Türkiye edebiyatı için kötü günlerdi geride bıraktığımız hafta. Önce Anadolu kadınlarını eşsiz şekilde resmeden ressam, yazar, gazeteci Fikret Otyam’ı yitirdik. Kalemiyle, fırçasıyla, objektifiyle bir Anadolu sevdalısıydı. Henüz onun üzüntüsünü üzerimizden atamadan, öykülerin sahipsiz kaldığı haberi geldi. Aslında sadece öyküler değil edebiyatımızın her kanadı yeri doldurulamayacak bir değerini yitirdi. Ahmet Büke’nin dediği gibi “Yazar göçüp gitti Rıza Bey Aile Evi kaldı” yadigâr sevenlerine, okurlarına. Bununla birlikte daha nice eserler… Kimdir Tarık Dursun K.?
Tam adıyla Tarık Dursun Kakınç, 1931 yılında İzmir’de doğmuştur. 1949 yılında İzmir’de Anadolu gazetesinde sinema eleştirileri yazmaya başlamıştır. Senaryo yazarlığı ve rejisörlük yapmıştır. Yeni Sinema dergisini eleştirmen Ali Gevgilili ile birlikte çıkartmışlardır. Sonrasında sırasıyla Kurul Kitabevi’ni açmış, Milliyet Gazetesi’nde kitap tanıtım yazıları yazmış, Milliyet Yayınları’nı yönetmiştir. Koza Yayınları’nın kurucuları arasında yer almıştır. Soyadını K. olarak kullanmasının nedeni de kardeşi Faruk Kakınç’la birlikte girdiği bir yarışmada soyadlarının karışmasıdır.
Birçok alanda eser bırakmıştır dedik yazar için. Peki, çocuklara? Onlara da aydınlık bir yol, güzel bir Türkçe bıraktı yazar. Bunlarla birlikte nice kitaplar tabi ki. İşte o kitaplardan biri “Kırmızı Otobüs”. Can Çocuk tarafından yayımlanan, Canan Barış tarafından resimlenen kitapta sevimli bir yol arkadaşıyla buluşuyoruz. Adı da 919! Böyle de ad mı olur, bir markası yok mu bu otobüsün diyorsanız, anlatayım. “Oto tamircisi Rıfkı Usta’nın yolu belediyenin otobüs mezarlığına düşer. Bakar ki her birinin farklı farklı eksiği var. Parçaları birleştirip yeni bir otobüs yapmak ister. İster de nasıl olacak? Çıkar müdürün karşısına, anlatır durumu. Müdür pek ikna olamasa da kırmaz Rıfkı Usta’yı, dene bakalım der. Elinden kurtulur mu Rıfkı Usta’nın? Kafayı da koymuştur bir kere, başaracaktır. Ve işte sonuç olarak karşınızda 919! Her bir marka otobüsten parçalar taşıyarak oluştuğu için belli bir markayı taşıyamamaktadır. Ona da bu ad verilmiştir, 919!
Kırmızı Otobüs, başından geçen olayları anlatıyor bize. Bütün gün kentin sokaklarında gezilir, o kadar yolcu taşınır da anlatılacak hikâye olmaz mı? Hem de ne çok olur. Tarık Dursun’un kendine has sinematografik anlatımı, dilinin yalınlığı, akıcılığı hikâyeye başka bir tat katıyor. 80’li yılların İzmir’ini tekrar yaşattı bu kitap bana. Sıcaktan bunalıp da keyifli bir şeyler okumak isteyenler durmasın, binsinler otobüse. 919 kalkıyor!
Yazara ait sözünü etmek istediğim bir diğer kitap da “Hoşça Kal Küçük”. Vefatının hemen ardından bu kitabı elime alınca da bir tuhaf oldum açıkçası. Sanki doğrudan vedalaşıyormuş hissine kapıldım. Mekânı Cennet olsun ustanın diyerek kitaba geçelim. Bu kitap da Can Çocuk’tan ve yine Canan Barış tarafından resimlenmiş.
Bir ev resmi çizerek kafalarda, anlatmaya başlamış yazar. Aslında bir evden de öte bir yuva. Çünkü bütün resim bilimciler derler ki, bacasından duman tüten ev, bir yuvadır. Karakterlerin adları yok. Bebek, anne, baba, nine, amca, yenge. Bütün aileyi bu şekilde tanıyoruz. Bebek, anne ve babadan oluşan çekirdek ailenin, orta direkten daha aşağıda gelir seviyesine sahip olduğunu okuyoruz. Sıkıntılı, kıt kanaat geçinen bir karı-koca. Her şeye rağmen birbirlerine sevgi ve saygıları üst düzeyde. Öncesinde her bir karakteri ayrı ayrı tanıtmış yazar bize. Ve sinemacı yönünü görebiliyoruz bu kitapta da. Okurken yaşıyorsunuz öyküyü. “Hoşça Kal Küçük”te, küçük bir çocuğun anlattığı ailesinin hikâyesini okuyoruz. Çocuğun dünyasının nasıl oluştuğuna günbegün tanık oluyoruz.
Anısı, eserleriyle bizde yaşayacaktır ustanın. Saygıyla…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (17 Ağustos 2015)