Tarihçi yazar ve yayıncı Thomas Asbridge’in çağdaşlarından yaptığı işlerin ses getirmesiyle ayrıştığını söylemek abartı olmaz. İyi bir ortaçağ tarihçisi olarak bilinmesi bir yana BBC ‘ye yaptığı üç bölümlük Haçlı Seferleri: Kutsal Topraklar İçin adlı savaş belgeseli kitabını tarih seven geniş bir kitleyle görsel olarak da buluşturdu. Ardından Büyük Şövalye adlı son çalışmasıyla, ünlü Ortaçağ savaşçısı ve baron William Marshal hakkında bir biyografi çizdi.
Yazar, Londra Queen Mary Üniversitesi’nde Ortaçağ Tarihi Kıdemli Okutmanı ve İslam ve Batı Araştırmaları Merkezi’nin Direktörü. Aynı zamanda iyi bir yayıncı. Belgesel yapımcılığı ve TV’de tarih danışmanlığı yapıyor. Mesleğinin bütün imkânlarını değerlendirebilen Asbridge’in Haçlı Seferleri kitabı geçtiğimiz aylarda Say Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. İçinde politik şifreleri saklayan Ortadoğu’nun dününü ve bugünü anlamak, doğru kaynaklara ulaşmak meselesi bugünlerde daha bir önem kazanmışken bu çeviri Türkiyeli okur için bulunmaz bir kaynak durumunda.
Kılıç, yağma ve ateş
Kitaba başlamadan önce Asbridge’in sorduğu soruya kulak vermek gerek ki kitabın yazılış amacına da haiz olalım: Dünyanın en büyük iki dini nasıl oldu da Tanrı adına şiddet uygulamayı savundu ve yandaşlarını inançları uğruna savaşırlarsa cennetin kapılarının kendisine açılacağına inandırdı? Cevap kılıç, yağma ve ateşle başlıyor.
Asbridge eserini konuyla ilintili en geniş ve uzmanlığa dayalı bir kaynak olarak tasarlamış. Aynı zamanda verdiği kronoloji ve kullandığı üslupla okuru peşinden sürüklemeyi başarıyor. Seferlerin nedenlerinin ve ortaya çıkışının yanı sıra Haçlı Seferleri kavramını yaratan birçok gizli kahramanın, şövalyelerin ve şansölyelerin hikâyelerini de tarih ekseninde metne yedirmeyi başarmış. Kılıç Aslan’la Haçlıların Küçük Asya’yı geçmesi, Godfrey, Kudüs’ün geri alınmasında çok önemli roller üstlenen beş prens, Selahattin Eyyubi’nin kutsal topraklarla olan bağlantıları, Hadım edilmiş yetenekli General, altın burunlu Taticius, Aslan Yürekli Richard ve birçok tarihi karakter Haçlı Seferleri boyunca tarih panoramasındaki yerlerini alıyorlar.
1095 yılının sonunda Papa II. Urban, Tüm Avrupa halklarının ve Ortadoğu’nun kaderini şekillendirecek bir vaaz verdi. Ateşli sözleri Fransa’nın güneyindeki Clermont kasabasında onu dinleyen küçük grubu dehşete düşürdü, tüm Batı’da yankılanarak yüzyıllar boyu sürecek acımasız bir savaşın fitilini ateşledi. Asbridge’in aktardığı bilgiye göre seferlerin başlangıç sebepleri arasında Müslümanların Hıristiyanları barbarca aşağılaması, topraklarına giden hacıların kötü muamele görmesi, Müslümanların Hıristiyanlara yaptığı kötü muamele ve izlediği sömürgeci politikanın ayyuka çıkması konusundaki görüşlerin yaygınlaşması ve bir propagandaya dönüşmesi meselesi var. Döneme ait ilk ağızdan alıntılar ve yazılı belgelerden yapılan alıntılarla metnin sahici bir tavra bürünmesini sağlıyor. Tüm anlatısı boyunca tarihin tarafsızlık ilkesini elden bırakmıyor. Aktardığı bilgilerin objektifliğini kendi notlarında da gayet açıklayıcı bir biçimde anlatmış, olaylara her iki tarafın gözünden bakabilmiş.
