareketlerinden yola çıkarak Martin Luther King’e uzun bir yer ayırarak onun yaşamı ve tezlerine yer veriyor ve Luther’in din ile kilise hakkında neler düşündüğünü uzun uzadıya anlatıyor. Ayrıca Thomas Münzer, Jean Calvin’in de hayatı, din, toplum ve siyaset hakkındaki görüşleri bir nevi referans noktası olarak incelenip bu üç önemli ismin dönemin atmosferindeki etkileri mercek altına alınıyor. Üçüncü bölüm ise tarihin en sansasyonel simalarından biri olan Nicolô Machiavelli’ye ayrılmış. Rönesans’la beraber anılan Machiavelli’nin yaşamının, eserlerinin, onun nasıl tartışılan biri haline geldiği, yine Machiavelli’yle ortaya çıkan yeni siyaset biçiminin temeli tüm yönleriyle anlatılıyor ve ‘Makyavelizmden Hikmet-i Hükümete’ ile bu ‘tartışmalı düşünür’ün fikirlerinin devlet ve siyasetteki karşılığı inceleniyor. Son bölümde ise bu kez Thomas More’un başlıca eseri ‘Ütopya’ enine boyuna gözden geçirilmiş. More’un yapısında Ütopya’nın kuruluşu, coğrafi konumu, siyasal yapısı, sosyo-ekonomik yapısı teker teker okura aktarılmış. Bunların yanında yine son bölümde yadsınan siyasi yapı ve mutlak monarşiye karşı başlatılan başkaldırılar da göz gezdirilen konular arasında yer alıyor.
‘Tanrı Devletinden Kral-Devlete’, yukarıda anlattıklarımızın haricinde dinin devlet mekanizması altında işlemesiyle laiklik arasındaki bağlantıdan tutun, Rönesans’ın bir ‘hortlak’ olup olmadığına, Machiavelli’nin zorbalığa varan koltuk sevdasının Rönesans Cumhuriyetçiliğiyle olan ilgisine, özgürlük yoksunluğunun insanların gönüllü kulluğu seçmelerinden kaynaklanması ihtimali gibi sorulara da cevap arıyor.
edebiyathaber.net (24 Eylül 2022)