“Hiçbir hükümet reformunun ya da ekonomik reformun insanları sefaletten kurtaramayacağı anlaşılınca, bu din tek umut aracı olarak kaldı. Gerçekler halkın düşmanıydı, çünkü gerçekler korkunçtu; Bokonon da halka giderek daha kapsamlı yalanlar sağlamayı iş edindi kendine.”
Kurt Vonnegut bu. Kafası zırdeli çalışırdı. Aynı sonuca nasılsa 1000 ayrı hikâye ile varmayı başarırdı. Atıyorum, kafasına göre “ykjnvgh” yazmış olsaydı, vardır bir hikmeti deyip, ne demek istediğini canhıraş anlamaya çalışacaktık. Metis Yayınlarından çıkan, bilim-kurgu yazarlarının hikâyelerinden derlenmiş “Korkunun Bütün Sesleri” kitabında bir hikâyesi vardır ki, öngördüğü kara ütopya, 21. yüzyıl insanı için kara ütopya olmaktan çıkmıştır bu aralar. O kadar yani.
İlk romanı Otomatik Piyano (1952) ile tarzını yaratır Vonnegut. Hemen bütün bilim-kurgu yazarları gibi karamsar, alaycı, “anarşist bir bakışla” diyebileceğimiz kadar iktidar düşmanı, ilerlemesi durdurulamayan medeniyet karşıtı, modern zamanın ipliğini pazara çıkaracak kadar külyutmaz ve harika bir kara mizahçı.
1963’de ilk baskısı yapılan Kedi Beşiği, bir gazetecinin kitabına malzeme toplamak için atom bombası yaratıcılarından biri olan nükleer bilimci Dr. Felix Hoenikker’in ailesine ulaşmak istemesiyle başlar.
Sam’in (ya da diğer adı Jonah) yazmak istediği kitap, 6 Kasım 1945 günü, yani Hiroşima’nın üzerine bombanın atıldığı gün, ileri gelen Amerikalıların o günü nasıl geçirdikleri ile ilgili olacaktır. Bundan dolayı Sam, Nobel ödülü sahibi Dr. Felix Hoenikker’in oğlu Newt’e ulaşır. Tesadüflerin de yardımıyla yolu bir ada ülkesi olan San Lorenzo’ya düşer ve böylece “Bokononculuk” ile tanışır.
San Lorenzo ülkesinde Bokonon ölü ya da diri aranılmaktadır. Onu bulan kişiye ödül verileceği resmi makamlarca duyurulmuştur. Öyle ki ülkeye daha girer girmez Sam’ı şu afişler karşılar: “San Lorenzo’da Bokononculuk yaparken yakalananlar, kancayla idam edileceklerdir.”
İlginç olan bu ada ülkesinde yaşayan aslında hemen herkesin -ki ülkenin en başındaki kişi de dahil- tüm bu yasaklara rağmen Bokononcu oluşlarıdır. Kitapları ezbere bilinir. Fikirleri paylaşılır ve uydurduğu dinin bütün usulleri gizli de olsa uygulanır. Herkes de bunun farkındadır. Tüm bunların nedeni Bokonon’un kendisinin oluşturduğu bu dinin yasaklanmasını istemiş olmasıdır. Ülkeyi diktatörlükle yöneten McCabe ile aralarında anlaştıkları gizli bir oyundur bu. Çünkü dinin yasaklanması insanların hoşuna gidecektir. Hayatlarına değişiklik katacaktır ve gene bu sayede bu dine inanan çok daha sayıda kişi olacaktır. Farkında olmaksızın San Lorenzo halkı da bu oyunun içindedir.
Hakikatlerin halkların işine yaramayacağını düşünen Bokonon kitaplarının daha ilk başında bir gerçeği itiraf eder: “Size birazdan anlatacağım tüm gerçekler, kuyruklu birer yalandır. (…) Yararlı bir dinin yalanlar üzerine kurulabileceğini anlamayanlar, bu kitabı da anlamayacaklardır.”
İlk anda “Bokonon” isminin Bakunin’den gelme olasılığının olduğunu düşünebilirsiniz. Bununla ilgili kitapta herhangi bir işaret yok. Adada kullanılan İngilizce ağzından dolayı bu adın verilmiş olduğu yazılmış olsa da ses benzerliği insanı düşündürmüyor değil. Keza Bokonon’un kimi fikirlerinin Bakunin’le benzeşmesi de bu ihtimali kuvvetlendiriyor.
Kitabın adı ise çoğumuzun bildiği iple oynanan bir oyundan alıyor adını. Oyunun herhangi sürprizi yok. Newt, hep aynı şekillerin birbirini takip ettiği bu oyunu “pışıkkkk” diye bitirir. Yani bir “hiç”. San Lorenzo Cumhuriyet’nin sonuna benzeyen bir “hiç.”
Bir filmi sorduğunuzda, bütün filmi, olmadı en vurucu yerini anlatan insanlar vardır. Kimi kitap tanıtımları istemsiz öyle olabiliyor. Yazıyı fazla uzatmadan Bokononcu felsefe ile bitireyim. “Tarih” der Bokonon, “Oku ve ağla!” Gerisi Bokononcuların, “hayatın akışının ne kadar karmaşık ve şaşırtıcı olduğunu her düşündüğünde” mırıldanıldığı gibi: “vıdı, vıdı, vıdı.”
Filiz Gazi – edebiyathaber.net (9 Aralık 2013)