Haçlıların dünyası
Seferlerin başlangıcından öncesindeki durumu, olayların zeminini hazırlayan altyapıyı Hıristiyan ve Müslüman dünyasının kodlarını da geniş bir biçimde fotoğraflamış kitap. Farklı zamanlarda ve farklı yönlerde başlayıp tek bir hedefe yönelen bu ayaklanmaların tarihsel zeminini okuyucuya aktarmadaki başarısı gözleniyor. Resmi tarihin bizlere asla veremeyeceği bilgilere bu kitapla ulaşmak mümkün.
Kitabın yayıma hazırlanışındaki titizlikten de mutlaka bahsetmek gerek. Detaylı haritalar, harita listeleri, kuşe sayfalara basılmış fotoğraf albümü, dizin ve kaynakçadaki özen, hedef gözeten bir okuma için gereken tüm bilgileri derli toplu ortaya koyuyor. Göğsünde haç, üzerinde kutsal cübbeyle bir inanç savaşı veren milyonlarca askerin gözümüzün önünde hep bir film sahnesi gibi canlanan bu büyük yürüyüşü, önceleri göç, haç gibi kavramlarla adlandırılmış. Bu hareketin nasıl ve ne zaman Haçlı Seferleri olarak anılmaya başlandığı konusunda, ayrıntılı bir bölüm bulunuyor. Objektif ve konusuna hâkim bir Batılı gözün bize aktardığı tarih, bize en güvenilir kaynağı sunmuş. Zira, Selahaddin Eyyubi’ye zaferi getirenin ve Kudüs’ü Fatımilere kaybettirenin ne olduğunu bize ancak tarafsız bir batılı göz anlatabilir.
Asbridge tarih boyunca üç kez düzenlenen bu büyük ve çılgın yürüyüşün tüm aktörlerini, Akdeniz’in doğu kıyılarının hâkimlerini, Afrika, Asya ve Avrupa’da kesişen yolları, Eyyübi’nin düşüşünden sonra, batı Hıristiyan, Bizans imparatorluklarının durumunu, Selçuklu Türklerini, Doğu hanedanlarının ardışık dalgalar yaratan iktidarlarını, krallıklar arasındaki uçucu sınırları, Memlûk Sultanlığı ve Moğolları monolitik bir anlatımla bütünleştirmeyi başarmış.
Cennette ve dünyada
Yakındoğu, Ortadoğu ve Avrupa için günümüze dek etkileri süren bu tarihi olayların arka planını görmek, geçmişin geleceği şekillendirmedeki etkisini anlamak, bugün aynı coğrafyada yaşanan bitmek bilmeyen kaosun kökenlerine inmek, dünya siyasetini doğru bir temelle kavramak için gözü kapalı başvurabileceğiniz bir kaynak var elimizde.
Asbridge “Suriye Çilesi” olarak adlandırdığı bir bölümde Haçlıların Antakya’ya gelişini, kutsal topraklara bir adım daha yaklaşmalarını anlatırken, Latinlerin kuşatmayı bu güzergâhtan devam ettitrmelerinin özel nedenini de açıklıyor.
Sonrasında bizi karşılayan bölüm cennette ve dünyada yegâne olarak görülen Kudüs’e geliş. Kitabın sayfalarında ilerledikçe aslında tarihler arası seyahat eden bir keşif gibi görmeye başlıyorsunuz kendinizi. Bu da yazarın salt bir tarih bilimcisi değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı olma özelliğinden kaynaklanıyor.
Haçlı Seferlerinin ilki tamamlandığında ordular artık Kudüs, Antakya, Edessa gibi önemli şehirlerde bir ağırlık edinmiştir ve tarih sahnesi bundan sonra Haçlı Devletlerinin oluşumlarına tanıklık edecektir. Kitabın seyri de buna göre şekillenmiş.
Şunu söylemeliyim ki Asbridge yorucu bir kitap yazmış. Kitabı bitirdiğinizde yaşadığınız yorgunluk, Haçlı Seferleri’nin ideolojik mirası üzerine zorlayıcı, sözünü sakınmayan, tarihin tüm koordinatlarına malik olduğunuzu hissettiren bir doygunluk sunuyor okura. Kitap bittiğinde dünya politikasının üzerine kurulduğu bu mühim hadiseyi doğru anlamanın verdiği haz, bu ağırlığın kıymetini size çok daha iyi hissettirecek.
Çiğdem Aldatmaz – edebiyathaber.net (17 Mart 2016)